Kurguyla gerçek arasındaki ayrım, kurgunun mantıklı olmak zorunda olması. -Tom Clancy |
|
||||||||||
|
Babalar, anaların isteyip razı olduğu ataerkil görünümlü sanal bir dünyanın gardiyanları konumunda. Bu ataerkil görünümlü sanal dünya, anaların işine gelmeseydi, babalar ailenin reisiyim filan diye dolaşamazdı ortalarda. Yüzeyde Babalar öyle bilsin ama dipteki bu anaerkil dalga da akıp gitsin. Şimdilerde ise bütün rollerin birbirine karıştığı post modern bir kaos dönemini yaşıyoruz. Analar baba, babalar ana rolüne özeniyor, evlatlar ise ana babalarına ebeveyn olmaya kalkışıyor! Aslında bu durum anaların gücünü arttırmak bir yana daha da zayıflatıyor. Bu yönüyle feminist hareketlerin cinsleri eşitlemek bir yana anaları babalaştırmaktan başka bir fonksiyon icra etmediğini itiraf etmek yerinde olur. Eğer bahsedeceksek işte şimdi gerçekten ataerkil bir toplumdan bahsedebiliriz. Öyle bir ataerkillik ki, kıyafetlerden davranışlara; anaları da olabildiğince atalaştıran bir ataerkillik... Bu durumda ise, karşıt cinslerin derinliklerinde, binlerce yıl boyunca süren tecrübeler yoluyla düzene sokulmuş o hakimiyet kavgası, şimdilerde dışarı taşıp aile yapısını ve toplumu düzensizleştiriyor. Birbirlerine hükmetmeye çalışan firavuncuklarla dolu bir toplumda boğulup kalıyoruz. Halbuki biz zaten anaerkil bir toplumduk. Geçmişte sınırlarına dahil olduğumuz o medeniyet dünyası, anaların öyle olmasını istediği bir dünyaydı çünkü. Onlar öyle bir dini toplum, öyle bir medeniyet yapısı, öyle bir sosyal manzume, öyle bir pederşâhi görünümlü dünya arzu ettikleri için geçmişimiz öyleydi. Şimdi ise kılıçlarını birbirine doğrultmuş kin ve öfke dolu savaşçılar var karşımızda. Böylesine kaos içindeki bir dünyanın, kadın egemenliğinin arttığı bir dünya olduğunu söyleyenler ise yanılıyor. Çünkü modasından hukukuna, teröründen silah ticaretine değin bu yeni dünyanın kurucusu erkek aklıdır. Elbette gerçekte kastettiğimiz nefs-i emmare aklıdır. Yani seküler düzenin ürettiği o erkek zihniyetinden bahsediyoruz. Kadınlar bu modern çağda, erkek aklının kendilerine biçtiği o şehvetli ya da o kavgacı rolü oynuyorlar farkına varmadan. Erkek aklının istediği gibi görünüp istediği gibi düşünüyorlar aslında. Ailedeki bu hakimiyet savaşından erkek aklının nasıl bir kârı oluyor mu diyeceksiniz? Ben size kısaca açıklayayım: Erkek aklı, ucuz iş gücüne ihtiyaç duyduğu için kadınların çalışmasını ister. Bir de iş yerlerinde rekabeti tetiklemek gibi bir isteği vardır. Bunun için farklı cinsleri kullanır. Çünkü rekabet, kapitalizm çarkının dönmesini sağlar. Erkek aklı kadınların özgürlük alanının genişlemesini kendi özgürlük alanlarının genişlemesi olarak görür, yani kadının cinsel vb. açılardan bir adım özgürleştiği yerde erkek fıtratı gereği şehvet ilahına dönüşür. Ailedeki bu kavga, toplumdaki kavganın da temel taşıdır. Toplumun kavgası ise toplumların kavgasıdır. Silahlarını satmak isteyen erkek aklı için bu istenilen bir durumdur. Erkek aklı, kadınsı görünümlere gizlenerek modayı da elinde tutar. Kadınları kendi istediği kıyafetlere sokmanın tanrısal tatminini doyasıya yaşar. Kadınların güzelliklerini tesettürle gizlemenin, kadına değil erkeğe büyük bir haksızlık olduğunu düşünür ve buna itiraz eder. Üstelik bu kıyafetler erkek aklının göz zevkine uygun tasarlanırlar. Makyajlar da, parfümler de, süs eşyaları da, kıyafetler de erkeklerin hoşuna gittiği için böyledir. Kadınlarsa böyle bir dünyada kendi istedikleri ve oldukları gibi yaşadıklarını düşünürler safça. Hasıl-ı kelam, kadınları erkekleştiren, erkekleri ise kadın cinayetleri işleyecek derecede kabalaştıran bu ultra ata erkil dünya bize çok fazla geldi. Bu yüzden evlerimizde huzur, toplumumuzda düzen kalmadı. Aslında bizler Anaerkil bir dünyanın çocuklarıydık ve bu dünyada yaşamaktan mutluyduk. Bunu anlamak için "Ümmi" ve "Ümmet" kelimelerindeki "ana" vurgusunu yeniden hatırlamak gerekiyor. Hele de "Ümmül Kitap" (Kitabın Annesi), "Ümmül Kura" (Şehirlerin Annesi) gibi Kur'âni ifadeleri düşündüğümüzde bu anlayışımız daha da pekişmez mi? Hatta, Kur'an-ı Kerim'deki surelerin başlarında tekrarlanan "Rahman" ve "Rahim" ifadeleri de anne şefkatini hatırlatmaz mı bize? Bizim dünyamız, erkekler değil analar öyle istediği için ataerkil görünümlü bir dünyaydı. Anne, kendisini ve yavrularını böyle bir dünyada daha güvende hissediyordu çünkü. Eğer böyle düşünmezsek, yavruları için hayatlarını feda eden anaların cesaretlerini hafife almış oluruz. Onların binlerce yıl boyunca erkek aklıyla çatışmasını engelleyen korkaklıkları değil, toplumun düzeninin bir daha düzelmeyecek şekilde bozulmasından endişe duymalarıydı. Çünkü toplum onun evlatlarından ve torunlarından oluşuyordu. Toplumun/yani çocuklarının kaosuna onun şefkati nasıl rıza gösterebilirdi ki? Analığın yüksek dehası da böyle bir duruşu gerektiriyordu ayrıca. Düşünsenize, en ata erkil dönemlerde bile babalara akıl verip onları yönlendirenler analar değil miydi? Onlar çatışmayı değil, erkek aklını yönetmeyi seçtiler. Çünkü zekiydiler, ferasetliydiler. Şimdilerde ise medya-eğitim yoluyla deha ve ferasetlerimiz söndürülüp adeta robotlaştırıldığımız için bu incelikleri fark edemiyoruz. Medeniyet seline kapılıp nereye gittiğimizi fark etmeden bir yerlerden bir yerlere yuvarlanıp duruyoruz. Artık şöyle bir kendimize gelelim ve gerçek kimliklerimizi farkedip onları yeniden ihya edelim. Bireysel huzurumuzun da, aile ve toplum düzenimizin de teminatı için, o ataerkil görünümlü anaerkil dünyayı yeniden inşa etmemiz gerekiyor. Hırçın birer düelloya dönüşen kadın-erkek ilişkilerinin bu değersizleşme girdabından kurtuluşunun başka yolu yok. Yoksa dünyadaki kaos ateşini "ocak"larımızdaki yangınlarla körüklemeye daha çok devam ederiz.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Oğuz Düzgün, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |