En bilge insanlar bile arasıra bir iki zırvadan hoşlanırlar. -Roald Dahl |
|
||||||||||
|
Şimdinin El tandanslı afaki bir acıma, afaki bir merhamet ve dua etme davranışını önceleyen vicdanla kolektif inşa sürecini ve ilk üretim hareketini başlatmak ne mümkündü. Acıma ve merhamet gibi söylemler kolektif siteme göre çözüm getirmezler. Zaten köleci sistem de sorunlar kendi ayağına dolaşana kadar sorunlar çözülsün istemez. Bu nedenle vaat etse de barınma sorunu var diye herkesi ev sahibi yapmaz. Vaadini tutacak olsa ev sorunu olmayan kolektif alanda çıkmazdı Evrensel oluşum içindeki varlık, olgu ve olaylar acıma ve merhametle var değildiler. Aksi halde 40 derecelik ateşte sayıklamayı acıma ve merhametle izah edemezsiniz. Acıma, merhamet söylemleri köleci süreçle bozulan kolektif dengeleri tekrar ve yeniden kolektif dengelerine çağıran güya iyi huyla söylenmiştiler. Çirkinliği kabullenmenin kamuflajıydılar. Bunlar en acı duruma en iyi tanım anlamı veren sözcüklerdi. Bu sözcükler köleci düzeni sürdürecek payanda sözler olup, çözüm yerine sistemin nefesini açıcı trake söylemlerdi. Köleci kişi “her şeyi”, kendi sefaletinin nedeni olan El takdirli mantığı oluşturan dua, sadaka gibi sözcüklerin mana güdümü içinde anlıyordular. Örneğin dünya dua üstüne duruyor. Sadaka ömrü uzatıyordu! İçinde tutup ta bir türlü yerli yerine oturtamadığı kolektif mantığa ve kolektif vicdana rağmen, bu böyleydi Kolektif girişme içinde özel mülk sahipliğine bağlı hırsızlık, darp vs. yoktu. Bu yüzden kolektif yapı içinde olmayan hırsıza karşı “başkasının malına tecavüz ettin” diye yargılayan bir vicdani mantık ta yoktu. Ortak Paydaşlı alan içinde bunlar beliremiyordular. Kediye köpeğe vicdan sızlamıyordu. Bu bir anlayıştı. Vicdan anlayış bilgi üzerinde bir dayatmaydı. Köleci sistem içinde mülk sahibi olup olmamanıza bağlı olarak beliren hırsızlığın, kötü olduğunu kişiler kolektif dengelerle değil de, El ‘in mantığıyla anlıyordular! Sahiplerin hırsızlığa uğramasını kötü anlıyorlardı. Ama ihale yolsuzlukları gizli ve meşruydu. Kötü olan hasetti, haset olan kötüydü! Bu kısır döngü içinde hasedi kötülüğe bağlayacak somutluk söylenmiyordu. İnsan niye hasett, niye kötüydü? Oysa tekil dönem, yönelimleri içinde tilkinin ağzındaki tavuğu alan bir kişiye veya sincabın biriktirdiği cevizlere konan birine karşı hiç kimse; “seni hırsız seni! Öte dünyada bu yaptıklarının hesabını vereceksin” demiyordu.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |