"Anka kuşu gibi yalnızlığı adet edin! Öyle hareket et ki, adın daima dillerde dolaşsın ama seni görmek olanaksız olsun." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Bu nedeniyle yapıda aksamalar ortaya konacaktı. Özellikle de köleci yapının üretim hareketi içinde üretim sonrası çok parçalı olacaktı. İttifak içinde takaslar grubun tüketmesi olmakla tüketim süreci yeniden üretim süreçlerine dönüyordu. Köleci El ittifaklı sentezlerle ve oligarşin istilalarla hem takas alanını; hem takas nüfusunu; hem de takas yapılan ürün çeşitliliğini artırmışlardı. Ön ittifaklı yapılar içinde ittifak merkezi olan tüzeli kolektif baştan ayağa doğru büyüyor, gelişiyordu. El ittifaklı köleci grup içinde üretim kolektif yarar gözetilişle değil; sahiplik yararı gözetilerek tabandan tavana doğru anlamla büyüyordu. El toprağı; El mal ve mülkü olukla kutsanan efendi sahipliği, efendiler arası kâr hırsı, efendiler arası kazanç; efendiler arası rekabet; hele de efendiler (El’ler) arası yöneten bir üst irade sentezli tartışan yapılar olmakla oligarşisini biçimliyordu. Yapını yönetim katı olan kürsü bu haliyle entrikalarla çevreletilmeğe başlamıştı. Üretimin üretilme zorunlulukları aynıydı ve aynı nedenle üretim yapılıyordu. Ama üretime bakış tarzı değişmişti. Yapılan üretin RIZKTI. Rızk kişilerin göstereceği gayret ve çabasından öte, bir El takdirdi. Rızk, takdir olmakla El tarafında dağıtılan mal mülk sahipliğiydi. Ön ittifakı sistemin ana unsuru, üretim hareketiydi. Köleci sistemin süreci kristalize edici ana unsuru bir mana anlayışı olmakla herkesin rızkını aramasıydı. Herkes rızkını çevrede arayacaktı. Tüm çevre de El’in mal mülk sahipliği olukla, efendilerindi. O halde malı mülkü olmayanlar da, El’in malı mülkü olan sahiplik iradesi içinde rızklarını arayacaktılar. Sistem üretim hareketine göre çevrim olmayacaktı. Kişi (efendi) sahiplik hakkına göre çevrim olacaktı. Tüm gerçekleşmeler de bu sahiplik hakkı olan iradenin belirme ve söyleyişine göre beliren şans, talih olmakla kaderlerin belirlenmesiydi. Siz de bu taksime razı olup tevekkül edecektiniz. Herkes rızk için kaçıp koşuyor üretim hareketi içinde oluyordu. Rızk sadece buğdayın üretilmesi için çalışma değildi. Ticaret kazanç, kar, faiz, rant ta bir rızktı. Burjuva sınıfı ortaya çıkarken bir toprak sahipliği kullanımı olan faizler toprak sahipliğinin perişanlığı olmakla faizler haram sayılacaktı. Faizle işi olmayan köleler borçlandırarak geleceği de ipotek altına alan kölelikler ortaya konana kadar köleler şimdilik bu haram kapsamında değildi. Süreç takastan çıkmış ticaret ile kâr kazanca dönüşmüştü. Kölelerin ticaretle kazançla en ufak ilişkileri yoktu. Kazanç oligarşi içindeki efendilerle nasibi kısık verilen vassaller arasında olukla; mal sahipleri ile mal, mülk sahipliği olmayanlar süreç ilişkilerine aynı gözle bakmıyorlardı. Tümü sömürü aracı olan dinlerin övdüğü kazanç ta, kâr da ticaret te giderek bir başka nedenle dinlerin karşı olacağı faiz kazancı da mal sahiplerinin sorunuydu. Kolektif oluştan kişiye yansıyan süreçler; takas olukla ticaret diye; üretim hareketi rızk ve mal sahipliği hakkı olukla üretim de mal sahipliğinin elindeydi. Kölelerin ticaret yapacak halleri yoktu. Mal, mülk sahipliği olmayan kölelerin, üretim yapacak halleri de yoktu. Efendilerin acıması ve merhametiyle köleler efendinin mülkünde çalışmakla, lütfa mazhar olan acizlerdi. Zorunlulukların karşılanması için başlayan üretim hareketi; kişilerin kullanım takasları olukla değil de şimdi rızk olukla; baştan beri böyle takdir olukla, rızk aramaylaydı. Rızk arama, köleci sisteme kadar: ne totem dönem öncesin de; ne totem dönem de; ne de ön ittifaklar içinde hiçbir zaman ortada olmayan bir mantıki anlayış olmakla ortama ihale edilmiş El ile ıskattı. Yani El ile ıskat; El ile korkutma, El ile susturma, El ile konuşamaz, itiraz edemez yapmaydı. İlk kez nesnel sürecin ve nesnel nedenselliğin karşısına öznel bir mantıki anlayış neden gibi ortaya konmakla denge ıskatlara sebep oluyordu (susma ile oluyordu). Artık dünyanın kuruluşu ıskat üzerindeki üretim hareketi ile eşitsiz üretim hareketiydi. Denklikleri olmayan, dengesizliklerine ıskat içinde susulmakla rıza ile denge olandı. Ön ittifaklı takaslar bay erki içinde kölenin efendiye çalışması ve efendinin lütfu nedeniyle de kölenin karnının doyması iken; mal sahipliği sentezli “oligarşi” içinde takaslar (köleler dışında ya da kölelerin de vücudunu satmasıyla); diğer mal sahiplikleriyle girişen kazanç eylemlerinin süreçlerine parçalandı. Kullanım değerinden kaynaklı özyineli süreç (bir zorunluluğun kendisini çağıran) tekrarları şimdiki halde ticarete, kazanca dönüşmüştü. Emek gücü gasp edilen kişiler bünyesinde emek gücü sahiplikleri de köle kişiler elinde alınınca; yeni bir durum ortaya çıkmıştı. Yani uyduruk bir alım gücü “arz talep” ortaya çıkmıştı. Arz talep içine bir de kendi yağında kendi kavrulmakla katılanlar vardı. Bunlar nasibi kısık verilenlerdi. Her mal sahibi yine bir tüketen ve talepli olandı. Karşılıklı zorunlu üretim hareketi şimdi “arz yapan mal sahipliği” olmuştu. Arz yapmakla kazanandı. Kazanmakla köle gibi değil de rızkı verilen mal sahibi efendi gibi yaşayandı. Mal mülk sahipliği olmayanlar, mal sahiplerinin kazanç talebini oluşturacak kazanç hanesine giremiyorlardı. Kazanıcı sistem çarkı bunalıma giriyordu. Mal sahipliği olmayan denksiz tüketicilerin eylemleri de hayli kısıtlanmış olmakla mal sahiplerine, bir türlü talepli bir kazandıran müşteri olamıyorlardı. Yeni süreç bu arz talep diye sömürü yaratan sürece kafa patlatacaktı. Eski sürecin üreteni ve tüketeni olan kişisi; yeni sürecin MÜŞTERİSİYDİ! Talep içinde tutulandı! Feodal yapıyla hem üretimi, hem kârı artırmakla; görece yaşamını iyileştirenler olacaklardı. Müşterisini! Kazançlı durum içinde tutmaya kafa patlatanlar köleleri de talepli tutmak istiyorlardı. Zaten süreç üretemeyişle, hayli kazançsız olmakla efendinin yaşam kalitesini düşürür olmuştu. Efendi “kendi mülkünde bir kısım yeri”: köle efendi içim çalıştıktan sonra, kölenin kendisi için de üreten bir çalışma yapmasına “ayırdı”. Kendisi içinde çalışmaya vakit yaratmak zorunda olan köle, daha sıkı çalıştı. Kaytarmada geçen zaman hem kendi için hem efendi için çalışmaya tahvil edilmişti. Bu feodal mantıklı mini minnacık bir katkı “üretimi umulmayacak kadar artmasıydı”. Üreten köle zaten sömürülendi. Şimdi bir de müşteri (talepli) olmakla iki kere sömürülendi. Kısaca köleci süreç kazanç tamahıyla takası ticarete dökmüştü. Ticaret arz ve talebi yaratmış müşterileri ortaya koymuştu. Kâr, kazanç sistemi içinde üretenin sömürülmekten gayrı bir de müşteri olması gerekiyordu. Ticaret müşteri yaratamamakla eskinin takasını zora sokmuştu. Köleler azla yetinir bir lokma bir hırka dilenir olmuştu. Ekmek yemek varken; pastaya, elmaya, iyi giyime rağbet etmiyorlardı. İşte tam bu aşamada elma satan, pasta satan mal mülk sahiplikleri takası; pasta arayan; yağ arayan kunduracı bulmakta burada zorlanmaya başlamıştı. Çalışmak kazanmak değildi. Lütuftu. Çünkü üretim ilişkileri; üretime karşı üretim yapıp takasları içinde tüketim olamamaktan çıkmış; rızk aramakla rızk olmuştu. Bunların illüzyonu olan kazanç devreye girmişti. Çalışan değil mal sahipliği kazanç için üretiyordu. Çalışan nasibini lütuf olukla arayandı. Roller ve aktörler değişmişti. Mal sahipliği kazanç için üretim yapmakla, köle de lütfa gark olmakla; her kes kazandığın kadarla tüketim içindeydi. Mal sahibi kazanç için, kâr için ticaret için bol bol arz (sunum) ediyordu. Köle genel nüfusun dörtte üçü olmakla köle çoğunluktaydı. Bu bol sunum yapmakla arz eden karşısında müşterinin alım gücü azlığıydı. Mal sahipliği dengesizliği müşteri dengesizliği olmakla; kazancın azalması kaliteli yaşamın düşmesiydi. Dengesiz olan süreçler bitpazarına nur yağdırıyordu. Sistem buraya gelmişti. Lübnan ormanlarındaki sedir ağaçları elmanın ticaretine rağbet etmemekle mal sahibi efendi kişiler sedir ağacı lüksünden yoksun kalıyorlardı. Bu kabil aşamalarla bu da takasın; yani ticaretin zorluklarla karşılaşıp kazancın azalması, hatta kazancın giderek sönümlenmesi demekti. İşte para bu gibi zorunluluklarla köleci sistem aksaklıkları nedenle ortaya konacaktı.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |