Sanat doğaya eklenmiş insandır. -Bacon |
|
||||||||||
|
Ben her tür önergenin her ortamda verilebileceğini düşünüyorum. Çünkü aslı astarı olmayan şeyleri meşrulaştırıp, kendisine düşman sağlayıp, sonra da bunlarla mücadelede başarılı olduğunu gösterme çabası içinde olan bir hükümet var. Bugün biri çıkıp Ermeni soykırımının varlığından söz ediyorsa, geçmiş zaman içinde bu konuya hükümet temsilcilerinin yaklaşımına bakmak lazım. İşte dönemin Başbakanı Sayın Erdoğan'ın 23 Nisan 2014'te Ermenilere Taziye mesajı: “Sayın Aram Ateşyan, Türkiye Ermenileri Patrik Genel Vekili Ermeni vatandaşlarımız için özel bir anlam taşıyan bugünde, Birinci Dünya Savaşı şartlarında hayatını kaybeden tüm Osmanlı Ermenilerini bir kez daha saygıyla anıyor, çocuklarına ve torunlarına taziyelerimi sunuyorum. Osmanlı İmparatorluğu’na ve Cumhuriyetimize yaptıkları ekonomik, sosyal, kültürel, siyasi katkıları daima takdirle hatırladığımız Ermeni toplumunun, coğrafyamızın her köşesindeki hatıralarını güzel duygularla yâd ediyorum. Bu vesileyle, rahatsızlığı sebebiyle tedavi gören Patrik Sayın Mesrob Mutafyan’a da şifa temenni ediyorum. "Acıları unutmadık, baş ettik" Değerli Ermeni vatandaşlarım, İnsanlığın en büyük felaketlerinden olan Birinci Dünya Savaşı’nda, Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde de her milletten milyonlarca insan ebediyete intikal etti. Bu savaş sırasında, etnik ve dini kimliği ne olursa olsun, benzer şartlar altında hayatlarını yitiren Osmanlı vatandaşlarının tamamını da rahmetle ve hürmetle anıyorum. Türkiye Cumhuriyeti devletini, bu acıları unutmadan ama bunlarla baş etmesini de bilerek kurmayı başardık. Bugün de, huzur, barış ve kardeşlik temelinde daha güzel günlere ulaşmak için, etnik ve dini kimliğine bakmaksızın, tüm vatandaşlarımızla, dostlarımızla birlikte çalışıyor, mücadele ediyoruz. Yüz yıl önce, ortak vatanımızı işgal için dünyanın dört bir yanından gelenlerin torunlarını, bugün, savaşı lanetlemek, barışı ve dostluğu yüceltmek için Çanakkale’de coşkuyla ağırlayabilen bir kültüre sahibiz. Ermeni toplumunun geçmişte yaşadığı üzüntü verici hadiseleri bildiğimizi ve acınızı samimiyetle paylaştığımı bir kez daha ifade ediyorum. Osmanlı Ermenilerinin dünyanın her yerindeki torunlarına gönül kapılarımızın sonuna kadar açık olduğunu da bilmenizi istiyorum. Sizleri en kalbi duygularımla selamlıyor, hepinize sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.” Uçlar doğuran hadiselerin yaşanmış olması, Türkler ile Ermeniler arasında duygudaşlık kurulmasına ve karşılıklı insani tutum ve davranışlar sergilenmesine engel olmamalıdır." Bu açıklamayı soykırımla suçlanan bir devletin başbakanı yapıyorsa, Her aklına esen kişilerin bu konuyu dillendirmesinden daha doğal ne olabilir? Demek ki, bu küstahlığı gösteren kişinin cesaret aldığı kaynak da meydanda. Sen tut devlet olarak birini alabildiğine şımart, sonra da “Sen yanlış yapıyorsun” diye yüksek sesle itiraz ve nasihat etmeye kalk, tıpkı Ömer Çelik'in yaptığı gibi. Bursa'da Türkiye-Ermenistan maçı sırasında Azerbaycan Bayraklarının toplatılması. Birçok Türkiyeli ve Azerbaycanlı seyircilerin maça alınmaması, hatta stattan çıkarılmaları da bu küstahlığın cesaret kaynaklarından biriydi. Sanırım bunun suçlusu da günah keçisi olan CHP'dir. Pekâlâ, Ermeni çeteleri tarafından Erzincan, Erzurum, Kars, Ağrı, Van, Muş gibi illerde öldürülen sayısız Türk, Kürt ve hatta kendi düşüncelerinden olmayan Ermeni yurttaşlarımızın işkencelerle öldürülmelerini hangi kategoride değerlendiriyorsunuz sayın AKP’li yöneticiler? 23 Nisan 2014'te ben AKP'li bir yetkiliden Türklerin de zulme uğradığını dillendirdiğini duymadım. Sahi içinizde duyan var mı? Türklüğü ayaklar altına aldıklarıyla övünen kişiler ne oldu da birdenbire Atatürkçü ve milliyetçiliğe büründüler? Bit tabii hâlâ Arap seviciliği ve Araplara vatandaşlık vermeyi kutsal görev gibi görenleri de görmezden gelen bir grup da içimizde varlıklarını sürdürüyorlar. Bugün Ermeni soykırımı iddiasını küstahça savunup, önerge veren bu tipleri kendilerine örnek alacak PKK ve uzantıları da yarın, PKK’lıların soykırıma uğradıklarını iddia etmeyecekleri ne malum. Geçmişte AKP iktidarı Kürt açılımı projesiyle, dağdan indirdiği teröristleri hem kurumlara yerleştirdi, hem de sokaklarda millete kimlik sorduracak cesaret ve yetki verdirdi. Mesut Barzani denilen eşkıyayı Türkiye’ye getiren, Atatürk Havalimanında kırmızı halı üzerinde yürüten, Türk askerini hazır olda bekleten, Şirvan Perver gibi bir teröristi ve PKK ayakçısı İbrahim Tatlıses’i seçim otobüsleriyle gezdiren, Apo gibi bir çocuk katilinin mektubunu görsel medyada okutan, Osman Öcalan gibi bir teröristi TRT gibi bir devlet televizyonunda konuşturan zihniyet var oldukça bu tür küstahları görmeye ve dinlemeye sanırım daha çok mecbur kalacağız. Evet, Garo Paylan sadece bataklıkta bir saz… Onunla uğraşsan ne olur, uğraşmasan ne olur. Ben şahsen Garo Paylan ve Tanrıkulu gibilere cevap verme tenezzülünde bile bulunmuyorum. Sadece bütün bu yaygaracılara Hrant Dink'in dünyaya seslendiği bir röportajını yeniden hatırlatmak istiyorum. “-Türkler ve Ermeniler, birbirlerine yönelik ilişkilerinde ‘hasta’ iki toplumdur… -Ermeniler, Türklere yönelik büyük bir travma yaşıyor. Türkler ise Ermenilere yönelik büyük bir paranoya yaşıyor.” İki taraf için de ‘klinik vakalarız’ tanımını kullanıp sordu: “-Bizi kim tedavi edecek? -Fransız Senatosu mu karar verecek? -Amerikan Senatosu mu karar verecek? -Bizim doktorumuz kim? -Reçeteyi kim verecek? -Ermeniler Türklerin doktoru, Türkler de Ermenilerin doktoru. Bunun dışında doktor, ilaç, hekim yok. -Senin ‘soykırım’ı tanımış olman ya da tanımamış olman benim için 5 para ifade etmez. -Ermeniler Türkleri öldürmediler mi? -Öldürdüler, oldu bunlar… -Türklere de diyorum ki, ‘Ermeniler niye bu kadar çok ısrar ediyor?’ sorusunun üzerinde durun. Biraz bunun üzerinde empati yapın. O zaman onların bu duruşunda “onur” görebilirsiniz. - Ermenilere ise, Türklerin, ‘Hayır, bu soykırım değildir’ sözünde de bir ‘onur’ görmeye çalışın. Bir onurlu duruş bulmaya çalışın.” Hrant Dink, bugün Türk olduğunu söyleyip de hainlerle el ele yürüyenlerden daha Türk ve daha çok vatanseverdi. Hrant Dink'i rahmetle anıyorum. Haklının olmadığı hükümet kademesinde, bir iki kişiye sen haksızsın demek ne kadar mantıklı olabilir? Allah hak sahiplerine haklarını veriyor. Semer isteyene semer, Ömer isteyene Ömer, tımar isteyene tımar… Biz sadece haksızlara taraf olmadığımız için sıkıntı çeken kimseleriz, o kadar... 24 Nisan 22 Gölcük
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Osman AKTAŞ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |