Kötü bir barış, iyi bir savaştan daha iyidir. -Puşkin |
|
||||||||||
|
Yani av yapmanın çekim birlikteliği gibi avdan da yararlanmanın çekim ve paydaş birlikteliğini ortaya koyup entegrasyonda süreklilik ortaya koymaktı. Bunu ortaya koyacak akılcı evrim ve sosyal evrim için önün-de alınması gereken daha milyonlarca yıl vardı Bir meslek grubu, kendi ürettiği nesne ile kendi grup yaşamını sağlı-yorsa, aynı ortak özellikli ölçü çıkarımı içinde olursak üreten grup üret-meyen diğer gruplarında yaşamını sağlıyor olacaktı. Biz de bir an bu mantık ile sürece bakalım. Şimdiden geri baktığımızda üreten bir grup buğdayını verecek, diğer gruptan da buğdayına karşı o gruptan da kundurayı alacaktı. Yani ver gülüm. Al gülümdü. Mantık bunu gerektiriyordu. Karşılığa karşılık verecekti. Heyhat gruplar arası ilişki bu tek düze oluş içine başlayamadı. Çünkü yapılar birbirini dışlayan, birbirini avlayıp yiyen totem gruplardı. Bizim deyimimizle bunlar hemcins benzerlikle kardeştiler. Bu kardeşlik söylemi bizim izafemizdir. Bunlar düşman olan hemcins kardeşlerdi. Bu tarz yamyamlık ilişkili belirgin koşullar içinde, ver gülüm al gülüm tarzı bu yol ve bu yöntem; bir yol aracı olarak bilinir uygulanabilir bir öznel anlayış değildi. Konuya ortak özellik yöntemi içinde bakalım. Veya aynı yaşamsal belir-lenim koşulları içinde olmanın mantığı ile bakalım. Ver gülüm al gülüm diyen düz (biçimsel) mantığa göre bakalım. Bu üç mantığa göre baktı-ğımızda grup meslekleri, grupları birbirine yaklaştırıcı mesleklerdi. Oysa gerçeklik düz mantıktaki gibi değildi. Üreten grup, totem mesleği nedenle belki ver gülüm al gülüm deme olanağı içindeydi. Üreten ilişkinin ver gülüm al gülüm deme muktedirliği tomurcuğun çi-çeğe oranı gibi patladı patlayacak bir belirmeydi. Süreç ver gülüm al gülüm demeyi yaşama geçirmenin kıl payı denli çok yakındaydı. Size, ancak sizi avlamak için yaklaşan bir gruba karşı edinilmiş tepkile-riniz vardı. Bu tepki sel savunmayla siz ya karşı saldırı içinde ya da kaçma endişesi içindeydiniz. Bu tür koşullu davranış içinde iken tam bir akli selimle düşünülemiyordu. Kaygı aklı bastırıyordu. Yamyam gruba siz, yabani bir köpek eniğine ekmek uzatır gibi bir üre-tim nesnesini uzatamıyordunuz. Depo hafıza içinde düşmana ekmek uzatmak gibi olmayan koşullarla olmayan koşulların bu tür yol haritası yoktu. Kısaca söylersek çevrede bu türden üreten meslekler esaslı olanak bir yaklaştırıcı tutumlar vardı. Ama işlevsen değildi. Üreten meslek sahibi grubun elindeki yaklaştıran bu olanağı (kurbanı), grup bilmese dahi bu olanak üreten grubumuzu dıştaki yamyam grup-lara yaklaştırıcı bir potansiyel durum içinde tutmaktadır Üreten grup bu olanak içindeyse de karşı yamyam grubun bunu bil-mesi zordu. Çünkü doğadaki görüngü içinde bir grup avlanırken karşı gruba avdan pay uzatmıyordu. Hafızada böyle bir kayıt tekrarları (geri beslemesi) yoktu. Yani üreten grubumuz, elindeki totem ürünle kendisini diğer gruplara karşı yaklaştırıcı bir süre durumlarla belirtemiyordu. Üreten ilişki şimdilik alakasız alakalıydı. Bir taraf üreten ilişki nedenle karşı tarafa yaklaşıma açıkken bir taraf kapalıydı. Üreten ilişki üreten grup nazarında henüz kendilerini dıştaki gruba yaklaştırıcı değildi. Bu potansiyel doğum, henüz üreten grubun farkında olduğu bir öznellik değildi. 5 Eğer bir olanak durum ile olanak durumun öznel düşüncesi yaklaştırıcı olamıyorsa; baskın yiyen, üreten grubun bağı bahçesi, tarlası, koyunu, ineği talancılar tarafından yağmalanmıyor muydu? Yani bir grup uhdesinde üretilen ürünün, talan edilme olanağı hep var-dı. Bu talan nedenle üreten grup saldırıya uğrayan gruptu. Ne var ki koyunu, bahçesi talan olan grup bu talan nedenle canını kurtarıyordu. Yani ver gülünü kurtar canını oluyordu. Bu rastlaşma hep karşılaşılan durumdu. Yağmalanma nedenle üreten grup ta bu tür deneyimleri ya-şamış olmuyor muydu? İşte bu rastlaşmalar içinde akıl edilecek olan çıkarımlar; kaostan doğan güzellikti. İşte bunlar (üreten ilişki ile canını kurtarma deneyimi) birbiri ile alakasız olan alakalılardı. İttifakı girişme içinde gruplarını birbirine yaklaştırıcısı olan her bir grup süre durumları birbiri ile alakasız olan alakalılardı. Aslında farklı olan üreten ilişkiler grupları birbirine yaklaştıran bir hareketti. Üreten grup karşısında yağma yapan grup, yağma eylemi sonrasında üreten grubun canına dokunmuyorsa üreten grup nazarında üreten grubu yamyamlara; yamyamları da üreten gruba yaklaştıran bir hare-ketti. Ama üreten bir ilişki de kendisini yamyamlara yaklaştıran ilişki için orta-ya konmamıştı. Yamyamlık ta hem yaklaştıran bir ilişki hem kaçındıran, kaçınılan bir ilişkiydi. Bir tilkinin açlığı nedenle tilkiye vereceğiniz yiyecek tekrarları giderek tilkiyle sizin aranızda bir dostluğa dönüşür. Tilkideki açlık ve tilkideki açlığa yönelim hareketi, tilkinin kürkünü size teslim edeceği hem bir zaafı hem de sizinle dostluğuydu. Açlık ne-dendi. Ve açlık bir yansıma bağıntısı oluşla; birçok zaaftı, birçok yakın-laşma ve dostluktu. Açlık, ne tilkinin sizinle dost olması için vardı. Ne de tilkinin size av olma istismarı için vardı. Bunlar alakasız ama kendi dışında zorunlu yansı-malar veren bir bağ ilişkisiyle vardılar. İşte doğa da insan da alakasız alakalıların entegrasyonlarını yapabiliyordu. Üretim ilişkisi sizi yamyamlara, yamyamları da size yaklaştıran onlarca tekrarlar sonunda bambaşka duygularla yansıyan bir bağ ilişkisi enteg-rasyonlarına dönüşmüştü. Bu tür yaklaştıran ilişki tekrarları da diğer yamyamların da üreten ilişki-leri nedenle temasçı yaklaşımlarla girişme içine almıştı. Temas eden girişme takasa neden olmakla, bu gibi alakasız alakalı ilişkilerden inşa süreçleri ortaya konmuştu. İttifaka giden yol süreci önce canını kurtarmaya karşılık fidye, rüşvet sadaka, kurban gibi şimdiki anlamlarına rücu eden yaklaşımlar nedenle temas eden yapılarla böylesine alakasız alakalılarla, başlayacaktı. İlk ittifakların ilahı vardı. İlk ittifaklar ilahi ittifaklardı. İlahlar yakın temaslı ittifakların kararını aldıktan sonra, süreç gruplar arası sosyal ve beden temaslarına dönüşecekti. Bu girişme üreten kültürler sentezli bilmeden uygarlık ortaya koymanın temasıydı. Bedeni temaslarda melezler olmuştu. İlah her bir grup ilahın görüntü benzeri olan bu melezlere insan demişti. 6 İlahlar iş gören, üreten ilişki sahibi paydaşlı grup hemcinslerdi. İnsan değillerdi. İnsanın biyolojik totem grup atalarıydı. İnsanlara iş görmeye, insanlara yasaları öğretmeye, insanlara iş öğretmeye devam ediyor-lardı. İlahlar, insanı kendilerine mirasçı kılmışlardı. İlahlar insanı sömürmüyordu. İnsanı aşağılamıyordu. İnsanı hizmetine koşturmuyordu. Rızk takdiri gibi bir söylemi bilmiyordu. Aksine ilahlar kendi arasında çoğalma yasağı nedenle tükenecek olan saf ilah soy karşısında insana özenle yaklaşıyordu. Adata insanı pamuklara sara-rak büyütüyordu. İlahlar insanlara ilahlarla-ilahlar arasındaki ittifakı ve ittifak yasasını, üretim yapmayı öğretiyordu. İlahlar insana halefim, halifem diyordu. İnsanı, kendilerinden sonraki yönetimi ve görülecek işleri devir alacak olan varis ve halife olarak söy-lüyordular. İnsanlar saf totem grup içi ilişkilerden doğmayıp, totem gruplar arası ilişkilerden doğan melezler oldukları için insana; insanı kendi suretimizde üfürdük, diyordu. İlahi ittifaklar sonrasındaki her bir ittifaklar El ittifaklarıydı. Mal mülk sa-hipliğini öne alan ittifaklardı. Mülk sahipliği iradesi karşısında üreten, iş gören insanı ve insan olma itibarını, yerle bir etmişti. İnsana artık insan denmiyordu. Köle, kul deniyordu. İnsanlığı köleliğe davet ediyordu. El insana; kulum, kölem, diye hitap ediyordu. Mülk sahibi efendiydi. İrade sahibi olan El di. Mülkten ve iradeden yoksun acizlere, geçinmek için çalışan acizlere kul köle deniyordu. İlah insanlara birlikte çalışmaya devam ediyordu. El insanları kendisine; taate, itaate, biate, ibadete, teslim olmaya, hizmet etmeye çağırıyordu. İki ittifakın dili bile değişikti. Ön ittifaklar üreten ilişki tabanlı ittifakların entegrasyondu. İlahi ittifaklar Totem dönem içinde bir grubun diğer grubu dışlaması vardı. İlahi ittifaklar bu geleneği yıktılar. İlahlar gruplar arası düşmanlığı insan kardeşliğine çevirdiler. Ön ittifaklar farklı iki ilahi grup gücünün entegrasyonuydular. İlahi ittifaklar sektör hareketi içinde sekans hareketi olan takasları, ortaya koymuştular.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |