İnsanlığın hangi filizi köreltilmek istenmişse, tersine o filiz daha gür büyümüştür. -Freud |
|
||||||||||
|
Kuantum yasalara göre yaşayan anınıza, ölü anınızın eşlik etmesi; ölü anınıza da yaşayan anınızın eşlik etmesi gerekirdi. Makro boyutta diğer an varken anın biri, diğer an nedenle gözükmüyordu (kayıptı). İp üzerinde bir cambaz düşünün. Cambaz ip üzerinde yürür ama cambaz ipin çevresini dolaşamaz. Fakat bir karınca bir böcek o ipin çevresini çok rahat dolaşır. Size kapalı olan boyut karıncaya olasıdır. Yani mikro dünya olgu ve olayları için olası olan üs sel durumlar, makro dünyaya çok kısıtlı yansıma ve belirme olukla sahne veriyordu. Kuantum belirmeler makro dünyaya geçişende ikisi birlikte ama biri varken diğeri yoktur. Oysa ikisi de aynı anda olmak zorunda. Değilse tırmandığınızı yani yaşadığınızı bilmeniz olanaksızdı. İşte yokuş yukarı ve yokuş aşağı olan uzay zaman düzlemse farklı, ip gibiyse farklı, küp gibiyse farklı, hiper küp yani sekiz küp bileşkesi teserat dediğimiz boyutla farklı olmakla size nişlerle dolu parçalı durumlarla bağsan oyukla eylem alanı açıyordu. Daha fazlasının boşalamayacağı (sahte) boşluk enerji alanı ortaya konuyordu. Siz artık üç boyutta yaşarken ölü, ölü iken de yaşayan olamıyordunuz. Bu hal dördüncü boyutla olası. Oysa üs sel durumla tırmanırken aynı anda inişte olmanız gerekirdi. Üç boyut içinde tırmanıştayken inişle olamadığınız ahvalde, inişle olamadığınız duruma izin vermeyen neydi? Kuşkusuz ki boyutlardı. Oysa uzay zaman aynı anda hem iniş hem çıkışın zıt durumuylaydı. Uzay zaman boyutlar aktörüydü. Oysa siz boyutlarla sınırlı bir niş alanı oluşmasının parçalı bağıntılı kesikli sürekli özel bağıntısıydınız. Bir tırmanma işi yaparken inişe uzay, tırmanmaya zaman dersek; inişteki (uzaydaki) hareketsizlik demek tüm hareketin tırmanışta olması demektir. Yani zaman ilerler, zaman akar.Uzayda (inişte de) hareket halindeysen, sadece tırmanışta değil, aynı zamanda da inişte de hareket halindesin demektir. Ve bu bir bileşkedir bileşke de zamanın hızının azalmasına neden olur. Uzayda hareket halindeysen hız arttıkça adeta zaman yavaşlar ve giderek durur gibi olur Nokta boyutu yan yana getirin uzunluk çizgi elde edersiniz. Çizgileri yan yana getirin iki boyutlu en boy elde edersiniz. İki boyutlu cisimleri birbiri üzerine getirin en boy derinlik olan bir küp elde edersiniz. Sanal bir zıt durumu, kopya bir imaj duruma tamamlar (özel bağıntı) olukla vardınız. Diğer spinle olan zıt durumunuz, başka boyutta kalmakla, sanal oluş aynı anda ters sipin durumla tamamlayan bir efekt olarak vardı. Bir boyut, tespih tanesi gibi öne-geriye doğru eylem olmak dışında diğer durumlara izin vermez. Örneğin; geride olan sizin çevrenizde dolaşamaz. Sizi üsten aşamaz. İki boyut, bir boyuta göre ileri geri, sağa sola yani yanlara ve yandan dolanmaya bir izin oluşla üs sel bir durum iken üç boyutlu zamana göre kısıtlanma sınırlanmadır. Üç boyut size ileri-geri, yanlara ve yukarı-aşağı yönlerle birlikte çevreden dolanma; üstünde aşma gibi birçok eyleme izin verirse de aynı şekilde duvardan öteye geçtiğiniz hatta insanın içini gördüğünüz dört boyutta, beş boyuta göre olan davranışlara izin vermez. Bu boyutsalılar kuantum dünyanın üs sel durumlarını, makro dünyaya göre veya makro dünyadaki boyutsal alan durumlarına göre, makro dünyamızın neden sınırlı olması gerektiğine dair ipuçlarını bize verebilir. Boyut alan olunca, bir boyutun alana oranı ve etkisi de kuvvetti. Sizin sanal durumunuzla, düşünme durumunuzla var bulunan birçok haliniz, bir başka boyutun bir başka evreninde bu dünya ile eş anlı olukla olasıydı. Yani siz üst boyutlardaki durum yansımalarının bu dünya içindeki kesitiydiniz. Kesit olmak nereden ileri geliyordu? İki boyutun bir boyuta bir boyut olarak, üç boyutun iki boyuta iki boyut olarak ve dört boyutun da üç boyuta üç boyut olarak vs. yansımasından, ileri geliyordu. Örneğin üç boyutlu şekil olan küp, iki boyutlu dünyaya sadece bir kare olarak, kare alan etkili kuvvet olarak yansır. Üç boyutlu küre, iki boyut içine daire olarak yansır. Bir boyuta nokta (kesit) olarak yansırlar. Yani iki boyutlu düzlem alandaki kişi, üç boyutlu bir küpü sadece kare gibi iki boyutlu bir kesit olukla görecekti. Küpün diğer boyutu kaybolacaktı. Oysa kaybolan bir şey yoktu. Küp yine küptü. Ama iki boyut içindeki algı, çok boyutun iki boyuta indirgenip iki boyut anlaşılmasına izin veriyordu. Yani siz bu dünyada tırmanırken bir başka boyut içinde belki de bu dünyadaki dördüncü beşinci vs. boyut içinde iniş aşağı ya da ölü durumla aynı anda birlikte olansınız. İç içe algılanan boyutla ölüm ve yaşam da aynı anda birlikte vardır. Özel bağıntı ve boyutsal bağıntı nedenle siz ölümü yaşarken (iniş yaparken) dirim yoktur (aynı anda inerken tırmanışla değilsinizdir). Tıpkı tırmanıyorken inişle olmadığınız gibi. Bir yamacı inerken aynı anda yamacı çıkışta yoksunuz. Kısaca inerken tırmanışı tüketir, inişi uzatır, inişi çoğaltırsınız. Tırmanırken inişi biriktirir, inişle dolup şarj olmakla tırmanışı harcar ya da tırmanışı deşarjla inişe doğru boşaltırsınız. Bunlar en yalın en sade biçimle bir eylemin veya bir düşüncenin vücut bulmasıyla; inişin tırmanış olukla veya tırmanmanın iniş oluğa tersi durumla kendisine eylem alanı açmasıydı. 3 İşte El de kolektif süreç içinde kolektif koşul ile donanımlı olduğu halde; kolektif sürece karşı; “mülk benim. Mülkün sahibi benim. Bir takdirle mülkümden dilediğim kadar payı sizlere veren de vermeyen de benim” demekle kendisine dört tane alan açmıştı. Tersten kolektif kuvvetin yerine geçmişti. El kişisi mal sahipli olmanın akıl almaz boşluk devinmeli eylem alanlarını ortaya koyarken ister istemez kendisine açtığı eylem alanındaki bağıl boşluk devinmelerinin de içinde olacaktı. Her biri diğerine bağlı sarmal ve zincirleme ağ gözlü bağıntı girişmeler içinde olacak olan El, gün gelecek kendisini; adil biri, öç alıcı biri vs. olarak tanımlayacağını hiç bilmiyordu. El salt "mülkün sahibi benim. Mülkümü keyfime göre tasarruf ettim. Takdir ettim. Kaderleri ben belirledim" demenin dehşeti içinde gün gelecek “merhametinin azabını geçer olacağını, hikmet sahibi olacağını, ihsanda bulunacağını, sadaka vermeyi iyilik yapmayı söyler olacağı” aklına bile gelmiyordu. Kısaca El, kendi açtığı alan içinde “mülkün sahibi benim. Mülkümden istediğim tasarrufu da yaparım” demesi ile El ‘in açtığı alan, açtığı gibi kalmıyordu. İşte yine bu tür bir alan açma içinde El: "Mülkün sahibi benim" demenin türü türlüce olan, yığınlarca boşluk devinmesinin içinde olacak hal ile "bir saatlik bir adalet, altmış yıllık ibadete denktir" diyecek olmasını, aklının ucunda bile geçirmemişti. El 'in sırf muktedir olucu bir tamah içinde olan bir hesap nedenle "mülkün sahibi benim" demekle El kendisine alan açmıştı. Kendisine açtığı bu alan yansımaları içinde ya da El 'in kendisine açtığı boşluk devinmeleri içinde kendisinin de farkında olmadığı ama etkisini hissettiği bir tebdili mekân ferahlığı vardı. El, farkında olsun veya farkında olmasın ama rüzgârını hissettiği muhakkak olan "mülkün sahibiyim ve takdirde bulunan benim" demesiyle El ‘in sizleri bir cendere içinde tutup, öğrenilmiş ya da öğretilmiş bir çaresizlik içine ittiği de bir gerçektir. El 'in farkında olmadığı ve "tebdili mekânda ferahlık vardır" dediği yeni düşüncelere göre mülk sahibi oluşla kazanılan boşluk devinmeli etki alanlarının var oluşu içinde var olanlardan birisi de "öğrenilmiş çaresizlikti". Yanlış olan tebdili mekân değildi. Yeni olanı ya da tebdili mekânı ortaya koyacak olanı yok sayıp; göz bağı çekip kolektif koşulun ve kolektif damarın yerine kendisinin geçmesiydi. Kolektif sistemi, kolektif kuvveti, kolektif alana göre değil de kendisine göre ayarlar olması yanlıştı. Doğada elmaya yönelen bir hayat (kişi) bu elmanın sahibi var mı, yok mu? Demez. Doğadaki kendi kendisine kurallarıyla olup biten elmayı almaya; haram mı, helal mı; demeyen kişiler, ağaçtaki elmaya yönelmişti. Kişiler aç kaldığında, tepelerine düşen yıldırım karşısında, karanlığın ve aydınlığın karmaşık haz veren elem veren duygulanmaları karşısında; bu bir takdirdir. Bunlar yaptıklarıma birer bedeldir. Takdir olan gelir başa, dememişti. Elbet bunlar da üs sel durumlu bağıntısından kopuk durumla olası yansımalardı Ama bu groteski ilik ne kolektif bir senkronizeydi. Ne üreten ilişkiler içine konacak olan sömüren bir uyarlamaydı. Ateş yakıyorsa ateşi hem kullanacaktı. Hem ateşin yakma eyleminde kendini sakınacaktı. Ateş ile yakması arasındaki boşluklu alan sakınıcı somut ve gerçek davranışlarla doldurulmuştu. Örneğin elektrik çarpıyorsa elektrik ile çarpma arasındaki boşluk alan, elektriği yalıtan somut eylem doldurulmuştu. Gerçek olan kolektif alanı ilgilendiren buydu. Değilse elektrikle, çarpma arasını yalıtmazdan önce farklı farklı groteski imajlı anlamalarla doldurur olmanız sağlama yapmıyorsa kolektif eyleme bağıntı değildir. Unutmayın kolektif oluş salt bir arada yaşama isteği değildir. Bir arada yaşama isteğini güden temel durumlu bir sağlama isteği olmadan, kolektif eylem belirmezdi. Bu türden öğrenilmiş çaresizlik içeren söylemler El eksenliydi. Eğer üreten bir ilişki ortaya koymamış olsaydınız ortada ne El vardı, ne öğrenilmiş çaresizlik vardı. “Bu bir takdirdir” denişle olan söylem El eksenlidir. Kolektif emeğe göz dikme sonrasından öğretilecek seçeneksizlerle öğretilmiş çaresizliğin davranışlarıydı bu tür söylemler. Tekil kişinin tepesine düşen yıldırımdan sakınmakla edindiği groteski imajlar kuantum sıçramayla kolektif alan içine gelmez mi? Kendisine bir uzay zaman mekânı bulacak bir bağıntı olmadan, groteski imajlar kolektif bir senkron hareketi olukla kolektif yasa olarak gelemezdi. Groteski imajlar, üreten kolektif emekle; üreten kolektif emeğin sömürüsü arasındaki boşluklu uzay zaman mekân alanının içine ancak “mülk benim” diyen El mantığı ile kuantum sıçraması yaptırmakla olasıydı. Bu tür söylemler, üreten süreç öncesi tekil kişi istismarını yapacak olan enfeksiyonla tekil kişi aklının kıyısında geçmemekle; kişiler bunları olağan ve verili düzen davranışlı alan etkisi olarak görürlerdi. Olağan ve verili düzende sürekliliği olan bir istismarı otaya koyamıyordu. Kişiler yıldırımdan kaçınma gibi temel referans değeri olukla görülen kimi groteski imajları haz-elem bazlı seçme ayıklama mekanizmasına uygun biçimde seleksiyonlar yapmıştı. Doğal olan, doğru olan ve temel olan tutum buydu. El anlayışlı davranışlar şunun şurasında, kolektif üretim ilişkisinden sonra ve kolektif üretim ilişkisi üzerine alan açmakla öğretilmiş çaresizlik; yaklaşık 6000 yıl önceden beri modüle bir enfeksiyondu. Kolektif söylemlere eşletilen şifahi olukla zararsızca (plasebo) söylemli El anlayışlı anlamlar oluştu. Bu söylem ve düşünceler; üretim hareketiyle, üretim hareketini sömürme arasındaki boşluk devinmesi içine konacak olan bir enfekte edicilikti. Enfekte ediciler ortamı bulunca canlandı. Aktif oldu. Ve giderek gerçek olan üreten ilişkiler üzerine El mantıklı enfekte edintilere, öğretilmiş çaresizliği ideolojisi (iman öğretisi) olacaktı. El mantığı konakçı ile konaklanan kolektif işleyişi birbirine karıştırmamak gerekiyordu. Her konak bir konaklamayla vardır. Ama her konaklama, konağın yansıyan özelliği değildir. Konak üzerinde sistem dışı anlayış ile açılan sur gediği içinde tersi durumlu alan devinmesinin özelliğidirler.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |