Dünya hiçbir padişaha kalmadı, sana da kalmayacaktır. -Nizamî |
|
||||||||||
|
İnanç korkuya gözü bağlılık samimiyetini ya da "korkunun deli cesareti" olan uyuşmayı ortaya koyardı. Adına ne derseniz deyin; lafın sözün para etmediği (kâr etmediği) bir afyonlamayı ortaya çıkarırdı. Aslında size gerçeği, dağarcığı, bek raundu, geri beslenmeyi unutturan özellik, yer durum; tersten bir evirtme ile aynı zamanda size hatırlanan yer, hatırlatıcı kavram, hatırlayan özellik te olmalıydı. Rızk gibi kader gibi tevekkül gibi bir yığın karşıt söylemli kavramlar; size bek raundunuzu unutturan kavramlardır. Size söylenen anlam bilgisiyle size tarihsel olanı unutma veren kavramlardır. Ama aynı zamanda da unuttuğunuz hatırlama yerleriydi. Rızk kavramıyla geçmişi, tarihsel olanı unutmuştunuz. Yine rızk kavramıyla da neyin ne olduğunuzu hatırlamanız gerekirdi. Uyanış buydu. Bu güne gelişteki geri iz ile başlangıç noktasına gelip; süreci kolektif inşanın referans değerlerine göre doğrultacaktınız. Sizden gizlenenlerin tümü kolektif arşiv içinde vardı. Kutsama göze körlük anlağa bukağı olmuştu. El "rızkı ben verdim" diyordu. Yani kimse rızkınızla oynayamazdı. Bu alan içindeki tek egemen El 'di. Ama rızkı görünmeyen sır olan El değil Nemrut veriyordu. Rızkınız size Abdülhamit'in iltifatı şahanesi içinde size bahş olunuyordu! Menderes sizi demokratik yoldan işten atıyordu ve Menderes size işinizi, yani rızkınızı yani ekmek parası için oluşunuzu size verip; sizinle dama taşı gibi oynuyordu. Yine de rızk size keyfi takdirle bir rızk değildi. Rızk kavramı tarihi kırılma ve tarihi dönüşmenin bilgi ve bilincini bağrında taşıyan ilk olana karşı ikinci tür olandı. Rızk ve rızk veren kavramı kolektif süreçli bileşenleri rızk ve rızk veren kavramları içinde unutturuyordu. Rızk ve rızk veren kavramı hem kolektif süreçler üzerinde serpilip gelişiyor. Hem kolektif süreçlerin paylaşım özellikli hassasları üzerinde anlam oynaması yapıyordu. Kolektif gücü rızk diye söylemek gibi kolektif bilgiyi tersten kullanmak sureti ile insanı bilgisiz kılıyordu. Rızk ve rızk veren kavramı insanın kolektif koruyuculuktan yoksun bırakan bilmezlik ve hayranlık içinde kişide korku, uyandırıyordu. Rızk söylemi kolektiften yoksun kolektif damgalı kişisi duyguların korkmasıydı. Rızk söylemi kişi duygulu kişi hayranlığı üzerinde egemenlik kurmak isteminin ifadesiydi. Korku ve kolektif güç yerine geçmenin ezen iradesi olmaktan başka bir şey olmayan rızk söylemini; kutsal bilip; kutsal görüp anlayamayanlara; anlayamamakta direnenlere bunu böyle anlamamaktan korkup; ödü patlayanlara şu düşünmeleri de salık vermekten öte yapacak hiç bir şey yoktur. Mademki rızk verilmişti ve mademki El size ben üç kuruşluk beş kuruşluk rızk verdim demiyordu. Bu durum içinde El sadece kiminize bol bol (gani gani) rızk verdim. Kiminize rızktan kıstım. Kiminize de yeryüzünde rızkını arasın istedim diyordu. Daha açığı kolektif gücü elinde alınanlara "yeryüzünde rızk arayarak (nasibini aramakla) çalışsınlar diye rızk vermedim" diyordu. Kurguya göre kiminin rızkı peşin. Kiminin rızkı çalışmakla veriliyordu! Bu kolektif olan ortaklaşmayı bozma kurgusunun ifadesi ve fitnesi olan cümledir. El ilk rızkları verdiği köleci başlangıçta ne kuruşu biliyordu. Ne kuruşu anıyordu. Bu nedenle aşağıda anacağımız rızklar zamanın gelişmesine göre seyreden durum olmakla rızkı tümden palavra kılıyordu. Kısacası rızkı El mi belirliyordu? Rızk kolektif yapılardan ve üreten ilişkilerden önce miydi? Rızk kolektif yapılardan ve üreten ilişkilerden önce takdir olsaydı; rızk şunun şurasında 5 bin yıldır yüz binlerce yıldır veya milyonlarca yıldan beri söyleniyor olurdu. Yoksa rızk, kolektif inşadan sonra mıydı? Kolektif ilişkili, kolektif birikimli kolektif belirleyenden sonra kolektif birikimi ele geçirmenin kurgusu olarak mı ortaya çıkmıştı? Bu kurguya göre rızk kolektif inşadan sonra, kolektif gücü eline geçiren köleci sistemle birlikte efendilerin sömürü enstrümanına dönüşmenin söylem ve tanımı olarak ortaya çıkmıştı El 'in lütfu ile verilen irade, rızktı. Diyelim ki amenna. İyi de günümüze gelişte verilen rızk dün neden üç kuruştu? Bugünkü rızk neden 5 kuruş? Yarın neden 55 kuruştu? Ertesi günü nasıl 35 kuruştu. Hani El 'in kararlarında milim sapma olmazdı? El 'in ilk yaptığı ilk taksimin değişken rızk dağılımı oluşu dışında sonradan değişken olan bir rızk taahhüdü yoktu! El verdiği rızkın sonradan üç kuruş, beş kuruş, yüz kuruş olacağını; bunun otuz iki kuruşa düşeceğini hiç bilmiyordu. Gani gani demek dışında El ne yüz kuruşluk ne 32 kuruşluk rızkı bilmiyordu da. Madem rızkı El vermişti, Rızk nasıl kredi oluyordu? Kredi mi rızktı? Rızk mı krediydi? Şimdi rızk kredi, finansman, ihale kapma, müteahhitlikti. Dolar vs.ydi. El başlangıçta rızk değil de kredi mi dağıtmıştı. Finansman mı dağıtmıştı. İhale mi dağıtmıştı. Müteahhitlik mi dağıtmıştı? Dolar mı vermişti? Madem rızk ezelden verilmişti, Rızkı veren El 'e karşı şimdi bizler rızkımızı bankadan, tefeciden nasıl borç alıp, borç yiyip, borçlanıyorduk? Rızkın toplumsal değil de El kökenli olmasını aklınız alıyor mu? Madem rızkı veren, rızkı belirleyen, herkese rızkından (nasibinden) daha fazlası yoktur veya herkese rızkından daha azı yoktur diyen El 'e göre kişiler rızkının daha fazlasını, daha azını nasıl borçlanıyordu? Rızk neydi, borç neydi? Rızkın borçlanılması ezelden ebede olan ilk takdirin içinde var mıydı? Önce ortaya çıkıp "rızkınız katımdadır. Rızkınızı ben verdim. Hem de rızklarınız ezelden ebede doğru değişmez bir takdir olunmuştur. Başka takdir eden yoktur" diyordu. Sonra da çalışmayana rızktan pay yok" diyordu. El 'in rızk söylemli bam teli ile vurgusu içinde kişinin kendi kendisine uyuşma yapması isteniyordu. Kişi bu kavramın düşünme uyuşması içinde kendi kendisine kendisini büyüleyip; kendisini rızk söylemiyle telkin altında tutacaktı. Zaten bu teslimiyete de bir diyecek olamazdı. Ama bu hipnozu kolektif alana sokarsanız, iş çatallanır. Bu durum telkin altında olmak değil sömürüye müsait olmak olur. Rızkı El vermişti. İyi de efendiler rızk verenden değil de nasıl olur da sizde alacak yapıp; efendiler sizden faiz alıyordu? Yoksa faiz de El 'in bir rızk verme yolu muydu? Yoksa rızk denen olayın gerçek, somut olarak; El 'in keyfi üzerinde, El 'den ve El 'in iradesinden bağımsız bir nedeni mi vardı? Rızk söylemi, kolektif emek ve kolektif üretim gücü olmakla El 'in keyfi üzerinde olandı. Kamusal belirlenim ve kamusal üretimli kamusal bölüşümdü. Ve rızk denen şeyin belirleyicisi, El değil de kolektif emek olmasındı? Rızkın üç kuruş olması yerine on üç kuruş olması veya yedi kuruşa düşmesi, faiz alması şu, bu durumla El 'in iradesi dışında belirlenimlerle köleci sömürünün dalaveresi olmasın? Yine rızk: kolektif bir alan içinde, kolektif emekleri birbirine karşı yüküm eden süreci üretim ilişkisi kılan; emek gücü ve emek nesnesini ele geçirenlerin sömürü enstrümanı bir kumpas, olmasındı?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |