Tüm insanlık bir tutkudur; tutku olmadan din, tarih, romanlar, sanat, hepsi etkisiz olurdu. -Balzac |
|
||||||||||
|
Bu yanılsama kişilerin kolektif bilinci yerine, kişilerin takdiri eksiğini bilmesi ve eksiğini takdirli iradeye boyun eğme üzerinde tamamlar olma bencilliğini öne çıkıyordu. Kolektif paydan yapılan eksiltme işi kişileri mülke ve mülk sahibine doğru eğim ettirdi. Paydan eksilme demek birilerinin rızkının artması demekti. Bu tuzak mülk sahipleri tarafından bilinçli yapılan uygulamaydı. Kolektif alan sağlatması temel gereksinmeleri karşılıyordu. Temel gereksinmelerde yapılan eksiltmeler, çoğunluğu kolektif kapasiteden yoksun kıldı. Kolektif kapasiteden yoksun kalma işi kolektif kapasiteyi elinde tutan mülk sahiplerine karşı muhtaç şekilde olmanın düzenlemelerini öngörüyordu. Bu kadarı tuzak bile insanı insana kul, köle yapıyordu. Kolektif kapasite kolektif alana göre; tüm toprak, araç gereç, bilgi, kolektif emek gibi bileşenleriyle ancak üretmeyi ortaya koyacak olan kolektif üretim gücüydü. İnsanların tarımı bulmuş olmaları, maden işletiyor olmaları vs. kolektif kapasiteli kolektif üretimin gücü sayesindeydi. Kişi bu saye olanda yoksun bırakılıyordu. Kolektif kapasite birikimli ve tüketimliydi. Bu nedenle kolektif kapasite (bilgi) sürekli üretilip geliştirilir. Özelleştirme ile mülk sahiplerinin eline geçen “kolektif kapasite”, özelleştirmeden yoksun bırakılan kişilerin “çalışma, ücret, maaş vs.” denen “kolektif emek gücü” ile tekrar yerine konur. Kolektif üretim gücünden yoksun kalan kişiler mülk sahibine çalışmak, emek güçlerini onlara sunmak, onlardan temel karşılanmaları için lütuf beklemek, zorunda kalıyorlardı. Günümüz üretim yapısı içinde kamusal zenginlikler finansman ve özelleştirme sözleşmeli ihale içinde seçili kişileri mülk sahibi eder. Üreten kamu kaynakları gücü (kolektif kapasite) ihale ve özelleştirme adı altında ballandıra ballandıra seçkin kişilere aktarılır. Kamu zenginlikleri ihaleler, özelleştirmelerle bir taraf üzerinde biriktirilirken, diğer bir taraf da bu zenginliklerden mahrum bırakılır. Köleci sömürünün işleyiş kuralı budur. Bunu da “beş parmağın beşi de bir mi?” diye izah ederler. Bu bir çarpıtmadır. Zaten kolektif alan eşit emek ve eşit tüketim üzerine kurulmaz ki. Transfer emeğin karşılıklı denkleşmesi içinde, herkesin yetenek ve ihtiyacına göre karşılanmadır. Herkesin yetenek ve ihtiyacı oranında sağlama yapması da “herkesin” kendi yetenek ve ihtiyacı kadara harcadığıdır. Burada beş parmak eşitliğinin hükmü değil, kolektif üretilenler kullanım ve tüketimler içinde herkesin temel gereksinmelerinin bir karşılık ve denk bir pay hükmünün geçerli olmasıdır.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |