..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Işık verirseniz, karanlık kendiliğinden yitecektir. -Erasmus
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > İtiraflar > ebru




27 Mayıs 2003
açılmamış mektuplarım-7  
ebru
Diyorum ya, senin suçun yok diye; tüm suç benim. Seni bunca sevmemeliydim... Şu haritası çizilmiş dünyada kimse bu kadar sevmeyi ve sevilmeyi hak etmiyor, kimse buna izin vermiyor, inan...


:BDJI:
Anlaşılamamanın ne olduğunu şimdi çok daha iyi anlıyorum. Bana gösterdiğin tepkiyi anlıyorum... Beni anlamamanın bu kadar zor olacağını hayal bile edemezdim. O gece volkan gibiydim; biraz kıpırdatsan yerimden fışkıracak, savurduğum lavlarımla gözlerini, ellerini yüreğini delecektim... Nasıl da zor tuttum içimdeki basıncı bir bilsen... Bir bilsen canım nasıl yandı... Sana sıçratamadığım lavlarım beni nasıl alev alev yaktı... Nasıl da can çekişti sevgim bedenimde... Çekip gitmem, gözlerine bakmamam, tek bir laf dahi etmemem ve hatta seni suçlamam hep bundandı...Ama anlamadın... Ne sebebini ne de sonucunu...

Yapamıyorum işte... Lanet olsun... Bunun ağırlığını yirmi senelik ömrüme sığdıramıyorum bir türlü... Seni yaşayamadan kahrolası paylaşımları yaşamaktan yoruldum artık... Yanında olduğum her an seni paylaşmaktan usandım artık... Duygularımda olmasa da, yaşadıklarımda hesap yapmaktan yoruldum... Beni bir parça olsun anlasan... Gecelerim lanet uykulu! Gündüzlerim lanet paylaşımlı!

Nasılda yorulmuşum... Nasılda tükenmişim... İçim bu kadar senle doluyken seni bu kadar uzak yaşamanın ne olduğunu nasıl anlatacağım ki... Tek bir kelime bile edemiyorum artık... Kelimelerin hepsini sildim benliğimden... Şimdi yalnızca dokunuşlarını ve bakışlarını istiyorum...

“Ergeç beni affedeceksin. Bir şey beklemeden, bir şey istemeden affedeceksin. Sevgin seni oraya götürecek...

Düşe kalka ilerleyeceğin yollarda, taşlar kanatacak ayaklarını. Issız karanlık ormanlardan geçeceksin yapayalnız. Sonra bir bataklık başlayacak gözün alabildiğine. Omuzlarına kadar yapışkan çamurlara yapışacaksın. Durmadan yağmur yağacak üstüne, iliklerine kadar ıslanacaksın, üşüyeceksin. Ahtapot elleri gibi uzun pis sarmaşıklar dolanacak ayak bileklerine. Dört yanında kara bataklık kuşları dönecek çığlık çığlık...

Geçmiş zamanı düşüneceksin. O bir daha yaşanılmaz günleri geceleri düşüneceksin.

Bataklığın son bulduğu yerde zift gibi koyu bir gece başlayacak geçmiş gecelere benzemeyen. Yürüyeceksin, ağır ağır ilerleyeceksin zamanın ve gecenin ortasında. Keskin bir rüzgar çıkacak, merhametsiz kırbaçlar gibi parçalayacak yüzünü.

Sonra bir dağ yamacına varacaksın, bitkin ve perişan... Uzaklarda cılız bir ışık göreceksin. Sen yaklaştıkça büyüyecek, sıcak kollarıyla seni saracak. Fakat, sen o ışığın olduğu yere hiçbir zaman varamayacaksın ve bu gerçeği anladığın anda yıkılacaksın, korku ve ümitsizlik saracak yüreğini, ağlayacaksın.

İşte o zaman beni düşüneceksin, çektiklerimi düşüneceksin. Bulutlar dağılacak. Seni nasıl sevdiğimi, nasıl yüceleştirdiğimi, nasıl o erişilmez ışık haline getirdiğimi birer birer anlayacaksın.

Onun için beni affet demeyeceğim sana. Er geç anlayacak ve affedeceksin. Bunu biliyorum.”
Ü. Y. Oğuzcan

Bu kadar kırmam, bu kadar kırılmam hep bundan sevgilim... Sevgilim bile diyemediğim... Seni aldım ve öyle bir yere oturttum ki artık ben bile sana dokunamıyorum. Seni öylesine sevdim ki, senin dışındaki her şeyi reddeder oldum. Keşkeler yakıp kavurdu içimi her sensiz gecemde... Yaşattığım her şey, yolun sonuna gelip yatağıma girdiğimde, bir damla olarak düştü kurak gönlüme. Acıdım, kanadım, özlemlerimde boğuldum ama asla seni sevmekten vazgeçmedim... Vazgeçemedim... Demiştim sana, ben bu masalın perilerini de öcülerini de istiyorum diye. Seni sen olarak sevdim diye... Biliyorum hakkım yok üzerinde; ama engel olamıyorum içimdeki aşk dolu hırsa. Bunun için acıtıyorum her günü... Senin bir suçun yok bunu da biliyorum. Seni bunca seven ben suçluyum. Ama durduramıyorum içimdeki tek bir duyguyu bile... Her gün, ayım olan sen, med-cezirleriyle yerle bir ediyor ve sonrada dinginliğin koynuna bırakıyor beni.

Şimdi duruldum. Ve hatta deliler gibi özledim seni. Bir dokunuşun için hangi denizleri kurutmam ki... Hangi bulutları delmem ki...

Bana hak vermeni asla bekleyemem senden ama en azından artık anlamanı istiyorum. Bırak, sana sevgiyle dokunduğum gibi, acılarım yaksın kavursun beni. Ama gelme asla üstüme; acımı veremem sana, dokunup yakamam tenini. Diyorum ya, senin suçun yok diye; tüm suç benim. Seni bunca sevmemeliydim... Şu haritası çizilmiş dünyada kimse bu kadar sevmeyi ve sevilmeyi hak etmiyor, kimse buna izin vermiyor, inan...

Üzgünüm bitanem...

.Eleştiriler & Yorumlar

:: Cam Kırıkları...
Gönderen: Selami Ceylan / Türkiye
10 Haziran 2003
Rendelenmiş sabahlara uyanan ve yüreği kırgın şarkılara batmış sevda seyyahı, görürüm ki yüreğine cam kırıkları dolmuş içini kanatmaktadır. Sana serçeli cumartesilerden dem vurmayacağım. Ve sana yüreğini aç ta demeyeceğim. Çünkü sen acıya gönüllü talip olmuşken kim seni alabilir ki acıya ve aşka ram olmuşluğundan.... Ama hiçbirşey söylemeden de geçmeyeceğim. Aşkı anlatırken ölüme benzetirim de.... Binbir sevda içinde bir seni seçti gönlüm, Altın taslar var iken elinden içti gönlüm.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.



ebru kimdir?

okundukça anlaşılacak olmak çok onur verici. . .

Etkilendiği Yazarlar:
hayat


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © ebru, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.