..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Zaman dostluğu güçlendirir, aşkı zayıflatır. -La Bruyere
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Bilimsel > Felsefe > Bayram Kaya




8 Kasım 2019
Yalan (Anlamak Gerek) 1  
Bayram Kaya
Bu koşullandırmalar çevrimi üzerinde düşünmeyi de fikir özgürlüğü veya düşünce üretme sanırız. Şunu özellikle belirteyim. Bizler nasıl bir durumla neyin içinde, nasıl yaşıyor ve yaşatılıyorsak, sürecin reşidi ve sürecin mümeyyizi olaraktan bu süreci değiştirene kadar en zorunlu durumla sürece göre düşünmek ve ona göre olmak zorundayız.


:EID:
Totem yapılar ve ön ittifaklı yapılar kolektif yapılardı. Bu nedenle paydaşlı kolektif yapılar olan totem yapıların ve ön ittifakların ne öksüzü vardı. Ne yetimi vardı. Ne dulu vardı. Ne yolda kalmışı vardı. Ne bile fakiri vardı.

Ve hiçbir ilah "yoksullara, yetimlere yardım edeceksin" demiyordu. "Yakınlarına, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, kölelere yardım edeceksin" diyen El 'di. El de kolektif sistemin zenginliklerini kimi kişilere var, kimi kişilere yok kılan; özelleştiren köleci sistemin, kendi mana anlayışıydı.

Salt bu söylem bile dinlerin köleci dönemle ilişkili öğreti (ideoloji) olmasından kaynaklı ahitler olduğunu anlamanız için yeterlidir. El, kötülüklerle dolu, çelişkilerle dolu, zulümle dolu, sınıflı toplumun inşacısıdır.

Sınıflı toplum ezen ve ezilenlerden oluşan temel iki sınıftır. Ya da sınıflı toplum sömüren sahiplerle, sömürülen yoksunlardan oluşur. Böylece sömürenler mutlu ve özgürdüler. Sömürülenler de mutsuz ve köleydiler.

Bu iki sınıf arasında sınıf karakterli olmayan haydut, hırsız, mafya, din adamları gibi bir ara yapı da oluşmakla, oluşan bu yapıya LÜMPENLER dendi. Bunlar her iki sınıfa da dahil değildir. Üretmiyorlardı.

Lümpenler sömürüde pay alan, sömürünün boşluklu tanecikli kısmını dolduran yine asalak yapılardı. Özellikle din adamları sömürünün ve sömürülmenin sözcülüğüne soyunmuşlardı.

Bu alanda vaaz ve öğütlerle sömürüyü pekiştirten, insanları afyonlayan, sömürüyü ölü yıkamaya, ölünün kırkını, 52 sini, mevlidini okumaya, ölüyü mezara şöyle gömme demeye, ölünün ıskatına (devrine) oturma gibi işi ölü soyuculuğuna kadar vardıran oluşmaların parazitleriydiler.

Öylesine tek yanlı, koşullu ve köleci sistem telkinlerine göre düşündürülmeye öyle alışmışız ki, başka türlüsünü düşünmek adeta aklımıza gelmez.

Deneysel, tarihsel ve uygulamalı bilmenin yerine, inanarak ve şartlandırarak bilme, konur. Kişi (hayat) ucu sonu belli olamayan tutum içinde veya alan içinde ya da coğrafya içinde, daima hep kaygılıdır.

Bu nedenle kişi kavradığı, ucu sonu belli, adreslere pusula olan, yol haritası olan belli tekrarlı çevrim etrafında bu adrese bu merkeze bağlı kalma eğilimindedir. Bu tür oluşum da bir çekim ekseni ve bir çevrim ilişkisi ortaya koymaktır.

Artık kişi bu bağıntıyı da kolay kolay bırakmaz, istemez. Bu bağıntılı davranış ne kadar doğruysa o kadarda da zıt yön yansıması da olacak yansımalarıyla yobazlığı da ortaya koyar.

İşte yobazlık ta tam da burada başlar. Kişiler her şeyi bu adresli bağıntıya göre anlayıp anlatmakla kendisine körlük oluşturur. Kişinin kendisine gelip geçici eksen çevrimleri ortaya koyması doğru ve her zaman olması gerekendir.

Ama böylesi bir ekseni çevrim içinde çözümleyici düşünceler ortaya koyan kişiler, bu tür adresli bağıntıyı gelip geçici ve değişken merkezli yeni ilişkenliler alanı yaparlar. Bu kişilerde şartlanma olabildikçe azalır. Koşullu davranış istisna durumlara geriler.

Özellikle de köleci dönemle birlikte yobazlık dediğimiz tutumu ile analitik düşünce bağıntılarını ortaya koyamayan kişiler; bu ilk tutumları ya da kendilerine öğretilenleri değişmemesi gereken inanç, yaparlar.

Ve köleci egemenler sürecin egemeni olmakla köleci sisteme göre olan tüm öğretilerini bu çevrim eksenli taşıyıcı salınım üzerine bindiriş, yaparlar (modüle ederler).

İşte bu amaçlı modülasyonlardan birsi de köleci sisteme göre ana baba olmanın sosyal öğretisidirler. Bu köleci öğretinin nasıl böyle olduğunu görmeye devam edeceğiz.

Bu yobazlıkları bu sistem içinde asla akıl adına değil; din adına yaparız. Otorite adına yaparız. Gelenek görenek adına yaparız, adresi belli adresli süreçler adına yaparız. İşin en vurucu yanı da bunu sanki Yüce Tanrı'nın iradesi imiş gibi yaparız.

Bu koşullandırmalar çevrimi üzerinde düşünmeyi de fikir özgürlüğü veya düşünce üretme sanırız. Şunu özellikle belirteyim. Bizler nasıl bir durumla neyin içinde, nasıl yaşıyor ve yaşatılıyorsak, sürecin reşidi ve sürecin mümeyyizi olaraktan bu süreci değiştirene kadar en zorunlu durumla sürece göre düşünmek ve ona göre olmak zorundayız.

İnsanlar köleci sistemle her şeyi çarpıtmışlardır. Öyle de olmak zorundalar. Çünkü köleci sistem inşacı gerçek ve somut sürecin zıttı olan anlam durumla gerçeğin gerçek olmayan varyasyonları üzerine kurulmuştur.

Süreci ilk kes başlatmayacağı için ve kurulu sistem üzerine ikame modülasyon olacağı için işe böylesi bir kurgu ile başta düşünmeyi ve düşünme konularını her yönde çarpıtmakla sürece başlayacaktı.

Kolektif süreç doğal referansların kişiler üzerindeki baskı ve basıncın etkisi ile başkaca hiçbir im, iz, envanteri olmadan sosyo kolektif süreçleri başlatmış ve deneyim biriktirmişti.

Her şeyin örneğin stres gibi, kaygı gibi bir birikme özelliği olduğunu "dolma süreci" dediğimiz (dolma-boşalma) süreçleri içinde biliyoruz.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın felsefe kümesinde bulunan diğer yazıları...
El Bel Baal 2
Tarihsel 2
İrade 1
Tarihsel 1
Anlamak Gerek 71
Kurtuluşun Felsefesi (Açkı 2)
Sosyal İlişki Toplumu Hedeflemez 2
Anlamak Gerek 43
Anlamak Gerek 70
Anlamak Gerek 55

Yazarın bilimsel ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Müruru Zaman 14
Sahiplik İmanı 1
Hatırlama 1
Mal mı, İnsan mı?
Mamon'du Belirme 1
Müruru Zaman 7
Denge ve Dengesizlik Süreçleri 24
Anlamak Gerek 26
Bağ Enerjisi 1
Sistem 15

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Aslına Yüz [Şiir]
Vah ki Vah [Şiir]
İsis Dersem Çık Ereşkigal Dersem... [Şiir]
Görmez Şey [Şiir]
Tekil Tikel Tükel [Şiir]
ve Leddâllîn, Amin [Şiir]
Mavi Yare [Şiir]
Mevsimsel [Şiir]
Yıkılışa Direniş Direnişe Yıkılış [Şiir]
Meşrep 3 [Şiir]


Bayram Kaya kimdir?

Dünyayı yaşantılaşan çabalar içinde duygunun önemi hiç yitmezse de, payı giderek azalmaktadır. Sosyo toplum bazlı, genel bir açılımla başlayan çalışmalarım da; bilim felsefesi içinde olunma gayreti güdüldü. Bu nedenle yazıların tarisel, sosyo toplumsal evrimli ve türlü doğa bilim verileri güdülü çalışma olmasına gayret edildi. Genel felsefem içinde bir bilgi; ne kadar çok bağıntısıyla söylüyorsanız, o bilgi o kadar bilinir bilgidir.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.