İnsanın en iyi tarafı ürperebilmesidir. -Andre Gide |
|
||||||||||
|
Vay arkadaş evime dönüyorum diyemiyorum. Eh Ahmet emminin evine dönüyoruz deriz bizde o vakit: Sanki ne olur, ne kadar yer yanar sevgili günlüğüm? Kiracılık gereği parasını ödediğin tüm evler senin denir ama, ben yine de benim diyemiyorum parasını ödesem de bana ait değil. Mantığıma aykırı… Oysa Fatih’ten bahsetsem, dönüyorum evime diyebilirim. Döneceğim evime, döndüm evime gibi gibi cümleler kurabilirim. Hoş dünyada kim mal, mülk sahibi!? Cehaletten doğar mal düşkünlüğü! Çalış, didin, hani bunun ilk sahibi: ama işte ben de, yaşadığım müddetçe diyeceğim, orada bir köyüm var der gibi. Çocukluğum orada, anılarım, yuvam, evim Fatih’te.. Eskiden güzeldi nezih muhitimiz. Şimdi ise kalabalıklar içinde kaybolmuş semt kendini aramakta. İnsan da kendini arasa Fatih semti gibi ne güzel olur değil mi sevgili günlüğüm? Biz de kendimizi arayalım mı ne dersin? Efendim? Yıllardır mı arıyoruz! Haklısın, böyle de felsefi bir durumumuz var. Çoğu zaman buldum kendimi diyerek sevinçle başımı yastığa koyup uyurken, bazı sabahlar ayna daki kadın sanki ben değilmişim gibi bakıyor gözlerimin içine, çekiniyorum. Elimi uzattığımda uzaklaşıyor uzaklaşıyor bulunmak istiyor gibi hali var bazen. Bazen de bul beni diyerek sanki koca koca ağaçların, dağların, ovaların arkasına saklanıyor. Hey Allahım elli dört yaşındayız, torun sahibiyiz saklambaç mı oynayacağız canım kendim diyorum kendime; ama ne fayda duymak istemiyor beni, naz, cilve bir yanda öte yanda çekintili bir halim ile birlikte yine peşinden koşturuyor kendim, kendimi. Bir ömür koştuğum gibi koşuyorum yine usanmadan kendime. Kavuşmak dileğiyle yazımıza devam edelim sevgili günlüğüm✍🏻 Tüm bunlar dünyevi işlere koşturmak için sabahın erken saatlerinde yüzümü yıkadıktan sonra; saçlarıma dokunup günaydın saçlarım, günaydın kaşlarım, günaydın kahve çekirdeği rengi gözlerim, günaydın kulaklarım, günaydın ellerim, günaydın güzel bir günü karşılayan yüreğim, günaydın ayaklarım, günaydın ruhum, günaydın bedenim. Günaydın tüm azalarım, günaydın karaciğerim, akciğerim midem sana özellikle güünaaydııınnn… Günün aydın olsun zihnim, aklım, kalbim ve kaslarım dedikten sonra saçlarıma dokunmamla birlikte tarağı alıyorum ilk önce elime keyif ve özenle taramaya başlarken saçlarımın arasından bakıyorum aynaya ve ardından; elimde kimi zaman tarak, kimi zaman silindir şeklinde siyah renkli fırça ya havada saçıma yakınken gerçekleşiyor; veyahut saçım fırçaya dolanmışken; heh diyorum işte yakaladım seni ellerimdesin, kollarımdasın sana kavuştum kendim derken, fırçadan saçlarım teker teker kendini bırakıyor ve tekrar ayna içinde aynalar varmış gibi gizemli bir kapıdan dünyamın kapısına çekiliyorum... Gittikçe ve yol aldıkça genişleyen, tali yolları olan, geniş ve ferah caddelli dünyada dolaşıyorum. Nefis, albenisi olan gizemli duygular bunlar. İç huzuruyla dolaşıyorum fakat bazı yollarda yine aynalar ve yine ayna daki kadın olan beni görüyorum. Başka kimi görebilirim ki sevgili günlüğüm? Biz sevmeye kendimizden başlamadık mı? Biz aşka kendimizle başlamadık mı? Annemiz doğumda ebe karnına basarken yalnız doğmadık mı yaşama? Öyleyse ? İlk önce kendimizi sevmeyecek miyiz? Hadi konuyu bölme lütfen satırlara garipsi bakışlarınla yazıya devam edelim. Anlamada güçlük çekersen eğer beni; dura dura birkaç kere okursun vaktin varsa, yoksa çokta durma üstünde canın sağolsun beni anlamak zorunda değilsin; hadi hadi bakalım ✍🏻 Koşuyorum caddelerim ve sokaklarımda, kendime koştuğumu, kendimi kucaklamak için heyecanla kalbim çarpıyorken, kavuşmama bir adım kala trafik lambalarında kırmızı ışığa denk geliyorum. Hay bin şansım diyorum minik bir sitemle. Alnımda boncuk boncuk terler, ellerimle dizlerime doğru eğiliyorum nefes nefese sonra; sanki annemin sesiyle birlikte doğruluyorum ama irkiliyorum da aynı zamanda; annem annem vefat etmemiş miydi diye soruyorum kendime ama duyan nerde kendim başını almış trafik lambalarının öte tarafından bakıyor bana. Soruyu da cevaplayamıyor tabii… Bu illüzyon mu ? İrkildiğimden o an dönüp bakamıyorum anneme ve eli değiyor tenime, korku bir kenara çekiliyor, içinden pınarlar akan cennetin sesi gibiydi annemin sesi ruhum serinlemişti; kızım bakayım terledin mi çok yoruldun… Atletimin altından annemin elinin sırtımın tam ortasında yukarıdan aşağıya doğru gezdirdiğini son olarak kalbimin sırt noktasını yokladığını, orada bir müddet durduğu o an gözlerimi yumduğumu şu an bile hissediyorum, huzur tüm bedenime yayılırken, anne diyerek başımı sağa, sola çevirirken boş bulunduğum anda işte aklımı toparlayamadığım tam o an sarı ışık yanıyor, bir adım sonra ki bana kavuşmama bir adım kala ışık hızıyla yeşil yanıyor sırasıyla aynı döngü yine koşmaca, yakalamaca yine koşuşturmaca… Halbuki boşver trafik ışıklarını, kırmızıyı boşver geç işte; değil mi sevgili günlüğüm, geç… Annemin sesini duyunca, düşüncelerimde şaşkınlık yaşadım insanım ya bende, hemen o an annem konduysa hislerimin baş ucuna, vardır bir bildiği ve sanki benden yana değil de, bulunmamı uzatmalara bırakan kendimden yanaydı anneciğim. Kalbim ahhh kalbim. Kalbim hangi duyguya koşacağını bilemezken, nabzım kaçtı sor hadi sevgili günlüğüm✍🏻 sporcuyum aynı zamanda nabzımıza bakmak antrenmanımızın bir parçası; Nabzımı ölçmek aklımın ucundan bile geçmezken o anlarda gözlerimin içine bakıyorum orada; uzakta ama yakınımda… Hani dokunuyorum ama farkında değil gibi bir Hülya konuşmuyor benimle. Halbuki konuşsa ya ne olur, ne kadar mutlu ederdi beni, bilmiyor; bilmiyor ki işte. Bilmiyor bilmiyor bilmiiiyooorr. Gözleriyle konuşuyor hep, hisleriyle, sesini şimdiye kadar duymadım, peki neden? Neden sesini esirgiyor kendinden? Tebessüm ediyor bazen ayna ve fotoğraflar da, bazen de hesap soruyor gibi bakışlara hakim ayna da. Onu yorduğumdan müşteki! Dünya düşmüş gözünden, bakışlarından belli. Geçmişte ve günümüzde yormuşum hem bedensel, hem ruhen kendisini, tahmin yürütüyorum biricik günlüğüm, peki ya sence? Bu yüzden mi esirgiyor sesini benden. Halbuki ses önemli. Ses nefes gibi bir şey. Nefesi esirgiyor yani, yani hayatı esirgiyor bizden. Olmaz ama bunu kabul etmem mümkün değil diyecek olsam, kahkahalarla güler yarın sabah aynada. Çünkü elimden bir şey gelmez. Üzerimde kurduğu hakimiyetten belli ki destur istiyorum sürekli… Mütebessim olduğu kadar, hayır’ları, dokunulmazlığı olan ölümlü biri; enerjisini çekerse Allah muhafaza yanarız sevgili günlüğüm, gel ses etmeyelim. O ne isterse tamam efendim, peki efendim de anlaşalım… Hikaye mi, masal mı, duyguların öğretici dünyası mı bu bilmem ama aklımı toparlayıp trafik ışıklarında sarı ışık yanarken saçlarım fırçadan tek tek kendi ayrılıyor, yeşil yanıpta tam kendime kavuşacağım derken tüm saçlarım fırçadan ışık hızıyla ayrılıyor bedenim uzaklaşıyor aynadan… Fırçayı yerçekimi çekiyor, düşmüyor elimden ama elimde oluşundan da haberdar değilim. Kendimle karşı, karşımdayım yine aynaya bu kadar yakınken aynadan uzaklaşıyorum. Gözlerim dolarken kavuşamadım yine diye, dönüp bakıyor ardına “henüz değil, şimdi değil” yürüyecek bu kadar yol, okunacak bu kadar duygu, yazılacak duygular varken bulamazsın kendini rızam yok diyerek uzaklaşıyor ardında izler bırakarak. Sen bunları yaşıyor musun sevgili günlüğüm? Sen bu tarz duygularla donatıldın mı? Sen bu yönde duyguların esiri oldun mu şu gelip geçici hayatta? Cevabın evet ise; daha da yavaş ve sakin dönüyor dünya ve anlıyorsun beni demektir.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hülya Kırklaroğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |