Umutlarım her zaman gerçekleşmiyor, ama yine de her zaman umuyorum. -Ovid |
|
||||||||||
|
Nedense insanın üretemediği 6 milyon yıllık bir yeryüzü El ‘in dediği gibi “insanlar güzel güzel yesinler” kabilinde türümüze hiç boyun eğmemişti! Türümüz üretim hareketi içine girmeseydi, yeryüzünün türümüze boyun eğeceği de yoktu. Yeryüzü tam da kolektif kapasiteyi özel mülkiyete dönüşme iştahının kabardığı sırada mana algısına dönüşme biçimini alıyordu. El, bu kabaran düşünce iştahı üzerine modüle (bindiriş) olmakla “oyunda ben de varım” diyordu. Hatırlanacağı gibi El, her bir özel mülkiyet duygusunun biçimlendiği yerde, her bir mülk sahibi “bay erki”, monarşin ile birlikte türlü türlü söylemlerle, birçok sayıda politeisti biçimde boy vermişti. Oyunda ben de varım diyen El, bu oyunda gizletilmiş bir mana iştahtı. Kolektif kapasiteye sahip olmanın gizletilen mana iştahıydı. Bu bağlam ile sanaldı. Aynı zamanda da El mana anlayışı, her bir Nemrutla, her bir firavunla, İbrahim’le vs. de somut bir anlamdı. El, geçmişi bilmeyen insan üzerinde kişilerin bilgisizliğini ve bencilliğini kullanacak ve kişilerin bilgisizliği bencilliği üzerine bindiriş edilecek bir modülasyon algıydı. . İnsanlar üzerinde kendi saltanatını kurmak için; "yeryüzü, size boyun eğsin istedim", diyecekti. Böylece El ihsasçıları "yeryüzünü size boyun eğdirdim" diyen bu söylem içindeki etki sanatıyla (büyü sanatıyla) El ihsasçıları El 'i insanın içine insanın düşüncesine ve eylemleri içine sirayet ettirdiler. Mülk sahibinin karşısında ezilmiş, sindirilmiş insan, "yeryüzünü size boyun eğdirdim" söylemindeki "boyun eğen yeryüzü" betimlemesi içinde kendi boyun eğikliğini, dikleşen bir boyun olarak görüyordu. Ezilen gurur “kendisine boyun eğen yeryüzüyle onere oluyordu”. Kişi; "yeryüzünü kendisine boyun eğer” önemde görmesinden ötürüdür ki, kişiler bu nedenle kendilerine “eşrefi mahlûk, yani yaratılanların en şereflisi” gibi bir önem atfederler! Siz sömürülen şerefe haiz yaratık görmeseniz de insanın köle olmakla incinen gururu kabarıyordu! Eşref sözü onuru incinen insana üst perdede ruhi bir meşruiyet oluyordu. İnsanın yeryüzü tarafından saygı değer görülen öneminden ötürü, ezik ruhlar bu önem içinde bu önemle taltif olurlarken, mecburen taltif olduğu “bu sözün söyleyenini” de kabul etmiş oluyorlardı. Yoksa köle ruh, mülk sahibi efendi karşısına “eşrefi mahlûk” olarak çıkamazdı. Kendisini ve gururunu efendiye kabul ettiremezdi. Zaten ihsasçı efendi de buna tavdı. Artık yol her taraftan El 'e çıkacaktı.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |