Yaşam kısa, sanat uzun, fırsat aceleci, deney aldatıcıdır. -Hippokrates |
|
||||||||||
|
Her sistemin sabit sayılan çekim noktaları vardı. Ortaklaşan av ve avcılık gibi iş bölüşmesi gibi sabit noktalar totem dönemin tekrar eden kendi çevrim eksenlerini oluşuyordu. Tekil durumlu kişinin doğada yaptığı sağlama hareketi içine kişi kimseyi katmak istememekle süreç tek boyut akışlıydı. Kolektif etki içinde yapılan avcı toplayıcı girişme çok boyutlu karşılanmalardı. Sağlama hareketi ister tek boyutlu olsun ister çok boyutlu olsun temelde bir sabit alan çevrimidir. Bölge tanımı yine sabit bir alan ya da nokta tanımıydı. Kolektif çevrimi veren dayanışan, iş bölüşümü kolektif etkinin sabit noktalarıydı. Her gün yeniden ve yeniden belli şeyleri üretme veya belli şeyleri tekrar etme gibi eylemler, sistemin yine sabit noktasıydı. Kolektif sistemi uygunlaşışılardı. Sabit noktalardan biri hareket ediyorken diğeri kararlı şekilde kalıyor olabilir. İkisi de bağıl bir devim içinde olabilir. Birbirine göre yavaş veya birbirine göre hızlı sabit nokta devimleri olabilirler. Birlikte hızlı, birlikte yavaş dönen sabit nokta devimleri olabilir. Hızları eşit olmakla kıpır kıpır olan durgun su gibi devimsiz sabit nokta olabilirler. Böyle devinimler yer zaman yön ve hız bakımından birbirine eşit devimler de olmakla bir arada ve birçok sabit noktalı devim algıları oluşturulabilirler. Yine sabit addedilen nokta ve noktalar etrafında çevrim ve tavafı yapılan sabit nokta referansları, birbirine göre biri daha hızlı; diğeri daha yavaş devimle vs. olabilir. Bunlar bilinebilir adresler ve yol haritası olmakla kişiyi fazla enerji tüketip yormaktan uzak tutan belirlenimle, uyumlaştırıcılardı. Sabit bir nokta uygunlaşışları, uygunlaştırışları birer uygunla sılanlardı. Ve bir senkron hareketiydiler. Senkron hareketi olmakla; duygu olarak insanda kaygıları azaltan referanslardı. İkinci durumla da sabit noktalar, sürdürülebilirlik ilişkisi ortaya koyarlar. Sürdürülebilirlik ilişkisi, belli sabitelere göre gerçekleşmeler olacaktılar. Belli sabitelere göre olan gerçekleşmeler herkesle, herkese göre sorusu cevabı (geri iletime kontrol referansları) olan yerlerdi. Soru yanıt girişmeli alan, aynı kaynaktı. Ve aynı kolektif etkili kaynak alan içinin sorularına ve dönütlerine çıkış noktası olmasıyla, zaten iletişsen bir on kabulü ortaya koymaktaydı. Tekil insanın doğa karşısındaki ilk izlenimi tabii ki kaygı ekseninde tek boyutla oluşan ortaya karışık bir bencillikti. Bencillik, tüm olayların merkezinde olmak zorundaydı. Bu da tek boyutlu algıydı. Ama olaylar bencilliğe göre olmak zorunda değildi. Olaylar kökten bencilliğe aykırı da değildi. Çünkü bencillik dıştaki olaylara tek boyutla bakıyordu. Kendisine bakıyordu. Kendisindeki algıyı oluşan duygularla doğaya bakınca kutsal bir duyguya kapılıyordu. Kutsal kıldığı şeyin biri doğada yaptığı karşılamaların tam da ihtiyacına göre olmasıydı. İkincisi kalıtsallıktı. Kalıtım kuralcı, diyalektikti, içgüdüsel girişmelerdi. Bunlar kendi öncesinden ve kendisinden kaynaklı deneyimlerdi. Süzüle süzüle oluşan aktarımlardı. Bu nedenle bencillik doğaya göreydi. Doğa da sanki bencilliğe göre bir belirmeydi. İşte kişi o anki aktarımlı güdü duygularına bağlı anlama ve duygularının içinde olmakla, groteski bir anlama ve eylemdi. Çevre hızla değişirken iç dünyadaki duygular sabit kalıyordu. Bu bir çelişkiydi. Yani hızlı değişen çevre veya dışta bırakılan çevre etkileri içindeki bir değişme her durumda ve her zaman kendi içinde tepkisel iç değişme ile karşılığını bulmuyordu. Dış çevre etkisine karşı kalıtsal aktarımla içinde oluşan duygu sal içgüdü kopyalarla olan analojin benzerlikler, kişinin duygusuna uyan yönü ile her zaman, her durumda sürdürülebilir değildi. Bu nedenledir doğada ihtiyacı olan bir şeyi elde eden kişi, bir şeyleri doğada elde ederken tek boyutlu düşünüyordu. Böylece kişi: Dünyayı kendi çevresinde döndürmekle dünyayı kendisine yakınsıyordu. Dış dünyada kişinin ihtiyacına göre olmayanlar da vardı ve garipti. Garip olanlar da kişi içinde groteski bir iç geçimli duygu hareketiydi. Yani bu his içinde peşinize bir aslan düşmüşken de siz dünyayı kendinize göre garip bulup dünyayı kendinize ıraksıyordunuz. Bu bağlamla duygularınız vardı. Hiçbir şey bizim için değildi. Her şey zıddıyla vardı. Boş, dolusuyla; dolu da boşu ile vardı. Elma bizim için değildi. Ama elmayı koparıp yediğimiz zaman da bize göre elma pek ala da bizim için olabiliyordu. Kuantum dünya bir saniyenin 1043 türlü zamanın içinde, bu kadar çeşitli şekil, biçim ve devinim halindeydi. Çukura karşı tümselenle, büyüğe karşı küçükle, uzuna karşı kısayla, içe alınana karşı dışta kalan ileydi. Veya bütüne karşı parçayla, az olana karşı çokla, yüklü olana zıt yüklü ve yüksüz durum ile tamam olana karşı eksikle vardı. Bir durum içinde o durumun kendisine karışana karşı, karış mazıyla birlikte aynı andaydı. Bileşene karşı, birleşmez olma türü sürtünmeyle ve birbiri üzerine, kendi üzerine kendi etki etmenin kesikli sürekliliği içindeydi. Eriyene, çözünene; eritene çözene karşı erimeziyle eritemeyeni ileydi. Bağımlı olana karşı bağımsızıyla, genel olana karşın özel ile sürekli olana karşı sınırlı sonlu kesikli vs. olanlaydı. Bunlar girişmenin kendisiydi. Bu bin bir tür kuantum girişmeler nedenle, tüm şeyler kendi yanıyla ve dıştaki diğer parçalara göre yanıyla uyumu da vardı. Uyumsuzu; benzeri olanıyla, benzersiz olanıyla, zıddı olan çelişkileriyle vardı. Olup bitenlere şimdiki makro dünyadan başlangıca doğru baktığımızda makro süreç belki de en az kuantum ve en az kaos durum ile özdek yeni bir ve çok boyutlu dünyalara geçişin yön ericisi hazırlayıcısı gibiydi. Mikro olan makro olan dünyaya geçiş eksenli çevrimlerin, yansıma koşullarını hazırlamaydı. Daha doğrusu; sınırlanan daha az on üssü bilmem kaç kezlik devim içindeki boyutuyla mikro dünyanın, makro dünyayı giriştiren gelişmesi vardı. Mikro durumla olan kuantum dünyanın boyutlu bir makro dünyaya geçişte ikisi dünya birlikte ıra sal (karakter) bir bütün sel seyrediştiler. Ira sal (karakter-karakteristik) oluşu şöyle belirtmeliyim. Bir ceninindeki büyüme baştan ayağa doğru ve özekten (merkezden-odaktan) çevreye doğrudur. Ceninin büyümesi gerek kuantum özelliklerden neşet ileydi. Gerekse makro dünyaya özgü belirmeyle bir ıraydı. Kuantum dünya, en az kuantum dünya olarak makro dünyaya yansımak zorundaydı. Bu seleksiyon birçok kuantum devim türlerini makro dünya içine geçişte yasakladı. Yasaklanan sınırlanan bu Planck devim alanları girişen dalga karanlığı gibi kendi durumlarını oluşmakla kozmik yasaları da ortaya koyacaktı. Kuantum dünya, baştı. Başlangıç ve cenindir. Bu neden ile kuantum dünya kendi ayağına doğru olan, makro bir enflasyonist büyümeydi. Kuantum dünya kuantum merkezden makro çevreye doğru makro bir büyümeydi. Makro dünya merkezden çevreye, çevreden de merkeze doğru kendisiyle iletime sınırlanma olup kendisini belirliyor şekil alıyordu. Var olan şeyler, kavramlara göre değildi. Aksine var olan şeyler ya da kavramlarımız çözümlediğimiz kadarla bize göreydi. Anlayabildiğimiz kadarla benzetili ortak tanımla, iletişimeydi. Değilse şeylerdeki oluşma ve yasa sözcüklerden müstesnaydı. Şeyler sadece kuantum durumun çok yavaşlamış, elekten elenmiş haliyle olan elementer parçanın bileşik içi yansımaları, makro dünya içinde olmayan kuantum çevre eksikliği nedenle anlaşılmazdı. Akılla tamamlanırdı. Bu nedenle mikro kozmosa ait eksiklikler nesnel yansımalı düşünceyle, düşünceyi oluşan gerçeğin zihinsel olan imgeleriyle eksiği tamamlayacak bu anlamalar; bir kısım kuantum gerçekliğin çevresini tamamlamaya çalışan hayallerle hafızaydı. Olmadık şeyleri düşünmemiz belki de firari kuantum zamanı veren nesnenin kimi özdeksel kalıntını, yansımalardı. Bastırılmış ama kontrol edilemeyen ata sal kalıtım aktarımları olabilir. Yani firariler bize illüzyon yapsalar da eksiği tamamlayıcı gibi davranır olabilirler. Makro, mikro dünya arasındaki yapısal aktarımlardaki Planck devimli kaçaklarla; makro dünyaya aktarılamayan Planck zamanlı kuant devimli eksikler nedenle girişime içinde karanlık izleri tamamlayıcılar belki de bu firariler olmalıydı.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |