Bir önyargıyı yok etmek, atomu parçalamaktan daha zordur. -Einstein |
|
||||||||||
|
Dahası köleci yabancılaşma içindeki yaklaşmaz lığın analitik düşünce-den yoksun yobazlığını sürdürmek için "cenneti anaların ayağının al-tında" sayan zorlama ve güzel söz oluğun söylemleriyle bu anlayışla-rımızı bir iyice pekişiriz. Neden analık babalık hakkı vardı? Bu hak nereden geliyordu? Doğal ve verili düzen içinde üreme, yavru bakımı ile kısmi bir tür bilgisi aktar-ma işi ortaya koyan duygu içinde de bu tür hakkın ve böylesi bir iyi ana iyi baba olma türü anlayışın temeli, hiç yoktu. İşte biz de köleci öğreti içinde sınırları belli olan, somut olan, iyi ana iyi baba olma gibi köleci öğretili adresleri belli, bilinen bu tür köleci temel durumları kendi kendimize şiar yaparız. Düşünmek için, analiz yapmak için bu şiarı kendimize referans ederiz. Köleci referanslı adresleri kendimize erdem bağıntısı yapacaktık. Ad-resi olan; biline bilir, anlaşılır olan çıkışın eylem noktası buydu. Köleci ahlaktı. Köleci ahlak çirkin olanı onursuz olanı en iyi gösterendi. Boyun eğme alçalmasını en iyi belirtendi. Bunu şöyle diyordu. De ki ben tes-lim olanların ilkiyim. Köleci sistem böyle demeyi hüner sayan teslimi-yetçi ahlaktı. Üretirken yine kolektif doğal referanslar üzerineydik. Doğal referanstan sapan, kolektif olmayan köleci inşa referansı kolektif doğal referansa modüle edecektik. Kolektif sürece göre yapıcı olmayan çarpıtılan köleci inşanın geri bağlanım yasasını (referansını) da böylesine açıklıkla so-mut, kolektif, doğal referanslar üzerinde, birçok illüzyonlarla ortaya ko-yacaktık. Neden yobazlık diyorum önce bunu açıklayım. Bir konuyu ve genelde de tüm konuları; dogmalarla, sanal söylem ve inançlarla belirtip açıkla-yan davranışlara yobazlık diyordum. Ne üremenin inançla bir ilgisi vardı. Ne yavru bakımı yapmanın cenneti ayaklar altına alma lüksü vardı. Ne de inek cenneti garantilemek için buzağısına bakıyordu. Bu söylemlerin konuyu "asıl meselelerden (köleci çelişkilerinden)" uzak tutup kişiyi kendisine ve sisteme yabancı kılmaktan başka hiçbir anlamı yoktu. Bu toptancı mantıkla çocuğunu boğan, çocuğunu çöpe atan, çocuğunu cami avlusuna bırakan, çocuğunu ve çocuğunun organını satan analar da ayakları altında cennet olan anlardı. Bu söylemler günü kurtaran söylemler olmakla, kalıcı olmayan palyatif çözümlerdi. Genel bağlamla bu sözlerin sorunu çözdüğü görülmemiş-tir. Bu tür söylemler analiz gücü olmayan, bilgisizle toplumsal bir yaraya parmak basan, iyi niyetli bir söylemdi. Ya da asıl meseleden saptıran söylemlerdi. İnsanın kolektif birim güçle ürettiği tüketim ve kullanımları paylaşamaması ile cennetin ana ayağı altında olmasının hiçbir bağlan-tısı yoktu. Bir kere iyi analık iyi babalık tüm dini söylemlerin, inançların tanımla-ması altında olan bir gelenek söylemdir. Oysa toplum çocuk yetiştir-meyi anaya babaya vermez. Bir yanda üreten yapı ile toplumu oluştu-rup doğadaki canlılardan ayrılmışsın. Diğer yandan çocuk yetiştirmeyi üretememiş gibi diğer canlıların yav-rusuna bakması gibi çocuk bakımını ana baba inisiyatifine bırakıp iyi ana baba olmak diye de gözleri boyamışsın. Bu tutum tam bir çelişkidir. Hem de köleci çelişkidir. Oysa hemcinsler kolektif yapıyı inşa eder etmez yavru bakımını, yavru eğitimini de kolek-tife göre kolektif kılmıştı. İyi ana iyi baba söylemini kotaran dinler, dine bağlı anlayışlar da köleci sistemin ürünüdürler. Zaten bu tanımların kendisi de tümden köleci sistemin üretim ve paylaşım koşullarından kaynaklıdırlar. Bize öğretilenler dışında, bu konular özelinde, bizim hiçbir çözümleyici bakış ortaya koyacak analitik düşüncelerimiz yoktur. Köleci sistemden beri bin yılların basma kalıp söylemleri içinde böyle düşünür. Böyle dü-şündürülürüz. Dini öğretilere rağmen yine de iyi ana, iyi baba, iyi ebeveyn cinayetleri hiç eksik olmaz. Kardeş kavgaları, kardeş cinayetleri, ana baba katilleri hiç eksik olmaz. Sistemin bize olan telkini içinde sanıyor muyuz ki tüm bunlar, hayırlı ana, hayırlı baba, hayırlı evlat olamamaktan kaynaklıy-dı? Aslında ne hayırlı bir ana baba vardır. Ne de hayırlı evlat vardır. Ama sistem kendi çarpıtmalarına böyle bakmamızı ister. Ben bu iki konuya yukarıdan beri bakıp geldiğim gibi iki temel açıdan bakıp analizlerini, tarihselliğini ve realiteyi bu somut ilişkiler üzerindeki nesnel yansımaları, özetle bitiren izahını edeceğim. Var oluş kendisini tekrarlayan kesikli süreklilikle vardı. Kendisini tekrar-layan süreçlerin kendi üzerine kendi etkimeli çevrimleri vardır. Üreme bu çevrimlerden biridir. Örneğin ağaç gibi yaşam sal varoluşlarda üreme çevrimi, üreme ya-pana üreyen üzerine bakım, gözetim, beslenme, eğitim yaptırma, ko-ruma gibi işlev vermemişti. Ama çoğu var oluşlar için bunlar da gerek-liydi. Var oluş niceli ilikle çeşitliliktir. Var oluş ağaçtaki çoğalmanın önlemi olan kendi tekrarlarını, meyve ya da tohum üzerinde ilişkilendirmiştir. Genel olgu enerji akışıdır. Akan enerji değişme dönüşme, parçalı oluş-la çevrimlidir. Çevrimlerde türlü türlüdür. Oda gibi enerji çevrimli bir alan içinde hava olarak yer kaplayamıyorsanız su olarak yer kaplarsınız. Eşya olarak yer kaplarsın. Küçük olarak, hafif olarak, kısa olarak yer kaplarsın vs. Akan enerji akmak isteyip te birden akamayan kısmıyla vardır. Akan erke akmayan erke ile vardır. Akan enerjinin veya akmayan enerjinin kendi üzerine kendi etkisiyle bir direnci, bir sürtünmesi, bir eylemsizlik ortaya koyması, akana karşı akmayan, boşalana karşı şarj, git olana karşı gel durumla vs. yansıma niceli durumlarla vardır. Bu nedenle akan kısmına karşı birden akamayan, birden boşalmayan bir kısım enerji kendisine direnç olmakla, akamayan enerji kısmı akışta yoktur. Yani var olana karşı görece var olmayan vardır. Akış olana gö-re akışla olmayan yoktur. Akışla olmayan var oluşa, durgunluğa dura-ğanlığa göre akış içinde olan akış sız olamama durumuyla yoktur. Akışlı duruma göre de durağanlık, devinim akışı olamamakla yoktur. Yani varlık yokluğa yokluk varlığa dönüşmekle birçok belirme olasıdır. Bir çevrim kendi içine, kendi üzerine ve kendi ve dışına yansımadır. Akan enerjinin, akan hareketiyle akmayan duruğun enerjinin girişmesi birbiri ile boşluk, oyuk ile akan hareket girişmesi ortaya konur. Böylece enerji üst üste çoklu devim durumları içinde aynı anda çok türlü davra-nış içindedir. Bu özdeki özellikler nedenle hem vardır hem yoktur. Hem dalgadır hem parçacıktır. Birbiri ile dolaşıktır. Oyuk olarak ölçtüğünüz parçacık hareketidir. Par-çacık hareketi olarak ölçtüğünüz de karşı bir oyuk hareketi çökmesidir. Çoklu zıt durumlar birbirine dönüşen beslenme hareketidirler. Dolma boşalmadır. Burada kuantum sıçramaları yapmalıyım. Okur sıçrama bağıntılarını kurmalıdır. Kendini tekrar eden çevrim çeşitliliği omurgalı hayatlarda yavru bakımını dıştan ikmal etme olarak tamamlamıştır. Bu bağlamda iyi bir ana baba olmaya ilişkin doğadaki temel referans nedir? Yüksek omurgalılarda bir doğuran ve bir doğurtan vardır. Doğa-daki bu referans içinde bizim anladığımız ve bizim anlattığımız anlamla iyi ana iyi baba olucu beliriş tarzı yoktur. Beliriş tarzları üzerine öznel algılar modüle etme vardır. Özellikle de sınıfsal öznel algıları erdem di-ye modüle etme vardır. Yani doğuranların ve doğurtanların bu temel referans içinde iyi ana iyi baba olmak gibi amaçlı bir hedefleri yoktur. Ne doğurmak, doğuranların ellerindedir. Ne doğurtmak, doğurtanların ellerindedir. Ne doğuran olmak ne doğurtan olmak kişilerin ellerindedir. Nedeni kendisi içinde olmayanın, sonucu da kendisi içinde olamazdı. Doğurmasına neden doğuranın kendisi değildi. Yani doğuranın nedeni kendi dışındaydı. Öyle ise doğuranın yavruya yaptığı bakım olgusu olan sonuç, doğuranın içinde iyi analık gibi bir sonuçla da bulunamaz-dı. Muktedirlikle olmadan, sahiplik ve irade kazanılmıyor. Nedenle ol-madığınız zaman böylece amaçlı, soyut imajlı bir anlam ortaya koya-mıyordunuz. Doğuranlar ve doğurtanlar kendi irade ve istemleri dışında olmakla; bi-yolojik ve biyo kimyasal fizyolojik nedenlere bağlı zorunlu yasalar ge-reği elinden olmadan üreme değimiz sürecin içindedirler. Yani hiçbir doğuran ve doğurtanlar, iyi analık iyi babalık yapma bilinci ile doğum yapıp, doğurtma ve yavru bakımı içinde olmazlar. Ne bir ineğin ne bir aslanın, toplum içine girene kadar ne de bir hemcinsimizin iyi analık, iyi babalık gibi böyle bir bilinci yoktur. Akıl baliğ olmadan, reşit olmadan bir toplum içinde olmadan çiftleşen iki karşı cins insanın doğurmasında ve doğurtmasında iyi bir analık ba-balık fikri aramak beyhudedir. İyi bir ana baba olmasanız da üreme olacaktır. Üremenin iyi bir ana babalar ortaya koymak gibi saçmalığı yoktur. Yav-ru bakımı yapmayan, ağacı kötü bir anan baba mı sayacaktık? Ne ka-dar saçma değil mi? Bu kavramlar bir yerde geliyordu da bizler çözüm-lemesini mi iyi yapmamız gerekecekti. Genelde doğuran, özelde de doğurtanlar yavruyu korurlar. Gözetirler. Besler, emzirirler. Doğuran ve doğurtanların önsel deney algıları dıştaki nedenleri üzüm üzüme baka baka kararır örneğindeki yansıma kuramı içinde, yavrularına hayatta kalma tutumunu yansıtırlar. Yavrular da yansıma, etkilenme kuramı içinde görüleni tekrarlama, gö-rüleni taklit etme ile yansıtırlar. Taklit edenler, taklit edilenleri içgüdüsel eğilimleri üzerine modüle etmekle, yavrular da bunları öğrenir. Ama bunların hiçbirini bilerek isteyerek tam bir bilinçli oluşla yapmazlar.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |