Dünya hayal gücünün tuvalinden başka birşey değildir. -Henri David Thoreau |
|
||||||||||
|
Pir Sultan Abdal'ın deyişinden bir dize bu başlık. Dörtlüğü tamamlamadan konuya girmek istemedim. Buyurun: "Şu kanlı zalimin ettiği işler Garip bülbül gibi zaralar beni Yağmur gibi yağar başıma taşlar Dostun bir fiskesi paralar beni" İsrail Filistin katliamı... Dörtlük bugün bu yaşananları ne kadar da güzel anlatıyor, değil mi? Yoruma hiç gerek yok. Her şey ortada. Bizimkiler camilerde gıyabi cenaze namazı kılıyor, kent meydanlarında da Mescid-i Aksa maketi ve müzik eşliğinde Filistin'e destek veriliyor. Hatta tırlarla yardım gittiği söyleniyor. Diğer Müslüman denen ülkelerde neler yapılıyor, doğrusu ben takip etmedim. Türk hükümeti diğer devletler gibi kınıyor, hafif sesini yükseltip, yine "Ey İsrail!" diye başlayan uzun hüzünlü ve hafif tehditkâr cümlelerle halkın gazını alıyor, İsrail ile yapılan ticari anlaşmalar doğrultusunda gemiler iki ülke arasında mekik dokumaya devam ediyor. Bu arada Çin'de Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz öldürülmeye, kamplarda işkence görmeye ve asimilasyon baskılarına maruz kalmaya devam ediyorlar. Oysa bunlar için ne dindarı, ne milliyetçisi, ne ulusalcısı "Ey Çin!" diye başlayan cümleler kurmuyor. Bu da çok enteresan, değil mi? İsrail şaka kaldırıyor, ama Çin şaka kaldırmıyor ya da bizim yönetim Filistin kadar Doğu Türkistan'ı önemsemiyor, umursamıyor, diyebiliriz. Hem kendinize, hem de sayısız korumaları aşabilirseniz ülke yöneticilerine bu umursamazlığın nedenini bir sorun, lütfen. Çocuklar... Çocuklar... Top, uçak ve silah seslerinden korkup kulaklarını ve gözlerini kapatarak ana ve baba yerine duvar diplerine sığınan çocuklar... Bunlar Filistinli de olabilir, İsrailli de olabilir, Kamboçyalı ya da ne bileyim Yemenli de olabilir (Uygur desem, sanırım buna da burun kıvıranlar çoğunlukta olacaklar. Mısır'da on dört yaşında vurulan Esma'ya ağlayanlardan Türk adına bir şey yaptığını görmedik. Oysa yalandan da olsa, bizi yönetenin, bizi de düşündüğünü bilmek en doğal hakkımızdı. Nitekim "Her tür milliyetçiliği ayaklar altına aldım" diyenlerden ve onlarla yürüyenlerden bir beklentim zaten yok da, farkındalık yaratmak istiyorum, o kadar.) Önemli olan çocuğa çocukluğun gereğini yaşatmak değil mi? Çaresiz, savunmasız, çevresinden yardım bekleyen bir kadın ve çocuk... Bütün beklentileri boşa çıkıyor. Terk ediliyor. Bugün olanları gördükçe, yine beni ağlatan Bosnalı çocuğun sözleri kulaklarımda çınlıyor. "Anne çok acımasın diye çocukları küçük kurşunlarla öldürürler, değil mi?" Bu cümleyi duymaktansa kırk kere ölmeye razıydım. İsrail ve Filistin'in kan kusturan yöneticileri... Bunlar da bir zamanlar çocuktu. Bunlar da savaşın korkunçluğu karşısında gözlerini yumup, kulaklarını tıkamışlardı. Şimdi nasıl bu bu kadar vahşileşebildiler? Yarının büyükleri de bugün bu alçaklığı yapanlarla aynı mezalimleri mi yapacaklar? Ortada birbirlerine karşı bir sıkıntı yokken, Hamas neden İsrail sınırını aşarak baskın yaptı? Hangi gerekçeyle bir sivil kadın tekbir sesleriyle öldürüldü. İsrail'i bugün yapılanlar için kışkırtan o saldırının gerekçesi neydi? Yeni bir göç dalgası oluşturup, başka ülkelere sığınmacı göndermek mi, yoksa durgun geçen süre içinde silah tüccarlarının daha az kâr elde etmesi miydi? Ben kimden olduğuna bakmadan nerede bir insan ölürse, yüreğim yanıyor. Eğer ölen bir çocuk ve kadınsa sızım katlanarak çoğalıyor. Gıyabi cenaze namazı kılmayı bırakın artık. Çünkü namaz ölülere değil, dirilere farz kılınan bir ibadet. Kent meydanlarında kendi ruhunuzu tatmin edecek arabesk dinleyip bir şey yaptığınızı sanmayın. Restoran, kafe, halka açık alanlarda milletin elinden kahve bardaklarınında alıp boşaltarak ve onlara hakaret ederek, mikrofon elde İstanbul sokaklarında dolaşarak önünüze çıkan herkese "Filistin'e savaşmaya gitmiyor musun?" diye de sorarak Filistin'in yanında olup, İsrail'i protesto etmiş olmuyorsunuz. Bu yaptıklarınız sizin salih niyetli değil, karaktersiz olduğunuzu gösterir, gösteriyor. Ben hâlâ "Zulüm bizdense, ben bizden değilim" demeye ve eleştiriyi kendimden başlatmaktan yanayım. Selam ve dua ile... 18 Kasım 23 Gölcük
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Osman AKTAŞ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |