Yaşamdan korkmayın çocuklar. İyi, doğru bir şey yaptınız mı yaşam öyle güzel ki. - Dostoyevski |
|
||||||||||
|
İşte temel referanslar bunlarladır. Doğurma, doğurtma, üreme, yavru bakımı, kendisini tekrarlama ve görüleni tekrarlama temel referanslar içinde görülendi. Ama temel referans içinde iyi bir evlat olma iyi bir ana baba olmanın yetişme ve yetiştirmesi içinde olma yoktu. Kolektif yü-küm, köleci sistem içinde ana baba omuzuna yüklenirken iyi ana iyi baba olma diye ajite edilerek yansıtılmıştı. Üstelik köleci sistemde her şey satın alınıyordu. Bilgi de satın alınıyor-du. Sefalet içindeki ana baba satın alamadığını istese de iyi ana baba olukla evladına veremeyecekti. İyi ana babanın satın almadan evladı-na vereceği iyi analık ve babalık şuydu; Kendisinden çalınırken, kendi-sine yalan söylenirken iyi ana baba evladın kendisine; hırsızlık yapma. Yalan söyleme, denmesi içinde olacaktı. Yani iyi ana babanın parasız alacağı şey köleci öğretiydi. Dindi. Kısaca ne kimse ben hayırlı ve iyi bir evlat olacağım diye doğar. Ne de kimse iyi bir ana baba olmak için doğurur ve doğurturdu. Tüm bunlar doğu-ran, doğurtan ve doğanların bilincinden ve istemesinden bağımsız du-rumla zorunlu olarak toplumsal etki nedenle vardır. Köleci ortamda kişi-leştirildi. Biz doğumu ve doğuran lığı, doğurtan lığı; kısaca üremeyi kendimiz dı-şında zorunlu nedenle bir referans noktası olarak ele almak zorunda-yız. İyi de analık, babalık hakkı ve ana baba sevgisi nereden geliyordu? Uf bile demeden ana babayı sırtımızda taşımak neden aklımıza kazınmış-tı? Neden ana babanın yavruya baktığı gibi bizim de doğuran ve doğurtan kişiye sabırla bakmamız gerektiğini dua olarak talep etmemiz bize özel-likle öğretiliyordu? Bu ilişkilerin temelinde ne vardı? İyi ana baba olmak vs. nereden akla gelir? Temel düzlem referansı içinde iyi ana baba olma, hayırlı evlat olma koşullandırması var mıydı? Doğadaki temel düzlem referansı içinde güdülen iyi ana baba olma gözetmesi içinde ana baba olmanın, en iyi-si nasıl olası olacaktı? Toplumsal etki tanılı yavru bakımı, doğum ve yavrunun hayatta kalma-sını aktaran eğitim, öğretim süreçlerini gözeten iyi analık babalık rüştü ve mümeyyizliğini ortaya koyma doğada yoktu. Doğada olup bitene biz iyi veya kötü diyemeyiz. Desek bile o aşamada buna muktedir olacak toplumsal gücümüz yoktu. Bu nedenle doğada olup bitenler bizim verili temel düzlem eylemli dü-şün sel davranışlı kalkış noktamız olacaktır. Yağmur yağmasaydı, dep-rem olmasaydı, doğuran bizi doğurmasaydı, doğuran bize bakmasaydı gibi absürt soruları sormayacağız. Bizler bizi doğurup bize bakanla, yağmurla, depremle, sıcak ve soğukla birlikte varız. Bu var oluş bizde alakalı, alakasız ilişki ve duygulara dö-nüşür. Bu duruda yağmur olmasa bitki bitmezdi, susuz nasıl yaşardın? O halde El’ine şükret demek, absürt bir söylemdi. Sanki yaşamı ben istemişim gibi. Bunun için kontrat yapmışım gibi. Bunun yanında bu tarz şükret deyici söylem doğru olmayanın, meşru olmayanın cahillik üzerinde kendisini doğru ve meşru kılıp bir otorite sahipliği kazanmak istemesine sizi inandırmasıdır. Bizi bir doğuran var. Bize bir bakan var. Su var. Beslenmemize göre çevre vardı. Ya da çevreye böyle olduğu için bu tür bir enerji edinmenin beslenme yeteneğini ortaya koyan doğa ve hayat etkileşimli karşılıklı donanımlı olan durumla biz varız. Dünya da soluyoruz diye El’e şükür ederken, uzay da soluyamadığımız için mi El e şükredecek ya da lanet okuyacaktık? İçine doğduğumuz yağmuru yağan, yanardağ felaketleri olan verili bir düzene göre davranıyoruz. Bu verili düzen grup hareketi içinde olma-nın reşitliği ve mümeyyizliği gibi verili düzenin reşitliği ve mümeyyizi değildik. Doğal referanslara dek reşitlik ve mümeyyizlik bizde olmadığı gibi do-ğal referans olanın dışında böylesi bir kolektif birim zamanlı bilerek is-teyerek ön görüler ortaya koyacak olmanın tercihli yaklaşımları doğada yoktur. Bir yavru da illa kendisini doğuranı, kendisini doğurtanı taklit edip onun peşine düşmez. Bir yavru kendi ihtiyaçlarının karşılanmasına kim ne-den oluyorsa ona yönelecekti. Emdiğiniz memenin sizi doğurana ait iyi bir ana memesi olması gerek-miyordu. Sizler de birer kötü ve hain bir evlat olarak harici memeleri emmiyordunuz. Doğan yavru çevresindeki ilk temasıyla neyi, kimi temas kıldı ise onu takip edip, bağıntı kurar. Giderek gelişen süreç ile de onunla bir anı bir-liğini ve alt beyin yaklaşımlı duygusunu ortaya koyacaktı. Ama genel kural olarak yavruyu doğuranlar yavrunun ihtiyacına yakla-şımla, doğurmanın boşluk alanına yönelmekle yavrunun çevresinde yavruyla temas kuranlardır. Doğuranın içinde taşıyıp dış dünyaya bıraktığı obje doğuranın doğur-makla dışa bıraktığı bir eksikliği duyacaktı. Ve eksikliğini tamamlamaya yöneleceği bir sahiplenici tutum bu eksikliği bu boşluğu doldurur ola-caktı. Yavru bakımı bizim kutsadığımız analık değildi. Analık, babalık kavramı daha başka bir şeydi. Doğal olanın dışında, doğal olmayan bir şeydi. Doğal olmayan bir şey de ancak doğal refe-rans içinde olmayan bir süre durumla (toplumla-toplumsal akıl ile) ola-caktı. Kolektif güç ana babaya yansıyacaktı. Ana baba da kendi becerileri marifetiyle kolektif yansımayı yavruya aktaracaktı. Kolektif aktarım içine katılan marifet kadar ancak iyi ana ve iyi baba olma belirebilecekti. Tinsel ve patolojik engeller dışındaki doğuran gerçeklikler içinde yav-rusunu doğurur doğurmaz, atıp giden bir daha da yavrusu ile ilgilen-meyen gerçeklikler de pek çoktur. Yavru ile çevresinde bulduğu koruyucusu, gözetici ve besleyici ara-sında birbirine karşı çekme çekilmeden kaynaklı girişme içinde duygu-sal bağlanmalar oluşur. Doğuran ile doğan arasında temelde fiziksel ve duygusal bir bütün parça ilişki eğimleri vardır. Bu ilişki eğimi içinde, doğanla, doğuran ara-sında eğimse, bilişse ve duygu sal türden çeşitli işaretçilerin eşgüdüm-leri sağlanır. Bu eşgüdüm sel çekiciler doğanla doğuran arasında birbirlerine bağ, bağıntı olmanın adresi ve yol haritası olurlar. Bu eşgüdümlü çekici ve iticilerden birisi kokuyu duyma ve kokuyu tanımadır. Fiziksel biçim gibi birçok yansımalarla ebeveynle avlat birbirini tamamlayan iki eğim ara-sında duygusal, bilişsel girişiklerle birlikte birbiri ile eşgüdümlü oluşur-lar. Ama bunların hiçbiri ne analık ne babalık hakkı olan duyuşturlar. Ne de dünyanın en iyi anası babası olmanın, sübjektiflik çarpıtmasıdırlar. Üstelik siz elinizde olmadan doğuyor, doğuruyor, doğurtuyordunuz. Doğum uyaranı, geri bağlaşım referanslı süt bezeleriniz kendilik göğüs-te oluşup salgılanıyordu. Siz bu salgı dürtüsü olan dolma eğimini, süt boşalmasının rahatlaması nedenle vs. yavruyu beslemeye yöneliyor-dunuz.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |