..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"İşimden büyük tat aldığımı söylemeliyim." -John Steinbeck
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Bilimsel > Felsefe > Bayram Kaya




23 Ekim 2019
Teslimiyet 14  
Bayram Kaya
Artan nüfus; çeşitlenen insan tüketimiyle, hem hızlı bir kaynak tüketimiydi. Hem de çevreyi yaşanmaz kalmaydı. Doğanın kendisini yenileme hızı; insan tüketim hızına ve insanın doğayı kirletme hızına, yetişemiyordu. Söz gelimi artan nüfusla birlikte buz dolabı kullanımı da artıyordu. Bu da kaynak tükenmesini hızlandırıyordu. Metal, plastik, ozonu delen gaz kullanımlı atıklar da çevreyi kirletiyor; kirli çevre yaşanmaz ortamı oluşuyordu.


:EIJ:
Biz topluma bir maliyettik. Lakin toplumun da bize bir maliyeti vardı. Bu maliyet herkesin eşdeğer kolektif emeği üzerinde karşılanmaydı. Şimdiki vergi, bu kolektif maliyetin karşılanması olan kolektif zorunluluğa öykünen çok kötü bir kopyasıydı.

Toplum üreten kolektif yapılı kolektif güç olmakla kişi üstü, insan üstüydü. Hayat genelde en çevik olanını, en dayanıklısını, en güçlüsünü ayakta bırakıyordu.

Hayat kendi aklını; hile yolu ile savunmada kullanan en kurnazını hayatta bırakmakla bu karakterleri doğadaki seçme ayıklama yolu ile doğaya uygun olan iyi karakteri döl yolu üzerinde türe aktarıyordu.

Oysa toplumlar doğanın yaptığı bu seçme ayıklama işini hayli geriletmişlerdi. Bu iyiydi. Ancak iyinin tersi olan kötü durumu göz önüne alan önlemleriyle bu iyiydi.

Toplum içinde yaşamak için en dayanıklı, en güçlü, en çevik, en akıllı kurnaz olmanız gerekmiyordu. EMS’le de olsanız, bitkisel hayatta da olsanız toplum sizi yaşatıyordu.

Ne türlü doğarsa doğsun kişinin üreten toplum içinde yaşama hakkı yadsınmaz bir toplumsal gerçeklikti. Toplum doğadaki fiziki ve biyolojik evrimin doğal seçiciliğini geriletmişti. Toplum insanlık adına adeta doğal seçilime hiç önem vermemişti.

Yani doğa zayıfını, güçsüzü, kurnaz olmayan aptalını elerken üreten toplum zayıfı güçsüzü, kurnaz olmayanı ve aptalı yaşatıyordu. Bu iyiydi. Şimdiki toplum denkleşen tüketimli toplum olmasa da doğal düzene göre hayatı, hayat standardını yükseltmişti.

Zayıfın, güçsüzün, aptalın doğal elenme elinde alınması iyiydi. Kötü olan, zayıfın aptalın, patolojik engelli hastanın daha çok, fütursuzca çoğalması, üremesi; yanlıştı. Fakat bu durumda sömürgeci sistem içinde sömürenlerin çok işine geliyordu.

Her yönüyle sömürenine muhtaç, duyduğunu anlamaktan, düşünmekten aciz güruhun sadece kas kuvveti sömüren sistem için elzem öneme sahipti. Nasıl olsa efendisi onun adına da kendi adına da düşünürdü. Dini ahitler bunun için değil miydi? “Siz bilmez siniz, ben bilirim” diyordu “El”.

Buna karşın toplum temel düzlemli doğal seçilimi bilmezden, görmezden, gelmekle eylemli ve düşün insanın kalitesini tümden düşürmüştü. Kalitesizlik marka ve değer olmuştu.

Bakın şehirlere, kırsal kesimden gelen göç bahanesiyle şehirler koca koca köy kentlere dönüşmüştü. Gelen geldiği yere uyum sağlayacağına geldiği yer gelene uyum sağlamıştı. Bu efendilerin en istediği tutumdu. Cehaletle beslenen sömürü için cehaleti cehaletin gözünde el üstünde tutmak gerekiyordu.

İşte demokrasi de tam da bu kalitesizliğin üzerine oturmuştu. Oysa bizim demokrasi müthiş deneysel uygulamalı işbaşında proje ile yetişme, dünya klasikleri çevrili okuma kültür tartışma etkinlikleri üzerine kurulan bir aydınlanmacı köy enstitüleri ile inşa edildi.

Heyhat, inşacıların hayatta çekilmesi ile ve artan kalitesizliğin artan seçme seçilme kalitesizliği nedenle büyük beğeni ve alkış destekleri ile aydınlanmanın köküne kibrit suyu dökülecekti.

El ve Mamon tarifeli kurallarla yöneten ve yönetilenler de bu kalite siz oluş içinde daha bir rahattılar. Çünkü her durumda dünyaya aynı gözlükle bakmanın en az enerji durumuyla olmanın rahatlığıydı. İşte bu durumda bile uyuşukluk psikolojisi hakimdi. “Sana ne soyuyorlarsa beni soyuyor” demekle hırsızlığı ve tecavüzü kutsamalar başlıyordu.

19. yüzyıla kadar gelen dünya ölçeğindeki devrimci dinamiklerle olan sınıfsal hayat, günümüz dinsel yatıştırıcılığın etkisiyle de tümden geriletilmiş, dinamikler karşısında duyarsızlık duyarga olmuştu.

Bir yanda “İlim Çin’de bile olsa al” diyor. Sonra bunu unutmuş gibi “ulemaya soralım”; ben cahili severim. Okumuşları görünce beni afakanlar basıyor” kutsaması yükselen değerdi.

Kalite adı altında kalitesizliğe koruma getiren bu durum, aynı zamanda da tehlikeli boyutta nüfus artışıydı. Tinsel ve tensel ve bilişsel kalitesizlik Dünya genelindeki tüm vahşi hayatın da tehdidiydi.

Hızlı bir yaşam alan daralması, doğa kirlenmesi, küresel ısınma ve hızlı bir kaynak tüketimi olmakla; kendi kendisine yenilenebilir doğanın hızından da hızlı bir tüketim kütlesini oluşmuşlardı.

İnsan için yiyecek sorunu olmayabilirdi. Ama kendi dışımızda geleceğe doğru akan gelecekteki sürekliliği oluşan, gelecekte sürecek olan hayatın temsilcisi olacak türün hayatlarının kısıtlanması ve bu hayatlara tehdit olmamız, affedilir gibi değildi.

Kalitesiz doğumun yaşamasını sağlamak başka bir konu ve insanlıktı. Kalitesiz bir doğumu doğaya rağmen yaşatmak doğaya da üstünlüktü. Ama taraftan da neslin kalitesizlik üzerinde sürdürülmesi de doğanın gerisine düşmekti. Görülmeyen buydu.

Üreten toplum koruması kaliteyi hiç sinmeyle kaliteye önem vermiyordu. Hastalıklı dayanıksız, kötücül durumla doğal süreçte hayatta kalma şartlarını taşıyamayanlar; üreten toplum içinde döl vermekle, tür bozulması hızla artıyordu.

Sorun güçsüzün, dayanıksızın, zayıfın, hastalıklının, patolojik engellinin dramlara neden bebek doğumları ile vahamet gözler önündeydi. Bir patolojik bozukluk üremiş hepsi de beş patolojik bozuklukla TV’lerde bize ev, iş verin, tedavimizi yapın diyen Mevlana kapı dilenciliğine dönmüştü.

Köle olduğunu ve köle doğurduğunu idrakten aciz patolojiler çok çoğalmış patolojik bozuklu doğumlarıyla şimdiki patoloji bozuklu nüfusu %15’lere kadar çıkarılması çok düşündürücüdür.

Sorun doğmuş olan aptalın, bozuk kimyasal dejenerasyonların yaşaması asla değildi. Nesli sürdürme koşulu içinde akıllı ve dayanıklılara göre bunlardaki nüfusun 5-6 kat daha fazla artmasıydı. Artık dayanıklının, hastalıkta ölmemesi bir yana, en üfürümün en doğurganın 80-100 yıl yaşadığı şartlar içine gelmesiyle, seleksiyon sıfırlanmıştı.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın felsefe kümesinde bulunan diğer yazıları...
El Bel Baal 2
Tarihsel 2
İrade 1
Tarihsel 1
Anlamak Gerek 71
Kurtuluşun Felsefesi (Açkı 2)
Sosyal İlişki Toplumu Hedeflemez 2
Anlamak Gerek 43
Anlamak Gerek 70
Anlamak Gerek 55

Yazarın bilimsel ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Müruru Zaman 14
Sahiplik İmanı 1
Hatırlama 1
Mal mı, İnsan mı?
Mamon'du Belirme 1
Müruru Zaman 7
Denge ve Dengesizlik Süreçleri 24
Anlamak Gerek 26
Bağ Enerjisi 1
Sistem 15

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Aslına Yüz [Şiir]
Vah ki Vah [Şiir]
İsis Dersem Çık Ereşkigal Dersem... [Şiir]
Görmez Şey [Şiir]
Tekil Tikel Tükel [Şiir]
ve Leddâllîn, Amin [Şiir]
Mavi Yare [Şiir]
Mevsimsel [Şiir]
Yıkılışa Direniş Direnişe Yıkılış [Şiir]
Meşrep 3 [Şiir]


Bayram Kaya kimdir?

Dünyayı yaşantılaşan çabalar içinde duygunun önemi hiç yitmezse de, payı giderek azalmaktadır. Sosyo toplum bazlı, genel bir açılımla başlayan çalışmalarım da; bilim felsefesi içinde olunma gayreti güdüldü. Bu nedenle yazıların tarisel, sosyo toplumsal evrimli ve türlü doğa bilim verileri güdülü çalışma olmasına gayret edildi. Genel felsefem içinde bir bilgi; ne kadar çok bağıntısıyla söylüyorsanız, o bilgi o kadar bilinir bilgidir.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.