Bir deliyle aramda tek bir ayrım var. Ben deli değilim. -Salvador Dali |
|
||||||||||
|
Kolektif birim zamanlı süreçler, köleci sistemle birlikte; alçaklık, yükseklik, vicdanlı, vicdansız, edepli, edepsiz, şerefli, şerefsiz gibi kavramların söylem dili eşliğinde kendi öznel çelişkileriyle ortaya çıkmıştı. Şerefsiz doğan kimse olmadığı gibi şerefle doğan kimse de yoktu. Ama kişiler içinde yaşadığı köleci sistem ile birlikte şeref kazanıp şeref yitiriyordu. Genelde, zenginlikle, efendi olukla davrananların tutumu şerefliydi. Şerefi zengin ve fakir olana da yaysalar genelce bir söylemle de söyleseler bu doğru değildi. Şeref ve şerefsiz oluş; soylu ve soysuz oluş, asil ve asil olmayan, öznel dünya anlaması içinde ve görünüşte zenginlik ve fakirlik karşısında bir ayrışma bir seçme ayıklamaydı. Tıpkı veren el ile alan el gibi tıpkı sadaka veren sadaka alan gibi. Tıpkı zekât verip kurban kesen ile zekât veremeyip kurban kesemeyen gibi varsıl ile yoksulluğun ayrışmasıydı. Davranışların tutumların ayrışmasıydı. Tarih sel olan bu durumu belirlemişti. İzole, steril, tecridi totem grupların totem alanları diğer gruplardan kendisini ayıran totem kültür olması gibi bu tarihsel süreç te köleci biçimde üreten sistem içinde mal sahibi ile maldan mülkten yoksun olanı birbirinden yalıtan, ayıran bir durumdu. Totemi sistemler; bir totem grubu dıştaki diğer totem gruplardan kendisini yalıtıyordu. Oysa köleci sistem içinde veya üreten köleci bir ilişki içinde ya da üretim ilişkisi içinde olanları birbirinden yalıtıp ayırıyordu. Mal sahipleri ile mal sahibi olmayanları birbirinden ayırmakla, biçimciydi. Günümüzde bile zenginlerin fakirlerin yaşadığı üreten yaşam ilişkilerini, sahipliği belirten kantonlar ayrı ayrı değil mi? Üstelik siz istemeseniz de zenginliğe ve fakirliğe bağlı satın alma, satın alamama gibi yapabilirlikle yapamaz oluklar zaten kişileri tasnif edici. Sınıfsal kılıcı kişileri birbirinde ayıracaktır. Kişileri daha baştan sahip olanla sahip olmayan efendi ve köle diye dışlanıp eleneceklerdir. Siyaset ve dinler temelde bunlar için vardı. Üreten iradelerin ahitleri yerine şimdi; sınıfsal çelişkilerin siyaset-din dediğimiz ideolojiler vardı. Kolektif birim zamanlı üretim, kullanımın ve iradesi olan özgür belirme yerine şimdi biat, itaat ibadet içinde teslimiyet ve sığınma vardı. Allah devlete millete zeval vermesin dedirtmekle, üreten kişileri kolektif birim zamanlı üreten emek sahibi kişileri itaat içinde kendisine, sisteme yabancılaştırma vardı. Bu nedenle köleci sistem içinde köleci sisteme özgü sıçrayan süreç ve olgular nedenle de başka başka ilişkilerle siyaset ve dinler efendi köle tarzı bu ana temaya göre oluşmakla salt sınıfsal öze indirilemez olan bam başka durumları da üzerlerine alıyorlardı. Siyaset ve dinler biriken ve girişen tarihsel olanla geri indirilemez karmaşık ilişkiler biçimlenmesine dönüşmüşlerdir. Şerefsizlik, siyasetler, dinler, bir nehir deltası gibi bir şimşek balkımasındaki dallanmalar gibi bir yol ayrımı çatallanmaları gibi kollara ayrılan kırıklı (fraktal) yapıları; kuşkusuz ki içteki biyo kimyasal öze ilişkin kişinin kendi dışında gelişen üreten toplumuyla kazandığı sahipli sahipsizlik ilişkinleriydi. Bugünden baktığınızda alakalı alakasız davranış girişmelerinde doğup yansıyan ilişkilerdi. Dallanıp çatallanan kendisini tekrar eden kesikli sürekli düğüm bağıntıları ve yol ayrımlarının biyo kimyasal süreçlerle hiçbir alakası yoktu. Gerçekten de geri indirilemezdi. Ancak anlatmak, daha iyi anlamak için zihinsel bağlamda bir geri indirme çözümlemesi yapmak olasıydı. Oysa geçmişten günümüze doğru geldiğinde her biri diğeriyle belirip, belirlenmekle; kendisi (sonuç olmakla bir neden gibi) belirleyen, bir neden gibi davranmakla adım adım inşa olan bir gerektirmeler sarmalıydı. Yalancılık, şerefsizlik, vicdansızlık gibi sıfatları kişi karakteri olarak yansıtmanın tümü de üreten köleci ilişkilerle ilgili süreçlerdi. Üreten toplum içinde özelleşen davranışlara sahiptik. Kolektif süreçler, zıttı olan özel süreçlerle hem birbirinin belirleyeni hem birbirinin belirleneniydiler. Böyle olunca uyuşan özel süreçler kolektif süreçlerle, kolektif süreçler de uyuşan özel süreçleriyle birlikte birbirleri ile kontrol edilirler. Uyuşmaz bir çelişki olan sınıfsal tutumla belirlenen özel yaşamlı süreçler de kolektif süreçlerle belirlenir, geliştirilir sınırlanırlar. Oysa geliştirici özlü olması gereken ve kolektif süreçle uyuşan kolektifi denetleyen özel kontrol süreçleri; hiçbir zaman sömürü ilişkisi vermemelidir. Kolektif olan süreçler ile uyumlu özel olan süreçler, üreten kolektif yapı içinde birbiri ile daha bir belirmiştiler. Kolektif ligi, birliği oluşan inşa temeli kişi özeliydi. Kişi özeli bağlamıyla birlikte, kolektif sağlama yapıyordunuz. Birlikte olanı da ayrı ayrı hazla, kişi özeli tüketiyordunuz. Kişi özeli de beden olarak birlik ve kolektif örgütlenmeydi. Beden özeli de doğa bütünlüğü karşısında yalıtımlı bir organizasyonlar entegresiydi. Bu şu demekti. Kolektif olanın hemen yanında ve dinamosu olarak içte özel oluş, yalıtım vardı. Özel oluşun yanında ve dışında; zorunlu birlikte belirip girişen dinamo ile kolektif beliriş vardı. Avcı toplayıcı kolektif yapı içinde bir ilke vardı. Bu ilke tarihsel olukla önce şöyle söylendi. Avcı toplayıcı yaşama katılmayan, avdan ve toplanandan yiyemez, demekle kolektif olanın, kişi özel yanı vurgulanıyordu. Sonra ki üreten dönem içinde de üretmeyen yemez, denmekle kolektif özne kolektif sürecin özel yanını belirtiyordu. Kolektif öznenin kolektif süreci belirleyen söylemiyle; katılmayan yemez veya üretmeyen yemez dediği tarihsel süreç, aslında sizleri kendi özeliniz dışındaydı. Ama kendi özeliniz dışında olan, kendi özeliniz nedenle dıştaki etkilerin de katılımıyla bir girişmeydi. Dışta sizler kendi dışınızda nedenlerle elmaya yöneliyordunuz. Siz elma toplarken yanınıza aynı nedenle başka bir düşman kişi geliyordu. Bu hemcinsler arası bir rekabetti. Aynı zamanda beliren bir ayı ikinize de ortak bir rekabet ve tehditti. Siz ayı tehdidine uğramakla refleks olarak ayrı ayrı ama birleşen süre durumla aynı ayıya veya aynı tehdide yöneliyordunuz. Ayrı ayrı da saldırsanız birbirinize katılım veren ortak gayreti sizler fark etmeseniz de sonuç ikinize de aynı etki ile yansıyacaktı. Yapığınızı, yaşadığınızı düşünüp hayal etmenin sonucu, giderek size yardımlaşan mana algısını veren imge tekrarları olacaktı. Sizler, kendi dışınızda; kendinizden bağımsız rast geleli davranış ve rast geleli sonuçlara yönelmenizi birleştiren süre durumlar içindeydiniz. Bu tür rast geleli oluşan yardımlaşmanın verdiği sonuç düşünmeleri bizler, şimdiki sistemin başına alıp söylemekteyiz. Tüm yanılgı buradaydı. Halbuki kendi özelimiz nedenle ve kendi özelimiz dışındaki nedenle zorunlu girişmeler vardı. Bu girişmeler istemli istemsiz rast gelelerin entegrasyonlarıydı. Bu tür entegrasyonların, kişi benci haz ve elem değerleri üzerindeki seçme ayıklamaları yapılacaktı. İstemli istemsiz rast geleli yardımlaşmaların seçme ayıklamalar tekrarlı birlikteliği ve beraberliği sosyal veya kişi-kişi ya da kişi-kişiler ortaklaşması olan kolektif birim zaman; kendi kişilerini yardımlaşmanın iş ve uğraşı içinde olmalarını öngörüyordu. İstemli istemsiz rast geleli yaşanmışları düşünce davranış kodlarına çeviren kolektif düşünmeli sistem bu öngörü ile kişilerin sistem içine katılmalarını şifahen onlara söyleyen anlama bir öngörüydü. Bu tür tutumlar tarihsel süreç boyunca yerleşip kural olmuştu. Ama kuralı veren nedenler şimdiki üreten süreç içinde bilinmez olmuştu. Yardımlaşmayı, insana yardım etmeyi El ’in rızk veren bir lütfu olarak söyleyip sistem öngörüsü olarak kurulu veya kurulmuş olan sistemin başına alıyorlardı.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |