..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Tarih, hiçbir zaman orada bulunmamış kişiler tarafından anlatılan hiçbir zaman olmamış olaylarla dolu bir yalan. -Santayana
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Gülmece (Mizah) > Demirhan Ocak




3 Temmuz 2003
Çukurovalı Astronot Mehmet  
Demirhan Ocak
.....Mesela serçe parmağım büyüklüğündeki bir kremmimsi malzemenin fiyatı 23 € idi.... bir kaç tane daha fiyat etiketinden sonra gözüm kararıp, başım dönmeye başlayınca....


:BBEA:


Merhaba,
Akdenizin ortasında, italya’ya yol almakta olan bir feribotun güvertesinde, avazları çıktığınca bağrışan çocukların arasında yazmaya çalışıyorum. Ha! Birde son bir saattir yanı başımdan hiç ayrılmayan Mehmet (9) var.
Mehmet değişik bir çocuk yani diğer çocuklar gibi bağırıp, çağırmıyor... bağıramıyor çünkü Mehmet konuşma ve duyma özürlü..... İlk olarak masamdaki karşı sandalye’ye oturdu ve gözlerini suratıma dikti.... epey bir süre geçtikten sonra kendisi selamladım... ama o karşılık vermedi ama, sanki ay’ın yüzeyinden dünyaya bakan birinin şaşkın ifadesiyle önümde duran dizüstü bilgisayarıma (2.el, 96 model) bakıyordu.....
Ben ise bir yandan onu gözetliyordum, diğer yandan ise ağır beyin jimnastikleri yaparak “Ulan şimdi ben ne yazacağım?” sorusuna cevap arıyordum ki, Mehmet aniden masadan kalktı ve hiç bir şey demeden gitti....
Bu sesiz geliş ve gidişin ardından “Ya ne ilginç bir veled” diye aklımdan geçirdim. Fakat şimdi benim bu geliş ve gidişten daha önemli olan sorunuma dönerek, sonunda nasıl olsa beynimin bir kıvrımında köşeye şıkıştırıp ümüğüne basıp şakır şakır yazacağım yazımın müstakbel konusu bulmak için düşünce okyanusuna daldım. Ama tatil dönüşü mahmurluğundan olacak, konular kıvrımlar arasında oldukça iyi saklanıyorlardı.....
Ben artık konu bulamamaktan sıyırıtmak üzereydim ki, Mehmet elinde bir tomar kağıt ve bir kalemle çıka geldi. Yine karşıma kuruldu ve önüne çektiği kağıdın üzerine kocaman “Ben ahrazım” diye yazdı..... yazıyı okuyunca şaşkınlıkla “hassittir” deme eşşekliğinde bulunduğumun farkına varmamla, en masum yüz ifadedemle Mehmet’e bakmam bir oldu.
Benim bu tepkim karşısında Mehmet ilk önce sessiz bir kahkaha patlattı!!, sonra kağıda “Üzülme ben nasıl olsa senin küfrettiğini duymuyorum” diye yazdı.
İşte on an beynimde bir şimşek çaktı “Eğer bu veled duymuyorsa? benim küfrettiğimi nerden biliyor?” diye. Mehmet bu tür acayip tepkilere alışkın olduğundan, ben daha soruyu yöneltmeden “ben çok iyi dudak okurum” diye yazdığı kağıdı önüme sürdü.
Bu acayip! tanışma faslından sonra Mehmet bilgisayarı incelemek istediğini belirti... bilgisayar ortamında yazı yazmak hoşuna gitmişti, çünkü istediği kadar silip yazabilme özelliğine hayran kalmış.
Artık benim külüstür bilgisayar ile yazışarak sohbet ediyorduk.
Mehmet;
Altı çocuklu ailenin en son üyesi ve ayrıca gururla belirttiğine göre ailede babadan sonra tek erkek
üyesiymiş,
Almanya’daki amcasının yanına geleli üç yıl olmuş,
Artık burada okula gidiyormuş, büyüyünce ilk ahraz astoronot olmak istiyormuş,
Şimdi ise altı haftalık memleket ziyaretinden geliyormuş,
Köyünde en çok eşeğini ve tavuklarını özlemiş. Çünkü onlar köyün çocukları gibi kendisiyle alay etmiyorlarmış....
Sohbetimiz sırasında Mehmet bir ara yanımızdan geçen garsonun gıyabında “dümbük” diye yazıverdi.
Şaşkınlığım geçtikten sonra bu yaşta bir insanın böyle küfürler etmesini doğru bulmadığımı kendisine belirttim, ve ayrıca özellikle insanların arkasından küfür etmenin pekte hoş olmadığını kendisine dilimin döndüğünce anlatmaya çalıştım.. Benim bu terbiye sınırlarını çizme çabama karşılık.....
Mehmet suratıma küfredercesine baktı ve garsonun sabah kahvatlıda şaka adı altında onca insanın içinde kendisiyle dalga geçtiğini anlatı. Ben yüzümü Mehmet’in göremeyeceği şekilde çevirip garson’nun gıyabında “Dümbükoğlu dümbük” deyiverdim ama, galiba Mehmet nasıl olsa duymaz diye biraz fazlaca bağırmış olacağımki güvertenin yarısı bana bakıyordu......
Ben havayı değiştirmek için başka konular açıp biraz daha Mehmet sohbet ettik, şakalaştık malûm garson’a çeşitli lakablar bulup eğlendik, Mehmet yine garson’nun gıyabıda en galiz küfürlerini etti. Hani üstat Ahmed Arif’in dediği gibi
“....Öyle içten,
Öyle derin,
Türkü söylemek, küfretmek,
Çukurova yiğidine mahsustur...”
Gerçektende üstat gerçekten haklıymış, Mehmet bir çukurovalı olarak çok içten ve derinden küfrediyordu. Neyse, sonra adreslerimizi değiştik, Mehmet’in uykusu geldiği için sarılıp vedalaştık, ve sık sık birbirimize yazmaya söz verdik........
Mehmet gittikten sonra hayatın gerçekleriyle yüz yüze kaldım. Yani hala yazacak bir konum yoktu ve en kötüsü son dört saattir bu feribotta bir ailem olduğunu unutmuş olmamdı....
Kısa bir araştırmadan sonra bizimkileri lokanta kısmında hayli gayretli bir şekilde aile bütçemizin kökünü kurutmaya çalışırken buldum. Ama zannedersem onlar benim yokluğumun bile farkına varmamışlardı..ta ki ceplerindeki paraların yediklerine yetmeyeceğini anlayıncaya kadar.
Aile bireyleri tarafından çeşitli çapta sevimlilik ve sevgi gösterileri sonucu cüzdanım amansız bir hastalığa yakanlanmış gibi zayıflamaya yüz tutunca, ben panikle yazı yazacağım bahanesiyle güverteye kendimi zor attım.
Tamam cüzdanın damarlarında kalan son euro’ları kurtarmıştım fakat, bir konum bile yoktu...
ama hemcecik pes etmekte yoktu..... zaman içerisinde bu gibi konu kabızlığı için geliştirmiş olduğum taktiklerden biri olan kitap okumaya sıra gelmişti. İşte şimdi kamaraya gidip kitabımı alıp iki saatcik bir okumadan sonra muhakak bir konu bulurdum.
Ama gel görki kitapların olması gereken! yer olan kamarada yoktu...., zannımca benim hatun kitapları valizlere yerleştirmişti... tabi valizlerde aşağı güvertede arabanın bagajındaydı.....derin bir off çekip beşyüzden sıfıra doğru geri saymaya başladım ....11 10 9 8 7 6 5 4 3 2 1 0.. oh be! biraz rahatlamıştım.
Ve artık beynime kan gitmeye başladığından olsa gerek birden aklıma hanımın çantası geldi, çünkü bazen kitaplar onun çantasında olurdu... büyük bir heyacanla çantayı boşaltmaya başladım.
Çantadan herşey çıkıyordu ama kitap çıkmıyordu, artık dayanamayıp çanatayı ters yüz ettim, yok yok yoktuuu nalet kitaplar yoktuuuuuuuu.......ben yarı ağlamaklı bir şekilde yatağa kapanmış kızgınlıktan burnumla değilde başka bir organımla solurken yatağın üstüne az önce çantadan çıkan bir ton makyaj malzemesi gözüme çarptı....aniden kamaranın içi bembeyaz bir ışıkla doldu.... yani yazacak bir konu bulmuştum.
Hemen zaman kaybetmeden tüm makyaj malzemelerini çantaya doldurduktan sonra güverteye çıktım. Ücra bir köşede masanın birine oturdum ve çantayı dikkatlice masının üstüne boşalttım, ve büyük bir özenle hepsini sırayla masaya dizdim.
İlk makyaj nüfus sayımı sonucu “çeşitli tip ve şekilde 45 adet makyaj malzemesi” çıkınca emin olmak için beş defa daha saydım. Malesef sonuç aynıydı yani bu malzemeleri eşim ve kızım kullandığına göre kişi başına 22.5 malzeme düşüyordu. Ayrıca bazılarının üzerinde fiyat etiketleri hala duruyordu.
Mesela serçe parmağım büyüklüğündeki bir kremmimsi malzemenin fiyatı 23 € idi.... bir kaç tane daha fiyat etiketinden sonra gözüm kararıp, başım dönmeye başlayınca bu işin sonunda eş ve evlat katili olmamak için diğer etiketleri okumaktan vazgeçtim.....
Epey bir zamandan sonra kendime gelince az önce bulduğum..... daha doğrusu daha önce düşündüğüm fakat bir türlü denk getirip yazamadığım bir kadının el çantasının anatomisi ele alan Sana aldığım hidrojeller haram olsun!! Mintin ve Galbanumun yüzüne, dizine dursun emiiii!!!..... isimli konuyu yazmaya başladım... yazı bittiğinde size haber verecem
Kendinize iyi bakın Mısmıl olun.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın gülmece (mizah) kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bak Postacı Geliyor Selam Veriyor...
Tü Rtük İye
Dandini dandini dastana
Apla! Valla Genel Güncel Az Önce Bitti. Özel Güncel Verelim
Sorhoş çiftleşen çaputçu İsmail
El - Soda Örgütü
Şeker gibi eşşek cennetine yolculuk
....Almanya’yı Seviyorum. Çünkü...
Bluruppp blurupppp, höbülülü höbülülü, bana ne ya ben annemi
Kaçın laaa! Kaçın Patlayacak..

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Yobaz! Arkadaşım

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Anamın Sihirli Adana Şalvarı [Şiir]
Bize Edebiyat Yapma Lan! [Şiir]
Okyanus [Şiir]
Canım İstiyooo... [Şiir]
Sex Sex Sex [Deneme]
Çotadanak Pide Salonu ve Mustafa Kemal Katilleri [Deneme]
Hindi Cumhuriyeti Antalyaski [Deneme]
Gaydırı guppak mesele [Eleştiri]


Demirhan Ocak kimdir?

Almanya'lı bir Asabi Veled

Etkilendiği Yazarlar:
Hangi birini anlatsam ki?


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2025 | © Demirhan Ocak, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.