Tarihten öğreniyoruz ki tarihten hiçbir şey öğrenmiyoruz. -Hegel |
|
||||||||||
|
Başöğretmen ve uzman öğretmen kavramları öğretmene, öğrenciye veliye, topluma ve eğitim sektörünün diğer kısımlarına ne kazandırdı, ne kazandıracak? Bu mevcut hükümet için sadece bir şey yapmış olmak için yapmak, Öğretmenler arasında kaos yaratıp, toplumsal sorunların sorgulanmasını engellemekten öteye gitmiyor, gitmeyecek. Öğretmene bu tür unvan vermekle cılkı çıkmış bir eğitim sistemi kurtarılamaz. Ancak oyalama olabilir. Ki bence hükümet ve bakanlık sistemsel düzenleme gibi bir kaygıyla da sahip değil. Uzman ve Başöğretmen sınavı konusuna gelince, Eğtim Bakanlığı ve ÖSYM'nin yaptığı hangi sınav, ne kadar sağlıklı yapıldı? Bu sınav şaibeli olmadan ya da sorular çaldırılmadan, sızdırılmadan yapılabilecek mi? Bu sınavın sağlıklı bir zeminde yapılabileceğini kim garanti ediyor ve garanti eden kişi ne kadar güvenilir? Ülke genelinde ne kadar kurumun nasıl bir güvenilirliği olacak, bunlara da temas edelim. Okullara ve türlere bir bakın; proje okulu adı altında varlığını sürdüren okulların tek yapabildikleri şey okul yöneticilerinin öğretmen ve idareci seçmeleri. Oysa tam tersi kendilerini yönetecek siyasileri nasıl halk seçiyorsa, kendi yöneticilerini de öğretmen seçmeli. Her konuda olduğu gibi bu konuda da demokrasiden feragat ederek monarşiye yöneliyoruz. Köy Enstitüleri, Kız Olgunlaşma Enstitüleri, Öğretmen okulları kapatıldı, Anadolu Liseleri işlevselliğini yitirdi. Zorunlu eğitim on iki yıla çıkarılarak ahilik kültürü yok edildi. Zaman içinde İmam Hatip Ortaokulları ve İmam Hatip Liseleri zibil gibi türedi. Her kuruma bir imam verildiği gibi, birçok kuruma psikolog yerine imam atanmaya başlandı. İmamların çoğalması bir toplumun ne ahlaki sorunlarını, ne vicdani sorunlarını çözmeye yetmiyor. Üniversiteler desen Hak getire. "Bu kadar çok okuyanı görünce beni afakanlar basıyor" diyen biri rektörlük yapıyor. Hükümet kendi gibi düşünmeyen üniversite yöneticilerini görevden almanın her yolunu deniyor. 15 Temmuz'da, on birinci katın balkonunda savaş uçağına kafa atarak şehit olup vatan kurtaranların olduğundan söz edenlerin üniversite yönetiminde olduklarını görüyoruz. Ekonomi dersen malum. Dollar ve Euro bir buçuk liradan on sekiz liraya çıktı. Dövizi dualarla düzeltmeye, şükürle yaşamaya, sabırla beklemeye, alabilirsek nebatla beslenmeye çalışıyoruz. İstanbul'da Suriyelilerin bir kısmı giderken içlerinden biri, ülke ekonomisinin kötüye gittiğini, ilk geldiklerinde iyi kötü geçindiklerini, artık her şeyin çok pahalı olduğunu geçinemediklerini bu yüzden ülkelerine dönme kararı aldıklarını söylüyor. Ülke ekonomisinin kötüye gittiğini Suriyeliler ve dış güçler bile görüp kabullendi de, biz hâlâ mutlu hayalleri mutsuz yüreklere tutturma ya çabalıyoruz. Bütün bu bozuk düzen içinde öğretmene uzmanlık ve başöğretmenlik vererek ülke eğitimini kurtarmaya çalışıyor görünüyoruz. Hayal kurarken bile çoğunluğu sağlıklı hayaller kuramayan bir eğitim kadrosu varken neyi kurtaracaksınız? Çok eskiden bir yazı okumuştum. Bu yazıda "Vatanı kurtarılmaktan kurtardılar." diye bir ibare geçiyordu. Bu cümle tam da bugünün şartlarını gözler önüne seriyor. Bir ülkenin bozulan her şeyi kısa zamanda özveriyle düzelebilir, ama eğitimi bozulmuşsa hiçbir şey düzelmez. Çünkü eğitimi bozuk olan toplumlarda iş ahlakı olmaz. İş ahlakı olmayan toplumlarda da hiçbir kurum doğru çalışmaz. Milliliği zaten kalmayan eğitim bakanlığı eğitimi nasıl düzeltiriz, derdinde değil, nasıl bozarızın derdinde. İşte öğretmen bariyer basamakları da bu projenin bir parçası. Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan AKP kurulup, henüz seçimlere girmeden yanlış hatırlamıyorsam Ali Kırca'nın sunduğu bir TV programında AKP'nin meclise tek başına girerse neler yapacakları sorulmuştu. Erdoğan'ın verdiği cevap taktire şayandır. "Muhalefetsiz iktidar olmaz. Derhal seçime gideriz" demişti Sayın Erdoğan. Birkaç çıkar çevresini temsil edenler hariç bugün muhalefet yok. Sadece sanal bir muhalefet var. Her fırsatta iktidarı yarım yamalak eleştiren ve iktidarın yaptıklarını yapmaya meyilli olduğunu gösteren bir muhalefet... Sadece resimler değişecek ve sistem aynı köhneliği ve kokuşmuşluğu ile farklı birilerine hizmet vermeye devam edecek. Hani balık tutmak için olta atanın yanından geçerken "Rast gele" denir ya... Ben de artık öyle diyorum; bana dürüst devlet yöneticisi rast gelmedi, sana "Rast gele" 13 Ağustos 22 Gölcük
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Osman AKTAŞ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |