Bilen sever. -Leonardo da Vinci |
|
||||||||||
|
Bu alakasız süreçlerden birisi de doğanın kişiler üzerine yapacağı baskı ve basınçlardı. Yani doğanın kişiye gösterdiği zorluklardı. Doğanın kişiye gösterdiği zorlukların doğrudan beslenmeyle ilgisi yoktu. Kişiler zorlukları aşmak için zamanla bir araya gelip dayanıştılar. Kişiler dayanışma içinde kolektif birim gücü de ortaya koydular. Kolektif gücün de beslenmeyle doğrudan alakası yoktu. Tıpkı dayanışma gibi kolektif güç te kendi mecrasında kendisine göre olan süreçlerle akıp gidiyordu. Bu yatak akışlı savunma içinde (mecra akışı içinde) kolektif güç ile kişiler davranışı içinde ve doğaya karşı verilen tepkice mücadele süreçleri içinde kırmalar, dönüşmeler uzama ve kısaltmalar oluşmuştu. Dayanışma birleşmesinin verdiği kırılma süreçlerinden birisi kolektif birim zamanın ortaya konmasıydı. Kişisi tutumun sosyal tutuma dönüşmesiydi. Tekil kişi tutumuna göre dayanışan kişilerin avda ve besin toplama edimi içinde geçen sürelerin azalmasıydı. Toplanan besinlerin ve yapılan avın hemen orada yenmeyip grup merkezine götürülmesi nedenle beslenme süresinin biraz uzamasıydı. İşte doğadaki etki tepki direncine karşı gösterilen bu tür mücadele içinde kısalan ya da tasarrufu yapılan zamanlar; kolektif yapının boş zamanını, ya da artık zamanını ortaya koymuştu. Siz davranmasanız bile doğanın size mutlaka zorunlu bir etkisi zorunlu bir baskı ve basıncı vardır. Kaldı ki siz de zorunluydunuz. Bütünle kopuk bir yalıtım içinde oluş eksiğinizi tamamlamak için doğaya yönelimliydiniz. Zaten hayat ta kendi eksiğini doğada tamamlamaya yönelmenin davranış tepkilerini inşa etmekle oluşmuyor muydu? Bir örnek daha vereyim. Kolektif yapı kişilere temel referanslar üzerinde güvence ya da garanti vermenin senkronlumasındır. Yaşlıya da çocuğa da sakata da güçsüze de hastaya da çalışamayana da bu güvencenin garanti içinde olması; kolektif birim zamanlı artık süre durumun eseriydi. Yani yansımalar, birbirinde kopuk gibi duran alakasız alakalı süreçlerin birbiri içinde sentezleriydi. Sürü dönemde kolektif birimli, artık zaman ortaya konamıyordu. Böyle olduğu için sürü kendi hastasına, kendi sakatına vs. bakamıyordu. Sürü içindeki kişilerin duyguca içleri kan ağlasa da sürünün bu türden garantiyi sürü içine takdim edememe olanaksızlığına sürünün eli mahkumdu. Köleci sisteme kadar olan avcı toplayıcı totem yapılarla ve üreten ilişki ile üretim hareketi içinde olan komun yapıların kendi acizine, kendi sakatına kendi yaşlısına vs. kendi garantisi hep vardı. Köleci mana kolektif yapıyı özelleştirdi. Böylece köleci sistem, köleci yapı içine girdi. Köleci mana algısı üreten kişiler üzerindeki kolektif garantiyi kaldırdı. Ve köleci yapı kendi aiti olan aciz kişiler üzerindeki genel yararcı kolektif garantileri de kaldırdı. Ortadan kalkan kolektif garantili güvenceler de kişi üzerine, ailesi üzerine, ana baba kavramları üzerine yıkıldı. Köleci süreç, gemisini kurtaran kaptan anlayışına dönüştü. Özelleştiren köleci sistemde herkes kendi başının çaresine bakar oldu. Mülksüzlerin feveranları göğe yükselmişti. Feveranları düzenleyen anlayışlar da dini anlayışlar olacaktı. Ezme ezilme gibi çelişkileri bağrında taşıyan köleci feodal sistem içinde gelişen süreçlerle köleci burjuva demokratik devrimi olan süreçler içinde geçilecekti. Günümüze gelen süreçte, artık kolektif garanti; önce tanrıya (efendiye) teslim olmanın vaat garanti ritüeline dönüştü. Sonra efendiye teslim olma, efendiye sığınma garantisinin ritüellerine dönüştü. Kolektif garanti; zalimin zulmü varsa mazlumun Allah'ı var, öğretisine dönüştü. Para adamlığına geçildikten sonra da kolektif garanti; hayat sigortası, sağlık sigortası, deprem sigortası, yangın sigortası, trafik sigortası gibi türlü SİĞORTALAR sömürüsü anlayış içinde ikinci bir durumla yeniden vardılar. Kolektif yapının genel yarar ilkesi şirket (ortaklık) denen özelleşmeler içinde efendiliğin yatırımcı kimliğine dönüşmüştü. Siz de bu şirketlerin ya da ortaklıkların (kolektif iliğin) iradesi olmamakla işini arayan, rızk arayan ücretli çalışan olmakla efendinin lütfu keremine gark olan aciz köleydiniz. Bunların tümü özelleştirmenin gereği olan sömürü araçlarıydı. Özelleşme demek; efendi adına tümden kolektif oluşlarda vaz geçme demek değildi. Aksine kolektif oluşu özelleştiren anlayışlar içinde kolektif yararı emek aleyhine ama efendi yararına yeniden kolektif hale getirmeydi. Genel yarar vergiler adı altında mülk benim, mülk devletin diyen El mana anlayışıyla sürekli efendilere verilecekti. Kredi, teşvik pirimi, kar garantisi, geri dönmeyen ihale finansmanı, yap işlet devret, arz talep gibi türlü hile ve tuzaklarla efendileri yeniden ve yeniden kolektif güçle donanmasıydı. Kolektif oluş, kişiler emek gücü üzerinde özelleşti. Sömürülen durumlarla genel yarar; efendilerin şirket denen ortaklıklarına dönüştü. Oysa avcı toplayıcı totem yapılarla, üreten komun yapılarla oluşan kolektif sistem bu oluşmalarla birlikte ve kendilikten bize hayatın garantisini veriyordu. Yani bidayetinden beri ola gelenin kendi kendine dinamik süreçleri içinde oluşan kolektif sistem, hayati olan bu garantileri bize güvence ediyordu. Alakasız alakalılar sadece doğal ortamın, kendi kendisine çekimi içinde olmanın yan yana gelmesiyle kolektifi bir kesikli sürekli olamıyordular. Alakasız alakalıların, ortam sal çekim yanında şunlar da gerekliydi. Ava gidenin savunmasını yapmak. Ava gidenin geride kalan yavru bakımını yapmak. Yavru eğitimini yapmak. Ava gidenin yavru korumasını yapmak. Ve avcının yaşlısına bakım yapmadan avcının yaşlısına koruma garantisi vs. yapmadan avcıyı, tekil kişileri grup adına ava çıkaramazdınız.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |