..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Doğru şeritte olsanız bile, olduğunuz yerde kalırsanız er geç ezilirsiniz. -Will Rogers
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Politik Olaylar ve Görüşler > Osman AKTAŞ




7 Kasım 2021
Muhalefetten İktidara Jest  
Osman AKTAŞ
Şehit yakınına küfür meselesine değineceğim. Gerçi Lütfü Türkkan denen bu yaratık için yüz binlerce twit atıldı, kınandı, eleştiri yapıldı ve mensubu olduğu partiye nasihat ve tavsiyelerde bulunuldu ve hatta bildiğim kadarıyla en çok da iktidar partisi konuya ilişkin sert eleştirilerde bulundu. Ben bu konuya farklı bir bakış açısı getirmek istiyorum. Bu olay muhalefete ne kaybettiriyor, iktidara ne kazandırıyor.


:FEF:
Şehit yakınına küfür meselesine değineceğim. Gerçi Lütfü Türkkan denen bu yaratık için yüz binlerce twit atıldı, kınandı, eleştiri yapıldı ve mensubu olduğu partiye nasihat ve tavsiyelerde bulunuldu ve hatta bildiğim kadarıyla en çok da iktidar partisi konuya ilişkin sert eleştirilerde bulundu. Ben bu konuya farklı bir bakış açısı getirmek istiyorum. Bu olay muhalefete ne kaybettiriyor, iktidara ne kazandırıyor.

Halk arasında iktidarı ne zaman eleştirmeye kalksak, seçmenin gösterdiği ilk tepki “Kime oy verelim?” oluyor. Ben de doğrusu adres göstermekte tereddüt ediyorum. Ülkede sağlıklı muhalefet yazık ki yok. Arada sırada, irili ufaklı çıkan muhalifleri de iktidar ortadan kaldırmayı iyi biliyor. Bunu iki yolla yapıyor; muhalif karaktersizse satın alıyor, karakterliyse hain ve münafık damgasıyla uyurgezer seçmenin önüne koyup, onu bitiriyor. İktidar eleştirilince de seçmen doğal olarak “Kime oy verelim?” sorusunu gündeme getiriyor.

Muhalefet ne yapıyor? Muhalefet, iktidara gelmemek için ne gerekiyorsa, onu yapmaya, bu durum çok eleştirilmesin diye de, çok nadir de olsa, doğru şeyler yapmaya devam ediyor.

İktidar kendi yaptıklarıyla değil, muhalefet iktidardaymış gibi, muhalefetin yapmadıklarıyla propaganda yaparak ayakta kalıyor. “Ey CHP!” diye başlayan konuşmalar iktidarın kendi yapmadıklarının gerekçelerini muhalefete yıkarak kenara çekilip oy topluyor. Muhalefet ne kendini seçmen karşısında sağlıklı bir şekilde savunabiliyor, ne de ortaya iktidarın yapamadıklarını nasıl yapacağına dair bir veri ortaya koyabiliyor. Yani elinde seçmeni inandıracak hiçbir veri yok.

İktidar hiçbir şey yapmadan, birkaç yılda bir çöken yollar, halkın sırtından sömürülerek yapılan geçiş garantili köprüler, hasta garantili hastaneler yapıp aracı firmalara para yedirebilmek için dünyanın parasını da farklı firmalara aktarmaktan imtina etmiyor. Ancak seçmene dönüp baktığınızda söyledikleri iki şey var; biri “Adam namaz kılıyor”, diğeri “Her şey var, kuyruk yok. Daha ne istiyorsunuz…” oluyor. Seçmenin gözünde namaz ahlakı kurtarıyor, kuyruk olmaması ülke ekonomisini. Oysa hastaneler için aradıkları randevunun bir ay sonraya verilmesi, kuyruk yerine evinde beklemesi her şeyi kurtarıyor. Eskiden derlerdi ki, “Bir gram et bin ayıbı örter”. Şimdi bakıyorum da bir namaz bin yolsuzluğu ve bin ahlaksızlığı rahat örtüyor.

“Provokatörlük” kavramının doğrultusunda gerçekleşen olaylara bir göz atalım. Benim gençlik yıllarımdan hatırladığım ilk olay, Özal’a düzenlenen silahlı saldırıydı. Saldırıyı gerçekleştiren kişi yakalandı, ama kendisine küfür edilmedi ve aşağılanmadı. En azından alenen yapılmadı. Sonra Süleyman Demirel’e darp saldırısı oldu. Ecevit’e, Mesut Yılmaz’a, Kılıçtaroğlu’na filan… Hiçbiri kendilerini doğrudan darp eden kişilerin hiçbirine aşağılayıcı bir tutum ve davranışta bulunmadılar.

Gelelim iktidara; Soma’da, yakınlarını ve arkadaşlarını toprak altında bırakan bir maden işçisi zırhlı otomobile tekme attı bahanesiyle tekme tokat dövüldü. Derdini anlatmaya çabalayan bir adama provokatörlük yaptığı gerekçesiyle “Ananı da al, git” denildi. Bir şehit kardeşi subay iktidar partisini eleştirdi diye görevden alındı. Bunun gibi örnekler çoğaltılabilir. Bütün bunları yapan bir iktidar, kendi yaptıklarını unutarak Lütfü Türkkan’ı kınadı.

Yıllardır, muhalefetin uyuklamasından yararlanıp iktidarını sürdüren AKP, perde arkasında neler döndüğünü bilmiyoruz, ama birbirleriyle kanlı bıçaklı olup, birbirlerini sokak çatışmalarına davet eden MHP ile birdenbire “Can ciğer kuzu sarması” oldular. MHP kendisini koltuğa mı sattı, ihalelere mi sattı, bilemiyoruz. CHP hâlâ cd ve kaset olayının şokunu atlatamamış olmalı ki, kendisine bir çekidüzen veremedi. Yarım yamalak çıkışlarla ve ispatlamak istemediği suçlarla iktidarın kendiliğinden iktidardan düşmesini bekliyor ya da dua ediyor.

İYİ parti sivri bir çıkış yaptı ve muhalif düşünceyi bir anda umutlandırdı. Her ne hikmetse Ümit Özdağ, parti içinde FETÖ yaygarası çıkararak, seçmenin bir anda aklına kuşku düşürerek, partinin bu çıkışını sanki sabote etti. Bu durum MHP ve AKP’nin işine yaradı.

Bütün bu olanlardan sonra, CHP’nin HDP ile, HDP’nin de PKK ile yakınlaşması gündemde tutularak (CHP kendi içinde bir kararlılık gösteremeyip, iddiaların doğru olduğunu gösterir bir biçimde tutum sergilemesi), oy oranının kaybına neden oldu / oluyor. Hatta çocuklarını HDP kapısında bekleyen ve iktidarın başaramadıklarını HDP’den uman anneler ve bu eylemlerin yanlışlığının vurgulanması yerine bu senaryonun CHP tarafından desteklenmesi de cabası.

Gelelim Lütfü Türkkana… Ülkede en çok üzüldüğüm şeylerden birisidir. Kişiler karakterlerine uygun isim almamaları. İşte bunların başında da, Türk kavramı geliyor. Şimdiye kadar özellikle soyadında Türk kelimesi geçen ne kadar kişi tanıdıysam yamuk çıktı. Türk kavramını soyadında bulunduran, ama dürüst olan insanlardan özür diliyorum. Sanırım bendeki bir şanssızlık. Lütfü Türkkan da bu yamuklardan biri. Ancak Lütfü Türkkan’a baktığım zaman, geçmişte de Kocaeli’nde bir arazide kaçak yapılaşmaya neden olmuş ve bu olayı ortaya çıkaran gazetecilere de bir saldırı yaptırmıştı. Her ne hikmetse İYİ Parti o dönemde de bu yaratık hakkında herhangi bir işlem yapmamıştı. Lütfü Türkkan’ın bu tutumu AKPlilerin geleneksel tutumlarına çok benziyor. Acaba bu garip varlık, bu tür tutumları sergileyerek, İYİ Parti’nin toplum gözündeki itibarını zedelemek için özel bir çaba mı sarf ediyor, diye aklıma tuhaf sorular da gelmiyor değil hani.

Benim asıl endişelendiğim, CHP yıllardır kalıcı muhalefet için çaba gösteriyor ya, İYİ Parti de mi bu kalıcı muhalefetin kalıcı ortağı olmaya aday? Bunu doğrusu anlayamıyorum. Lütfü Türkkan denen bu yaratık ve bunun zihniyetindekiler bu partinin içinde olduğu sürece, İYİ Partinin gelecekte adı ve simaları değişmiş yeni bir AKP olacağı endişesini doğuruyor bende ve ben temkinli bir tutum takınıyorum. Bugün milletvekili kabadayılık yapan bir partinin iktidardayken yapacaklarını düşünemiyorum, düşünmek de istemiyorum. Ben doğrusu bu ülkenin başında bir kabadayı görmek istemiyorum. Bunu istesem, zaten AKP iktidarda ve onunla yetinirim.

Umut ediyorum ki, bu saçma sapan tutum ve davranışlardan muhalefet vazgeçer ve kendilerine bir çekidüzen verirler. Lütfü Türkkan gibileri de partilerinde bulundurmazlar. Madem ülkeyi güç ve baskıyla yönetmeyi istiyorlar, ülke içindeki mafya mensuplarını partilerinden aday göstersinler ki, bizler de kimlerle birlikte, nereye yürüdüğümüzü bilelim.

Lütfü Türkkan, sizin söylediklerinize gelince, bunlar sürç-i lisan değildi, sizi affedecekler de adam değildir.

Sürç-i lisan eyledikse affola.

7 Kasım 21
Gölcük

.Eleştiriler & Yorumlar

:: batık!..
Gönderen: Tayyibe Atay / ,
17 Kasım 2021
iktidar seçimi kaybedeceğim endişesi taşımaktadır...yapılan anketler bu yönde gelince; muhalifler içindeki larva kişilikli bireyleri kullanmaktadır...satın alarak!..seçmenin kafasını bulandırma yoluyla da oylarını kurtarma peşindedir...hepsi bu!.. diğer tarafta, toplum içindeki sol kesimi sindirmek, susturmak için yargıyı kullanmaktadır...açıkçası, her yönden çökmüş bir ülke durumuna geldik...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın politik olaylar ve görüşler kümesinde bulunan diğer yazıları...
10 Kasım
Sefiller ve Sefilliğe Kefiller
Millet Olmak İçin Toplumsal Değerler
Çağın Ütopyası
Bu Vatan
Yusuf Kuyusu Ya da Milli Eğitim
Vicdansız Medya Cahil Toplum
Sosyal Medyada ve Tanıtım Panolarında Dilencilik
Büyüklerin Toprak Kapmaca Oyunu
Yusuf Tekin Tekke ve Zaviye Bakanı mı

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
İslam ve Rejim
İrade ve Kudret
Kanlı Temmuz
Devrimci Bir Derviş: Mehmet Akif
"Kadın Şairler Aşktan Bahsettikleri Zaman" Üzerine Birkaç Söz
Göğüs Kafesinde Kuş Yetiştiren Şair: Şükrü Çanku
Yazar ve Şairlerin Değişen Anatomisi ve Sosyal Statüsü
Kanlı Temmuz
17 Eylül ve Ülke Kaderini Değiştiren İdamlar
Sabahattin Ali

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Bir Veda Partisinde Veda Hutbesi [Şiir]
Düş Geçiti [Şiir]
Saat Gökyüzüne Yaklaşıyor [Öykü]
Efsun [Öykü]
Sevgi Ya da Aşk Algısı [Deneme]
"Korkma Sönmez... "" Şairi [Deneme]
Aşkın Tarifi [Deneme]
Doğanın Çılgın Yaratığı ve Aşk [Deneme]
Bugün 23 Nisan [Deneme]
Eros'a Rekabet [Deneme]


Osman AKTAŞ kimdir?

1965 Erzurum doğdu. Gazi üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, TDE bölümünden mezun oldu. Sırasıyla Van, Bartın, Antalya,Bursa, Ankara, Bodrum'da öğretmen olarak görev yaptı. Halen Kocaeli'bde görev yapmakta. yaklaşık 40 yıldır şiir,öykü ve eleştiri yazıları yazmakta. Eserleri: 1. ayArsız; Uludağ Yayınları 2007 (Şiirler) 2. bermudayı tek geçmek; Cinius Yayınları 2016 (Şiirler) 3. AsiMilat(ör); Cinius Yayınları 2017 (Politik Denemeler) 4. (D)OKU(N)MUŞTUK; Cinius Yayınları (Kitap Eleştirileri) 5. cennet cazgırları; Cinius Yayınları 2017(Şiirler) 6. çorak düşler ülkesi; Cinius Yayınları 2018 (Şiirler) 7. Yağmur Yankıları; Artus Yayınları 2018 (Öyküler) 8. Sessiz Çığlık; Cinius Yayınları 2018(Kitap Eleştirileri) 9. dar vakitte aşk; Cinius Yayınları 2018 (Şiirler) 10. Âşık Hüseyin Fizâhî; Cinius Yayınları 2018 (Şiirler) 11. Şuaraya Elhan Olmak; Cinius Yayınları 2019 (Şairler Üzerine Denemeler) 12. ναυάγιο αγάπης (enkaz-ı aşk): Cinius Yayınları 2019 (Şiirler)


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Osman AKTAŞ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.