..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
İyi bir aşk mektubu yazmak için, neler yazacağını bilmeden oturman, kalktığında da ne yazdığını bilmemen gerekir. -Rouesseua
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Bilimsel > Felsefe > Bayram Kaya




14 Ekim 2017
İşsizliği Gösterip Sömürüye Razı Etmek 1  
Bayram Kaya
Bir zamanlar da El rızk sahiplerini gösterip; sizlerin mülk sahiplerine çalışmanızı hakkaniyet kılmıştı. Bu mütekabiliyet esasını bozmuştu. Mülk sahiplerine çalışma karşılığında alınan ücrette sizin "rızkınızdı". Şimdi de sistem aynı yolda gidiyordu. Özel mal, mülk, işletme ve üretim aracı sahipliğini size işsizlik olukla göstermekle sizi sömürüye razı ediyordu.


:HJH:
Siz yürümek için her gün aynı benzerlikle adım atarsınız. Bu yürüme eyleminin kendisini tekrar edişi ile bir sonuç ortaya koymasıdır. Adımı unutursanız (adımlar tekrarını unutursanız) yürüyemezsiniz. Yani yürüme eylemi; yürümeyi geri bağlanım yasasıyla hatırlayıp tekrarlar edilmesidir.

Bir yazar da zorunlu olurla söylemlerinin geri bağlanım yasasını farklı bağıntılarla ya da aynı bağıntılarla söylemek zorundadır. Ne, neden ve hangi zorunluluğun bilincidir? Bunu bilmezseniz, sömürüyü rızk olukla; iman olukla yaşamak zorundasınız.

Zorunluk olanla; orunluk olanı (özel öznel durum olanı) ayırmadığınız zaman farkını bilemediğiniz durum, sistem içinde sömürüye giden yol olur. Vicdanınız sömürüye giden bu yola senkronla olur. Sömürüye gitmeyen yol sizin vicdan azabınız olur.

Üretim-tüketime tüketim de üretime dönüşlü eylemliliktirler. Üretilen tüketilir. Tüketilen de üretilir. Üretilenin kendisi tüketilmekle üretime konu olur. Üretilip te kullanım olanlar zaten üretileceğinden kullanım olanların kendisini amorti etmesi diye bir kavram olamaz. Üretim hareketi mütekabiliyet içinde karşılık kullanım oluşla belki amortidir. Değilse bir üretim karşı tarafa sürekli kendisini amorti ettirerek üretim yaptırırsa, bunun adı sömürüdür

Hıyar üretilir-tüketilir. Hıyarın kendisini amorti etmesi olası mı? Eğer ürtilenler kendisini amorti etseydi, bir daha üretim olamazdı. Zorunlulukların amortisi olmaz. Zorunlulukla üretir; zorunlulukla tüketirsiniz. Bunun uzun veya kısa süreli kullanım olmaları amortiye gerekçe değildir. Örneğin kirayı ev sahipliğinin hakkıdır demeyi vicdan sakalası olarak ortaya koyarsınız. Faizi de paranın getirisi diye vicdanınızda meşru edersiniz. Bu yanlış ölçü vicdanınız olur.

Sadakayı; üretmeden, çalışmadan rızkları önceden verilenlerin bir teveccühüdür derseniz; tasadduku bu tür kişilerin size karşı olması gereken bir tavrı olarak vicdanen benimsersiniz. Yani meşruiyetsizliği meşru edersiniz. Değer yargınızı ve dünyaya bakış tarzınızı bu anlayışlar oluşturur. Yani meşruiyetsizliği meşru edersiniz.

Bu nedenle bu tür at gözlüğü içinde bulunan kişilerin, kendi rızk söylemli tekrarlarını görememelerinin zihin tembelliği içinde olan birisinin söylemi karşısında yazar; aynı tekrarları yapıyor denmenin gafletiyle olmamalıdır. Her gün adım atma tekrarları yapmadan yürüyemezsiniz. Her gün aynı adımı atıyoruz deme şikayetlenmesinin hiç bir anlamı yoktur. Sadece demiş olmak için dersiniz, o kadar. Her gün aynı adımı atıyoruz demekten çok ta, benzer adımları atmak zorundasınızdır.

Adım atma yürümenin zorunlu bir meşruiyeti ve yürüme işinin doğru olmasını ortaya koyar. Adım atmadan yürüdüm denemez. Adım atmak için baştan beri ola gelenleri; tekrar etmek zorundasınız. Yazar da doğru olan düşünce ve söylemleri baştan beri zorunlu ola gelenle bağıntılı söylemek zorundadır. Faiz yok diyorsa; bunu feodal efendini mantığına göre haram diye meşru etmez. Ya da burjuvazi efendinin keyfine göre günün koşullarına göre enflasyona göre faiz alınır diye bir eblehliği kitlelere yutturmaz.

Enflasyon da bir başka faiz ve kâr mantığı sömürüsüdür. Öyle kazanamadığını böyle kazanır. Tepede öpemediğini düzde öper. Sömüüyü sömürüye dayanak yapmak ancak sömürü mantığı olukla lümpen söylemidir. Faiz, enflasyon vs. üretim hareketini başlatıp sürdürmenin içinde üretim hareketi olmakla yoktur da ondan. Siz hiç enflasyonla başlayan, enflasyonla süren bir başlangıç üretim hareketi gördünüz mü?

Oysa rızk mantığı enfeksiyondur. Nasıl mikrop beden için enfeksiyon ise; rızk söylemi de üretim hareketi içindeki zorunluluğu enfekte eder. Nasıl beden mikrop için zorunluluk değilse; üreten zorunluluk ta rızk söylemine mecbur değildir. Nasıl mikrop bedene yerleşmeme yapamazsa; rızk kavramı da üreten ilişkiler üzerine yapışmadan, yerleşmeden edemez.

Nasıl mikrop bedeni ortaya koyucu değilse; rızk kavramıyla sömürü olan sömüren olan uydurma ilişkiler de “üretim hareketi ortaya koymazlar”.  Üretimi ortaya koysalar zaten sömürü olmaz. Mal sahipliği üzerinde ürettirmek üretim hareketi değildir. 

Şu halde rızk kavramı zorunlu olanı söylemiyordu. Zorunluluğun bilinci de değildi. Zorunlu olan üzerinde yaptığı enfeksiyonlarını kendisine hukuk yapıp (sömürme yasası yapıp) kendisine kendisinin geri bağlanımını söylüyordu. Bizim vicdanımız da üreten ilişkiye göre değil de; o şeyin mal mülk sahipliği üzerinde rızk olup olmamasına göre sızlıyordu!

Üretmedikçe, bir üretim hareketinin unsuru olmadıkça; hak sahibi olamıyordunuz. hak her durumuyla bir paylaşımdır. Neden? üretim kolektiftir de ondan. Ama köleci sistem üretim hareketi olmayan rızk kavramıyla sizi HAK sahibi yapmıştı! Rızk kavramı kaynağı açıklanamayan ilk kara parayla, mülkiyettir.  Üretenin hakkı, hak sahibinden çok çok sonra geliyordu.

Rızkçı anlayış içindeki vicdan; işçiye “çalışanın parasını (kölenin değil) anlının teri kurumadan verin” denilmeyi meşruiyet kılıyordu. Bunu da veciz söz gibi çağdan çağa söylüyorlardı. Alın teri çalışanın emek gücü ya da calışanın mütekabiliyetle oluşunun karşılığı değildi. Çalışanın boğaz tokluğuydu.

Üreten; alın terini değil; mütekabiliyet esası dediğimiz çalışmaların “karşılıklılığı”, esasına göre olmasıyla; “emek gücünün karşılığını”; yani kendi emek gücünü istiyordu. Ücret, hiç bir zaman mütekabiliyet değildi. Ücreti kutsamak ta akıl değildi.

Burada, emeğin tarihsel olup hak ve meşru ekseni çevrim olması; alın teri söylemi altında gözbağına kurban ediliyordu. Sistem size rızk sahipliğini gösterip (rızk sız lığı gösterip); köleliğinizi kabul ettiriyordu. Alın terini ödeyen de rızk sahibiydi. yani kendi ücretini rızk olukla ana rahmine düşmeden önce alıp karaserveti aklayıcılardı!

Oysa sistemin üreten ilişkilerdi geri bağlanım yasası içinde ücret neye göre olduğu belli olmayan bir takdirdi. ve üretim hareketi içinde  “alın terini ücret olukla ödemek” diye bir meşruiyet te yoktu.

Üreten ilişki mütekabiliyet esasıyla ortaya konmuştu. İlla bu tarz rızk, ücret gibi söylemi temize çıkarmak isteyen kutsayıcılar; içinde çıkamadığı diğer her şey gibi bu sözlere de; mecazlar atfederler. Bu söz mecaz olan bir söylem de değildi. Çünkü sistem emek eksenli mütekabilietlik değildir ki verdiği hüküm; emek eksenine göre olan mecazları içersindi.

Sistem emek gücü içindeki mütekabiliyeti (karşılıklı oluş) mizan yapan bir çevrim de değildir. Mütekabiliyet dayanağı olmayan hakkaniyet, rızkı oluştu. Rızkla ve nasiple oluştu. Rızkı verilmeyenlere de nasibi aramayı; nasibi ararken zilleti olmayı; zilletine merhamet dilenmeyi ekseni çevrim yapan bir anlayıştır. Rızk anlayışı içinde; üstüne üstlük köleciliği ekseni çevrim yapan bir yerde “alın terinin” mütekabiliyet esasını içeren bir mecaz olduğunun söylenmesi; ancak aklı peynir ekmekle yemektir.

Sistem; rızkın dağılışına göre hakkaniyet ligi vicdan titremesi yapan; bir sistemdir! Düzen rızkı esas alan; ekseni hak edişle çalışıyordu. Anıl teri mütekabiliyet oluş değil “RIZKTI”. Bunu görmezseniz. Bu referansları göz ardı ederseniz. Alın terinden emek gücü sahipliği çıkarmak ta bir başka gafletin; gafletiği olur. Alın terinin rızk dışında kalan kısmı da efendinin mülk hakkı olandı! Yani alın terinin rızk dışında kalan fazla kısmı da sömüren efendiye üretmeden yaşaması için bir RIZKTI. İllüzyon buydu. El; "Kiminizin rızkını kiminizin üzerine saçtık" diye boşa mı diyordu.

Bir zamanlar da El rızkla sahipliği olanları gösterip; sizlerin mülk sahiplerine çalışmanızı; hakkaniyet kılmıştı. Bu paylaşan mütekabiliyet esasını kökten bozmuştu. Mülkleri üzerinde  çalışma karşılığında mülk sahiplerinde  aldığınız ücret te sizin "rızkınızdı"! Şimdi de sistem aynı yolda gidiyordu. Özel mal, mülk, işletme ve üretim aracı sahipliğini size işsizlik olukla göstermekle; sizi sömürüye razı ediyordu.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın felsefe kümesinde bulunan diğer yazıları...
El Bel Baal 2
Tarihsel 2
İrade 1
Tarihsel 1
Anlamak Gerek 71
Kurtuluşun Felsefesi (Açkı 2)
Sosyal İlişki Toplumu Hedeflemez 2
Anlamak Gerek 43
Anlamak Gerek 70
Anlamak Gerek 55

Yazarın bilimsel ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Müruru Zaman 14
Sahiplik İmanı 1
Hatırlama 1
Mal mı, İnsan mı?
Mamon'du Belirme 1
Müruru Zaman 7
Denge ve Dengesizlik Süreçleri 24
Anlamak Gerek 26
Bağ Enerjisi 1
Sistem 15

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Aslına Yüz [Şiir]
Vah ki Vah [Şiir]
İsis Dersem Çık Ereşkigal Dersem... [Şiir]
Görmez Şey [Şiir]
Tekil Tikel Tükel [Şiir]
ve Leddâllîn, Amin [Şiir]
Mavi Yare [Şiir]
Mevsimsel [Şiir]
Yıkılışa Direniş Direnişe Yıkılış [Şiir]
Meşrep 3 [Şiir]


Bayram Kaya kimdir?

Dünyayı yaşantılaşan çabalar içinde duygunun önemi hiç yitmezse de, payı giderek azalmaktadır. Sosyo toplum bazlı, genel bir açılımla başlayan çalışmalarım da; bilim felsefesi içinde olunma gayreti güdüldü. Bu nedenle yazıların tarisel, sosyo toplumsal evrimli ve türlü doğa bilim verileri güdülü çalışma olmasına gayret edildi. Genel felsefem içinde bir bilgi; ne kadar çok bağıntısıyla söylüyorsanız, o bilgi o kadar bilinir bilgidir.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.