Sevginin bulunmadığı yerde us da arama. -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
MEHMET AVCI Bir ilahiyatçının caminin içindekilere cami kürsüsünden söylediği, caminin içindekilerin göz yaşlarıyla iç çektiği, caminin dışındakilerin kaygılandığı ve saldırıya geçtiği sözlerin temelinde inkarı esas alan "ortak aklın" saldırı akımlarından bir müslüman olarak herkes gibi bende son derece rahatsızlık duydum. Amacını açtığı söylenen o sözleri tekrar tekrar okudum ve teyit etmek için ayrıca dinledim. Aman Ya RABBİ..! Bu nasıl bir algı nasıl bir çarpıtma dilidir. Muhatabın müslüman olduğu bu ifadelerin, muhatabı olmayanlar tarafından, konuyla ilgili hiç bir ilmi donanımı olmayan tek merkezden yönetilen, "inkarı ilah edinmiş" kitleler tarafından nasıl çarpıtıldığını,nerden düğmeye basıldığını ve nereye hizmet ettiklerini görememek; merhum ERBAKAN'ın ifadesiyle "şuursuz müslüman" ların, bakar körlerin, islam düşmanlarının ve cami cemaati olduğu halde "bu devirde bu ayetin bu hadisin hükmü kaldı mı" diyen ritüel müslümanlarının, kirli pencerelerinden dışarı bakanların göremedikleri bir durum olsa gerek. Din,bireylerin içtimai hayatı konusunda, beşerin yaşantısı hususunda uymakla mükellef olduğu belirli sınırlar koyar. Bununla beraber kuralları içine alan geniş bir helal daire çizer. Dairenin dışına "haram" tel örgüsü çeker. Bu örgünün içinde kalanları cennetle müjdelediği gibi, dışına çıkanları cehennemle tehdit eder. KURAN'da ALLAH; " sakın şeytan sizi ALLAH'ın rahmet sıfatıyla aldatmasın" buyurur. Şeytanlaşmış insanların müslümanları bu aldanmışlığa sürüklediği uçurum tam da buradadır. Bahsi geçen hocanın vaaz da anlatmak istediği hususun muhatapları, dünyevi gelecek kaygısıyla uçurumun kenarında gezinen müslümanları uhrevi düzlüklere çıkartma gayretidir. Bu meramı beyan ederken aslında dikkat çekmek istediği ve karşı çıktığı yer yol değil, yoldaki çukurlardır. Muhtevaya uygun bir biçimde yaradanın kurallarından taviz vermek yerine yaradılanın verdiği tavizlerden vaz geçmesi hususudur. Geçici dünyanın nimetlerinden istifade etmek isterken kalıcı ukba'nın önemini unutan müslümanların zihinlerde oluşan hasarları, değişmeye başlayan kıbleleri teşhis ve tedavi etme suretiyle yeniden düzeltmeye çalışma gayretidir. Dikkat ederseniz kimse kız çocuğunu okula göndermesin, okutmasın demiyor. Tam aksine okula gönderdiği çocukların takibatını yapmasını kuran ve sünnetin hükümleriyle tavsiye ediyor. Fani hayatların bâki hayatlara heba edilmemesi gerçeğini tam da haykırılması gereken yerden yani dünyanın da, ahiretinde sahibi olan ALLAH'ın evinden anlatıyor. Garipsenen duruma bakın. Adam sanki matematik hocası da işlem çarpanlarını anlatması yerine cemaatin yüzüne kuran gerçeklerini çarpıyor. Asıl kaygılanması gereken durum ailelerin, çocukların parçalanmış ruh halleri umursamaz tavırları özünden koparılmış değerlerine, örf ve ananelerine aykırı tutum sergilemeleri değil midir ? Maddeyi mânaya tercih eden eşyayı araç yerine amaç edinen, çıkmazların yol ayrımında olduğumuz bir nesil yetişiyor.! Bize dayatılan, Kazanırken kaybettiğimiz değerlerimizin, kanıksayarak günah olmaktan çıkardığımız "millet ne der endişesiyle ALLAH ne der" anlayışımızın yer değiştirdiği, önceliklerimizin gelecek kaygılarımızla yer değiştirdiğinin tespit durumudur. Müslüman inancına göre dini gönderen ALLAH aynı zamanda gönderdiği dinin kural koyucusudur. Yarattığı her kulun rızkını tedarik etmekle mükellef olduğunu bildiren insanın gerçek sahibi, bedenin kullanma hakkını insana vermiş olsada, ilahi tasarrufun kendine ait olduğunu göndermiş olduğu anayasa kitabında insana bildirir. Bu beden benim "Soyunurum da, giyinirimde" deme cüertini gösteren kul ihlaline karşı KURAN'nın ihtilali bir dayatma olarak önümüze koyulmaktadır. Dünya ahiretin imtihan yurdudur der ALLAH. Bu yurtta açılacak her temel, atılacak her kat, yapılacak her bina, atılacak her adım; sonuç olarak insanı cennet, ya da cehenneme götürecek bir yürüyüş olacaktır. Aynı dine hatta aynı mezhebe mensup farklı devletlerin kendine ait sınırları ve kendine ait kanunları, yasaları ve yasa koyucuların bile uymakla yükümlü olduğu anayasaları vardır. Devletini kendi halkından gelebilecek zararlardan koruyan bu kanunları yok sayarsanız yaşanılmaz bir dünyanın zindanlarında mahkum olursunuz. Basit bir işverenin bile kendi iş yerine mahsus kuralları vardır. Aklınızın kabul etmediği bir çoğuna anlam veremediğiniz Bu kurallar doğrultusunda yapacağınız fedakarlıklar ay sonu alacağınızın maaşın esasını belirliyor. Bu hususta kişileri eleştirmekten imtina edenler, özgürlük adına sınırsız özgürlük alanları çizenler her platformda hak ihlalinden bahsedenler bile bu mevzuat karşısında işlerini kaybetmeme adına kendi özgürlüklerinden fedakarlık etmek bir yana patronlarının karşısında el pençe dururlar. Hal böyle iken işini, iş verenini seni, beni yaradan ALLAH'ın nizamını anlatmakla yükümlü olan müslümanın sözleri karşısında bu dikiliş niye..! Bu baş kaldırı, bu karşı duruş, bu savunma refleksinizi biz, geçmişinizden, kaleminizin kimlerin kontrolünde olduğundan, bilinç altınızda yatan şeytani planlardan ve yanlı tutumunuzdan dolay iyi biliriz. Amacınızın temelinde yatan islam düşmanlığını bazı müslümanların cehaletinden istifade ederek sanki" şahısların fikirlerini eleştiriyoruz" algısıyla süsleyip gerçekte ne yapmak istediğinizden bihaber olduğumuzu zannediyorsunuz.!! Biz sizi; gazete manşetlerinizi dört yaşında kızların bale başarılarıyla süsleyip anne babalarına methiyeler düzdüğünüz, dört yaşında kuran okuyan çocukların velilerini yobazlıkla suçladığınız günlerden biliriz. Biz biliriz ki sizin bu savaşınız islamın temel kaidelerini anlatan şahıslara değil, nefret ettiğiniz islam'ın temel prensiplerinedir. Biz biliriz ki sizin hoşgörünüz batı'ya ve batının size dayattığı mecburiyetlerde. Hangi maskeyi takarsanız takın artık İkrarı inkar olanların temel hedefinin islam olduğunu artık herkes biliyor. Bu yüzden kızgınlığım size değil, batının hoşnut olduğu şuursuz müslüman profili içinde yer alan müslümanlaradır. Bu meramımı bir hikayeyle bitirmek istiyorum. Hayli takva olduğu söylenen bir cami cemaatine hayli takva bir hoca tahin edilir. Hoca ayet ve hadislerin hükümlerini hiç dolaştırmadan direkt anlatır. Ve bu anlatım şekli cemaatin çok hoşuna gider. Kısa zamanda hocanın namı her yana yayılır. Anlat hocam arkandayız, senin gibi gerçekleri bu denli açık anlatana hiç rastlamadık diyen cemaate güvenen hoca hızını alamaz ve anlatmaya devam eder. Derken bir gün camiden çıkarken jandarma koluna girer kelepçeyi takar. Cami cemaati sahip çıkmadığı gibi, Cemaatten duyduğu mırıldanmalar onu hüzne boğar. Ya hu hoca bu kadar sert vaaz vermemeliydin. Biraz yumuşak olsaydın.... MEHMET AVCI 24 09 2017
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © mehmet avcı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |