Düşünce dilden, dil düşünceden doğar. -Platon |
|
||||||||||
|
Bundan dört yıl önce Doğu Karadeniz'in bir başka incisi Artvin'de yapılan Birinci Ulusal Mıhlama Kongresinde katılımcıların almış olduğu kararların ve sunduğu tebliğlerin daha fazlasının ve önemlilerinin İkinci Ulusal Mıhlama Kongresinde ortaya koyulacağı yetkililer, ilgililer ve bilgililer hatta yetkili olmayıp da konu ile ilgisi hiç olmayan, ancak Karadenizli olanlar tarafından iddia edilmektedir... Kongreyi idare edecek yönetim belirlendikten sonra kongre, başkan seçilen kişi tarafından öhö öhö ve de öhö dendikten sonra açılır... Açılış konuşması başkan tarafından yapılacaktır haliyle... Başkan... - Çok saygıdeğer hemşehrilerim. Trabzonlular, Samsunlular, Giresunlular, Artvinliler, Rizeliler ve adını es geçtiğim diğer Karadenizli dostlar. Bu gün burada İkinci Mıhlama Kongresinde hep bir aradayız. Bize has bir yemek olan mıhlamamıza bazı yerlerde muhlama, muklama, kuymak ya da guymak da derler, kuymak, guymak ya da muhlama diyenlere de asla gönül koyup küsemeyiz. Sonuçta hepsi aynı kapıya çıkmaktadır, kapıları kapatmayalım değil mi ama? Özünde yemek olsa da, aslında hanımlarımızın maharetli elleri ile adeta bir sanat eserine dönüştürülürken mıhlamamız, tereyağı, mısır unu, ve o meşhur uzayan çeçil peynirin kullanıldığı gün gibi aşikardır. Bu vesile ile Karadeniz'in çeşitli yörelerinden bu ikinci kongremize gelen tüm hemşehrilerimize hoş geldiniz der, kongrenin başarısı için hepinizden azami gayret beklerim... Sıra ile şimdi konuşmacılara bildirilerini sunmaları için söz vereceğim... 1.Konuşmacı aşçıdır ve de erkektir... Seyfettin Bey - Sevgili hemşehrilerim, canım ciğerim Karadenizliler kuymağımızın artık patentini almamız ve dünya mutfaklarına açılmamız lazım. Böyle bir lezzeti dünya üzerinde ki diğer insanlardan da mahrum etmemeliyiz. Bu meşhur mıhlamamızın yapılışı ve tarifinin İngilizce, Almanca, Fransızca, İspanyolca, Sanskritçe hatta Japonca ve Çinceye çevrilerek bütün dünya mutfaklarını süslemesi ne güzel olur diye düşünüyorum sevgili dostlar... Japonya'da Yasuko ile Misiko, İngiltere'de Jilbert ile Suzanna, Almanya'da Kristoffer ile Helga, Rusya'da Valeri ile Katerina neden bu zevkten, kuymağımızdan, mıhlamamızdan mahrum kalsınlar değil mi efendim? Sonra demezler mi bize ''Madem bu kadar güzel bir damak tadınız vardı da bize niye tattırmadınız?'' derler billahi... Savaş bilem çıkar... 2.Konuşmacı bayandır ev hanımı Letafet Hanım - Arkadaşlar, ben de bir ev hanımı olarak Seyfettin Beyin düşüncelerini desteklemek ile birlikte dünya mutfaklarına açılmamız gerektiğine aynen katılıyorum, buna Afrika Kıtasını da eklememiz gerekir. Hatta gitmişken Eskimolara kutuplara kadar bile gidelim anasını satayım. Biraz da yapılış şekline gelelim. İlla çeçil peynir katılacak diye de bir kural yoktur kaymakla da, başka cins peynirler ile de yapılır, lütfen bu konuda ısrarcı olmayalım, diğer peynirler küser sonra... Ayrıca hazırlama süresinin yirmi dakika, pişirme süresininde yine yirmi dakika olduğundan bahsedilmektedir. Bu da havada kalan bir konudur. On dokuz dakika kırk saniye de pişiren, on yedi dakika yirmi iki saniye de pişirenlere de ses çıkarmamak ve yerden yere vurmamak gerekir. Pişirirken de ocağın başında türkü de söylenip çeşitli dualarda okunarak karıştırıldığı takdirde, kuymağımızın daha lezzetli olacağı büyüklerimizden rivayet olunduğu üzre hepimizin uygulaması gerekir diye düşünüyorum... 3.Konuşmacı bayandır çalışan bir hanımdır... Serpil Hanım... - Ben de çalışan bir bayan olarak mıhlamanın kaymak ile ya da çeçil peynir ile yapılmasının arasında büyük bir fark olmadığını düşünüyorum. Sayın Başkan Sayın mıhlama seven hemşehrilerim. Mıhlamayı tavada karıştırırken kimi zaman tahta kaşık ile kimi zamanda metal kaşık ile karıştırmanın iyi incelenmesi ve iyi irdelenmesi gerekmektedir. Hatta tarihin derinliklerinde atalarımız mıhlama yaparken hangi kaşığı kullanmışlar ona da bakmak lazım gelir... Bir de kaşık ile tavada mıhlamayı karıştırırken sağdan sola mı, soldan sağa mı çevirmek gerektiğini iyi etüt etmeli... 4.Konuşmacı erkektir çalışmamaktadır, emekli Tarih Öğretmeni Hasan Bey sadece yiyicidir... - Sayın başkan sayın mıhlama kongresinin değerli misafirleri... Damak zevki olan aslan hemşehrilerim. Adı gibidir bizim bu mıhlamamız. Hiç bilmeyen bir insan bile yediği zaman hemen zevkten bir an da mıhlanmış gibi olur. En güzel de bunu benim hanım yapar. Ha yok, senin hanımdan daha güzel benim hanım da yapar diyen varsa ona da hodri meydan derim. Bilirsiniz hodri meydan Taksim Meydanına benzemez. Er meydanıdır o meydan. Hanımıma bu konuda sonsuz güvenim vardır. Bizim eve gelip de mıhlama yiyen bir eş, dost ya da akraba, tekrar ne zaman gelirim diye bizim hanımdan randevu talep eder hemencecik... Her ne kadar ben yiyici sınıfına girsem de, rüşvet yemiyoruz, dayak yemiyoruz, kimseden laf yemiyoruz, mıhlama yiyoruz kardeşim... Büyük Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet Hanın da Trabzon'da bulunduğu sıralarda muhlamayı çok sevdiği ve sık sık aşçıbaşılara yaptırdığı rivayet olunmaktadır. Hatta aşçıbaşıları da zaman zaman gaza getirip ''Bana en güzel muhlamayı yapan aşçıya kızımı vermesem de bir kese altın ile ödüllendireceğim.'' demiştir... 5.Konuşmacı bayandır, emekli ev hanımıdır Safinaz Hanım... - Önce kongremize katılan bütün arkadaşlarımızı saygıyla selamlıyorum. Mıhlama gibi çok önemli bir yemeğimizi burada kongremizde güzel güzel tartışıyoruz. Hepinizin bildiği gibi Karadeniz'in her şehrinde bu mıhlamamız farklı şekillerde yapılmaktadır. Artvin'de başka, Trabzon'da başka, Rize de başka bu da bizim mıhlamamızın zenginliğindendir... Sınır kapıları açıldıktan sonra Karadeniz de uzak diyarlardan mıhlamamızı tatmaya gelen bir dolu yabancı şehirlerimizi ziyaret etmektedir... Hatta bazıları nasıl yapıldığını öğrenmek için hanımlarımızın yanında, lokantalarımızda parasız pulsuz aşçılık yapmakta, üste para vermeyi bile teklif etmektedirler ''Yeter ki mıhlama nasıl yapılıyor öğrenelim.'' diye... Geçenlerde kulağıma geldi bir yerlerden, bu yakın zamanda Rusya Devlet Başkanı Sayın Vıladimir Putin bizim mıhlamamızı tatmak için Karadeniz'in bir ilini gayrıresmi olarak, çaktırmadan hanımı ile birlikte ziyaret edecekmiş günü birliğine... Hanımına da sıkı sıkı tembihlemiş ''Bu mıhlamayı öğrendin öğrendin, öğrenemedin mi seni boşarım, muhlama yapmasını bilen bir hanım alırım, sen de vallahi sürüm sürüm sürünürsün.'' demiş. Ben de birilerinden duydum. Hadi hayırlısı bakalım... 6.Konuşmacı erkektir emeklidir Kadir bey - Sevgili arkadaşlarım, canım hemşehrilerim burada ikinci mıhlama yani başka bir deyişle kuymak kongresinde ne güzel bir birliktelik ile hep bir aradayız. Ben de bir yiyici olarak iyi yerim, diyeyim yani (Rüşvet değil rüşvet değil) Arkadaşlar hanımınız ya da kızınız bu kuymağı yaptığı zaman hemen yiyiverin, çabuk tüketilmesi lazım. Hem atalarımız ne demiş ''Bu günün bu saatin kuymağını yarına bırakma.'' Bazen hanımlar sonradan öğreniyorlar kuymak yapmasını, onlara öğretenlerin de sabır ile öğretmeleri gerekir ki nesilden nesle güzel bir biçimde ulaşsın bu kuymağımız, mıhlamamız... Sonra yiyenler beğenmedi mi bacılarımızı mıhlamasınlar... Ayrıca muhlama, muklama, muglama, diyenleri de duyuyoruz ki böyle konuşanlara da sakın sakın ama kızmayın... 7.Konuşmacı Ümit Usta Yemek Kitabı Yazarı - Herkesi selamlıyorum önce. Bütün konuşmacıları can kulağı ile dinledim. Zaten benim daha önce yazdığım yemek kitabı ''Afiyet Olsun Miden Yemekle Gönlün Neşeyle Dolsun.'' adlı yemek kitabımda da kuymağın yani mıhlamanın tarifi mevcuttur. Bilmeyen hanımlarımızın da buradan kitabı açıp öğrenmeleri kendilerinin ve kocaları ile çocuklarının yararınadır. Erkeğin kalbine giden dört şeritli otoban yol midesinden, karaciğerinden, dalağından, böbreğinden, bir yerlerden geçer işte... Bana tek tek saydırmayın şimdi... Antiparantez şunu da belirtmeden geçmeyelim. Bir Karadenizli ile karşılaştığınız zaman ona sakın ''Kuymak yer misin ya da sever misin?'' diye sormayın. Karadenizli hemşehrilerimiz bu soruya çok sinirlenmektedirler... Bu da Ümit Usta'nızdan size bir tüyo olsun... Daha sonra öğle saati yaklaştığından, kongreye iki saat kadar yemek molası verilir. Tabi ki kongre Mıhlama Kongresi olduğundan dolayı öğle yemeğinde konuklara mıhlama ile birlikte hamsi tavada ikram edilecek ve çatal kaşık sesi ile ağız şapırtılarından başkada bir şey duyulmayacaktır iki saat boyunca...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ahmet Zeytinci, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |