Aşık olmayan âdem / Benzer yemişsiz ağaca. -Yunus Emre |
|
||||||||||
|
1987'de Ankara'da Özal, her yıl bize çağ atlamayı öğreterek uçuş talimlerine başlattı. Türkiye olarak uçmaya başladık. Başımızda dindar başbakan, kıçımızda dindar don (ha/şema)... Uçuş serbest... Bize uçuş çalıştırırken Özal, bir yandan da Ortadoğu projesi üzerine çalışıyor ve bir zamanlar bir ilçenin kaymakamıyla bile görüşemeyen Mesut Barzani ve Celal Talabani'yi birer devlet adamı pozisyonunda, başbakan olarak karşılayıp görüştü. Ama biz uçmaktan bunları pek fark edemedik. İlk Özal, ilk özelleştirmeyi 1985'te Sümerbank'ın Iğdır Pamuklu Dokuma Tesisi'ni Aras Tekstil'e satarak gerçekleştirdi. O günden sonra hep satışa geldik. Tansu Çiller Türk Telekom'u, Karabük Demir Çelik Fabrikalarını, özelleştirerek, yani satarak kendisine Orta çağ tekfur ya da şövalyelerinin şatoları gibi bir şato yaptırdı. Çiller'in o dönemlerde paralı askerlik yapan oğlunu, İzmir pavyon ve barlarında tezkeresini vermek için, askeriye bir hayli aramıştı. Uçuyoruz ya hiçbir canlı varlık yetişemiyor. Üstelik her dönemde varı yok edip, yoku var edebilme gibi bir sihirli güce de sahibiz. Bu güçlü Ortadoğu devleti, Mesut Yılmaz, Tansu Çiller, Hüsamettin Özkan ve Devlet Bahçeli sayesinde, 2000 yılına gelindiğinde, başbakan yardımcısı sıfatıyla Mesut Yılmaz bir TV programında ülkenin kaynaklarını kuruttuklarını, çıkan krizlerle baş edemediklerini ve ülkenin iflasını açıklayacaklarını duyurdu. Bindikleri güçlü devlet atı besleyemedikleri için tökezlemeye başlamıştı. Ecevit, IMF'e sığınmaktan başka çare olmadığını belirterek, devlete bir mesih buldu; Kemal Derviş. Artık yeniden uçuş planörünü çalıştırabilecektik. Kemal Derviş, "Toplam Kalite Yönetimi" diye bir proje başlattı. "Çocuklar Duymasın" adlı dizideki Seyyar Tayyar'ın dediği gibi "Patladı gitti" hâlâ toplanıp dağılıyoruz, ama bir bok olmuyor. Yeni doğan bir çocuktan, ülkedeki şempanzelere kadar her canlı pazarlamacı tezgâhlarına düştü. Kimi alıcı, kimi satıcı... Tayyip Erdoğan'la yükselmeye devam ettik. Dönemin Maliye Bakanı Unakıtan, "Şu anda rekabetle ilgili bir problemimiz yok. Yani blok halinde gayet rahat satarız. Babalar gibi satarız. Parayı veren düdüğü çalar. Varsa parası gelsin alsın" şeklinde demeç verdi. O gün sadece devlet mallarının satışı yapılmadı, insanların birbirlerinin satışını yapmaları da büyük bir gayretle başladı. Hız kesmeden hâlâ devam ediyor. Hulasa, Özal ile başlayan satış ve bu satışla başlayan uçuş o gün bugündür devam ediyor. Uçmayı bir uzay aracından daha yüksekte sürdürüyoruz. "Avrupa Bizi kıskanıyor". "IMF borç istiyor, kıyamıyor, veriyoruz". Hem de hibe… Biz krediyi üniversite öğrencilerine veriyoruz. Tembelliğe alıştırmamak için. Borçlansın çalışsınlar. Borç yiğidin (kölenin) kamçısıdır. Ne işleri var işin gücün olmadığı yerlerde… Allah sonumuzu hayretsin. 10 Ocak 21 Gölcük
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Osman AKTAŞ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |