Her gün yeniden doğmalı. -Yunus Emre |
|
||||||||||
|
Ne de güzeldir rahat bir koltuğa oturmak. Hele bir de bu koltuk biraz da yaylıysa ve de sallanıyorsa, sizi de zaman zaman tilki uykusuna daldırıyorsa... Rengi şekli şemalı pek de önemli değil aslında. Biraz sallansın, sallanırken beni de sallasın, sarmasın ama... İlla kırmızı olsun üç kuruş fazla olsun diye bir takıntımız yok... Çoğu zaman hoşuma gider onun üstünde sallanmak. Allah var o kadar otururum üstüne gıkı da çıkmaz. Af et be dostum, arkadaşım, can yoldaşım koltuk. Popomun ve de benim kahrımı çok çektin. Hele kuru fasulye filan yediğimde o mabadımdan çıkan kötü kokular için senden özür dilerim. Keyfim o kadar yerindeydi ki kalkıp da tuvalete gitmeye üşendim işte, kusura bakma... Ne yani, bir koltukla can ciğer kuzu sarması olamaz mıyım? Merhum Aziz Nesin Badem Ağacı ile arkadaş oluyor da, ben, beni üstünde taşıyan, hem de çok sevdiğim koltukla niye arkadaş olmayayım, keyif de benim koltukta... Hem de koltuğumla arkadaş olduğumdan, ne yalan söyleyeyim koltuklarımda kabarıyor... O da beni seviyor. Hele de bir de hafif hafif yaylandı mı, bir de şekerleme yapmaya başlayıp da güzel rüyalar gördüysem kısa kısa, değmeyin keyfime... Aslında o kadar senedir kahrımı çekiyor ’’Sayın pek bir muhterem canımın içi koltuğum.’’ demem lazım ona... Evime misafir geldiği zaman, hemen de gözleri ilişiyor, hele de çocuklar oturup da üstünden kalkmak istemiyorlar. Hor davranmasalar, incitmeseler müsaade ediyorum, ama canımı sıkanlarda oluyor bazen çocuklardan, ana babalarının yanında pek belli etmesem de bozuluyorum... Tatile gittiğim zaman bile bazen aklım ondan kalıyor, acaba boş boş sallanmadan duruyor, mutlaka canı sıkılmıştır bensiz, diyorum... Benim onun ile olan teşrik-i mesaim, siyasetçilerin ki gibi değil tabi ki... Hep üstünde oturayım, sallanayım, Japon yapıştırıcı ile kendimi koltuğa monte edeyim, hiç üstünden de kalkamayayım diye de bir düşüncem olmadı, olmazda... Zaman zaman başka başka koltuklara da otururum ki onlarda küsmesinler, sallansın ya da sallanmasın... Geçen pazar sabah uyandım, selam verdim koltuğuma, o da aleykümselam dedi... Yok canım, şaka yaptım tabi ki böyle bir şey olmadı, ben selam dedim ona, ama onun da bana dediğini aklımdan geçirdim, hani dese fena olmazdı gibisinden, demedi, olsun zararı yok, demese de onu seviyorum. Kaç senedir kahrımı çekiyor da bana mısın demiyor. Geçenlerde rüyama girdi, rüyada bana ’’Bırak artık beni azat et, baltayla kır parçala, sonrada sobada yak, çok gıcırdıyorum seni sallarken.’’ dedi, o sırada kan ter içinde uyanmışım. Oh be şükür iyi ki rüyaymış dedim...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ahmet Zeytinci, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |