Barışı bulacağız. Melekleri duyacağız, göğün elmaslarla parladığını göreceğiz. -Çehov |
|
||||||||||
|
Demek ki kolektif güç kişisi stresi önleyen hem bir alan ve hem de bir depo enerjilidir. Köleci sistemle paranın kâr yapmayı, kazanmayı, ticaret, yapmayı, faiz almayı, enflasyona uğramayı vs. ön görmesi hem kişisi stresin kaynaklarından birisidir. Bunlar aynı zamanda soygun enstrümanları olmakla, kişinin soyguna uğrama stresidir. Köleci öğreti paranın işleyim ve işlerge (işlerce) kuvvetlerin birbirine karşılık enerji dönüşümü içinde ve kolektif emekler üzerinde; "kolektif bir değiştirme değeri" olduğunu öğretmez. Parayı gelir getirici, kazanç sağlayıcı, kâr yapıcı bir anlamla sistem üzerine baskı aracı olarak kullanır. Parayı bu tür bir amaç dışı anlamla ortaya koymak, onca yabancılaştırma gibi felaket bir yabancılaştırmaydı. Kazanç, kâr vb. kolektif işleyişin kendisine eylem alanı açan işleyiş tarzı değildi. Kolektif inşa olmayan bir durumla kâr yapmak kazanç sağlamak için kurulmamıştı. Aksine paranın insana efendi olması kolektif sistemden sapmanın ve hazır ve kısa yoldan emekler üzerine çöküp emek güçleri üzerinde kolay yoldan kazanma denen bir hırsızlık ve soygun biçimidir. Para; mal, mülk edinmenin ikinci bir azgınlık biçimi olup mülk edinmenin sürdürücüsü olmuştur. Halk "kazanamıyoruz, gelirimiz yetmiyor" diye köleci söylemin anlatım diliyle konuşur. Sözcüklerin bu anlamıyla düşünür. Bu söylemler kişileri kolektif sisteme yabancılaştıran düşüncelerden, kişileri ne olduğunu bilmedikleri bir bulanık suda avlanmaya yöneltir. Sistem iyidir de yöneticiler iyi yönetemiyor gibi bir sanıya kapılırlar. Biat eksikliği var gibi kişileri kendisine ve sisteme yabancılaştırmakla hepsi birbirinden berbat kölece abuk sabuk düşüncelere kapılırlar. Bu sistemin yalvartan, iman ettirten tutumu insanları içinde çıkılamayan ne tür düşünceler içine sokar olmasına onlarca, yüzlerce açık bir kanıttır. Köleci sistem öncesi hemcinslerin temel düzlem davranışlı karşılamaları içinde para kazanamamak, kâr yapamamak diye bir stresleri ya da kaygıları yoktu. Bu nedenle köleci kâr tamahı, ya da köleci anlamla para kullanımı insan biyolojisine de aykırı bir yabancılaşma ve yabancılaştırmaydı. Kimi kişilerin çalışıp kazanmadığı çalışsa bile asla kazanamayacağı değerlerde mülk sahipliği nedenle, çalış senin de olur diyen para kazanma ya da para kazanamama veya geliri olamama gibi yapay olgular insanın başına belaydı. Efendilerin bu tür mal edinici süreci ve süreç olgularını sadece sömürü yönüyle ele alırlar. Bunun yansımaları da yarın endişesi içinde olmayan kolektif ortamda çıkarılan kişilere; köleci ortamda yarın endişesinin stresini yükler. Böylece köleci sistem kâr, ya da gelir getiren ticaret soyguna doğru evrilir. Elbette olumsuzluğun da olumlu yanları vardı. Ama bunlar herkese göre olabilecek ve kolektif inşayı destekleyen sürdürücü lükler değildi. Köleci sürdürücü lük muhtaçlıklar üzerinde zorlayıcı, zalimce hukuk ve adalet sistemiyle olmaktadır. Kişiler olağanlıkla çalışsa bile asla sahibi olamayacağı zenginliklere nasıl ulaşamaz? Efendiler onlarca yüzlerce on binlerce kişinin emek gücüyle üretilecek zenginliklere sahiptir. Kişi yemese, içmese, uyumasa ve binlerce yıl çalışsa biriktirse bu serveti edinemez. Neden? Kişilerde emek gücü herkesle aynı ve 24 saatlik çalışma süresiyle denktir. Bir kişi bunca denklik içinde ne kişisi emek gücünden çok daha fazla güce sahiptir. Ne de kişisi emek gücü diğerleriyle denkliği olan 24 saatten fazla bir çalışma gücü ortaya koyabilir. "Emek güçleri" ve "emek gücü çalışma süreleri" herkesle aynı olan kişinin on binerce insanın bir anda üreteceği emek güçlerini çalışarak ortaya koyup ona sahip olması olanaksızdır. Elbette bir kişi 100 m. koşusundan diğerlerinden bir kaç saniye veya salisaniye önce bitirecektir. Ama aynı 100 m. koşucusu, yüksek atlamada, gülle atmada, silkmede, futbolda, voleybolda koşuda fark yaptığı kişilerin gerisinde kalacaktır. Bir yöndeki yetenek, başarı üreten emek gücü; aynı birim sürede ortalama üzerinde olsa aynı emek gücü diğer pek çok alanda ortalamayla olacağı veya ortalama gerisinde olacağı da çok açıktır. Bir yöndeki başarı, diğer yöndeki başarısızlıklara denk bir sönümlenme olacağı nedenle, köleci mantıkla onlarca kişinin üretim gücüne sahip olmak reel olarak pek olası değildir. Birim sürede 20 tane kalem üretmeniz, kolektif bir soyut sosyal ortalamaysa; siz bunu ister 6 saatte üretin ister 8 saatte üretin. Daha fazlası veya daha az süre kullanımı ne size ne toplum a gerekmeyecektir. Günlük 20 kalem üretmeniz kolektif tahrik gücünün öngörüsü olmakla sizin hayati süreçlerle olmanıza; kolektif depo enerjiyi oluşmanıza, amortismana, araştırma geliştirmeye vs. yetecek bir karşılamadır.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |