Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür / Ve bir orman gibi kardeşçesine... |
|
||||||||||
|
"Sayın Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi altmış yıllık bir özlemdi. İstedik ki öğretmenlerimizin kişisel gelişimleriyle ilgili bir mekanizma oluşturalım. Bir eğitim verelim. Eğitimden sonra da bir sınav yapalım. Uzman öğretmenlik ve başöğretmenlikte öğretmenlerimizin özlük hakkında ciddi bir iyileşme sağlayalım. İlk kez bir meslek grubuna -ki onlar öğretmenlerdir- 3600 ek gösterge hakkı verildi. İlk kez bir meslek grubuna hususi bir kanun çıkarıldı." İşte Millî Eğitim Bakanı Sayın Özer'in son yaptığı açıklama... Sayın Cumhurbaşkanımızın eğitimde altmış yıllık özleminden bahsediyor bakan. Bu ülkenin son yirmi yılını kimin yönettiğini sormak istiyorum. Sayın Cumhurbaşkanımız her atadığı bakandan övgüyle söz edip topluma sunmadı mı? Benim hatırladığım kadarıyla bir tek Nimet Çubukçu sessizce geldi ve değil bakanlığa, koltuğa bile alışamadan gitti. Atanan bunca bakan eğitimi özlenen yapıya kavuşturmak yerine tabiri caizse mısır koçanı mı topladılar? Hüseyin Çelik denen tuhaf varlık "Öğretmen dört gün okula gidip, üç gün yatıyor" diyecek kadar küstah biriydi. Sayın Cumhurbaşkanımızın atadığı bakanlar "işgöremezlik” yapısına sahiptiler ve eğitimi kurtaramadılar, Sayın Bakan Mahmur Özer kurtarıcı oldu. Sayın Bakan, Başöğretmen ve uzman öğretmen hikâyesi yeni değil, bu bozuk proje size de ait değil. Bunun neyi ile övünüyorsunuz? Öğretmenler arasındaki nifakın büyümesinden başka bir işe yaramayacak olan bu ucube proje de yine Hüseyin Çelik denen tuhaf varlığa ait. "Mesleki Eğitim Merkezi" ya da eski adıyla "Çıraklık Eğitim Merkezi" olarak faaliyet gösteren ve sanayilerdeki usta öğreticilerle işbirliği içinde çalışan, ama bir türlü yaptığı işin hakkını veremeyen elemanlar yetiştirmekte. 1970'li ve 80'li yıllarda yetişen ustalar sıfırdan otomobil üretirken, 28 Şubat alçaklığını gösteren ve ahilik mesleği ve sanatını bitirenler, işte yirmi yıldır bir türlü düzelmeyen ve hep özlenen bir eğitim sistemi bıraktılar. Sanırım bu gidişle Sayın cumhurbaşkanımız da bizler de başarılı, geleceğe güven veren ve kalıcı eğitim sistemini daha çok özleyeceğiz. Öğretmen kariyer basamakları sınavına katılımın çok yüksek olduğu doğrudur, çünkü iki bin liraya muhtaç ettiğiniz öğretmen, bu paraya kavuşmak için kendini paraladı, yoksa bu kanunun kendisine ve öğrencilerine fayda sağlayacağına inandığı için değil. 1980 anayasasını hatırlarsanız, o da çok büyük bir katılım ve oranla referandumda kabul edilmişti. Bugün o anasayı, hazırlayan ve hazırlatanları kim hayırla anıyor? Bir gün sizler de bugün yaptığınız yanlışlardan dolayı sanıyorum ki, onlar gibi anılacaksınız. Öğretmeni gerçek varlığından gariban bir yaratığa dönüştürerek toplumu kandırıp, toplumun yarınlarını karanlığa gömüyorsunuz. Bu hakkın ve insanlığın karşısında en büyük vebal. Halkı ve hakkı kandırmayın ki, kandırılmayasınız. Öğretmen, ihtiyaç duyduğunuz her mesleğin elemanını yetiştiren kimsedir Sayın Bakan, sizi de yetiştiren öğretmenlerdi. Bir şey yapmış olmak için değil, gerçekten öğretmen için bir şey yapın ki, öğrenciler için de çok şey yapmış olasınız. Zihni rahat olmayan ve kendini yenileyecek imkânı olmayan öğretmenden verim alamazsınız. Hizmet içi denen saçmalıklarla da bu iş yürümez. Öğretmen kendini yetiştirir, öğretmen yetiştirilmez. Türkiye'deki müzeleri gezme imkânı olmayan öğretmen öğrencisine müzenin faziletini anlatamaz. Ayasofya'yı, surları, Süleymaniye'yi, Dolmabahçe'yi, Sultan Ahmed'i, Yerebatan'ı görmemiş bir öğretmen de İstanbul'u anlatamaz. Bir şiir programına katılamamış, bir tiyatroya gidememiş, sinemanın yolunu unutmuş bir öğretmen zevkle edebiyat anlatamaz. Tacettin Dergâhı'nı görmeyen bir öğretmen Akif'i, Sinop cezaevini görmeyen Nazım Hikmet'i, Sabahattin Ali'yi, Kerim Korcan'ı merak uyandıracak güzellikte anlatamaz. Öğremen yarına güvenle bakmalı, sizin zorlamanızla değil. Kemal Derviş denilen ucubenin çıkardığı "Toplam Kalite Yönetimi" denen sömürü mantığı proje çöplüğünü doğurdu. Diğer kurumlarda da, sıkıntı olmasına rağmen, eğitim kurumları proje hazırlamaktan kendi işlerini yapamaz hale geldi. Atadığınız yöneticiler, iş yapmak ve yaptırmak yerine proje yapmaya ve yaptırmaya başladılar. Projeyle işler yürümüyor, işler kişinin algı ve becerisiyle yürüyor. Kurum içi saygı ve sevgi de başarının temel taşı. Sevgisiz ve isteksiz yapılan her iş baştan savmadır. İmam Gazali "Layık olmadan makam sahibi olanlar, astlarını ısırıp üstlerine kuyruk sallarlar" diyor. Umarım bunca yıl gerçekleşmeyen liyakat sorunu çözümlenmiş olur (hiç umudum yok ya). Sürç-lisan eyledikse affola... 3 Aralık 22 Gölcük
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Osman AKTAŞ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |