..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Bilmezlik ile ne hoştum; hayalimde ne güzellik, ne de aşk vardı." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Bilimsel > Felsefe > Bayram Kaya




19 Haziran 2017
El Kavgaları 18  
Bayram Kaya
El kavgaları önce El’in mutlak bay erki (monark) olmasıyla, dıştaki ilahlara karşı rekabeti olan kendi tekil irade sahipliğinin kavgasıydı. İkinci aşamada sentezci El’in, sentez içinde El’ler ile olan sen-ben kavgasında doğan gizli açık çekişmelerdi. El senteziyle takım erki dediğimiz oligarşi doğmuştu. Üçüncü aşamada El’in yeryüzü (âlem) El’i olma istemesiyle cihan imparatoru olmasının kavgasıydı. Her dönem El’in; kendi içinde; kendi ayak takımıyla kavgası; ayak takımının El olma iddiası olan kavgayı da içerir.


:FIH:
Köleci sistem içinde olup biten süreç durumları somutsa da, bunun anlaşılması pek somut değildi. Olup bitenler, El’den biliniyordu. Çünkü sistem El’indi ve El takdirli süreç olmakla; sürece yeni takdir yapacak olan da, El’di.

Olup biteni El’den bilmekle, siz düşünüp; siz karar verip; siz ön görülerde bulunamıyordunuz. Süreç sorunlarına ya El konuşacaktı. Ya da El sözcüleri olan apilular (peygamber ahlakçı düşünce insanları) konuşacaktılar. Yapı oligarşi yapı olmakla görünüm politeisti (pagan) yapıydı. Hangi El’in, Hangi El sözcüsünün ne konuştuğu pek anlaşılmıyordu. Bu nedenle kişiler politeisti yapı içinde hangi El’e tabi olunacağını da bilememekle yeni inancını tam bilememekle, imanı bir seçmezlik ilkesi içindeydi.

Herkese göre farklı işleyen süreç, birçok El’e göre olukla bilinemeyenleri ile doludur. Herkese göre olmamakla; kişilere göre sevda olmanın da birçok bilinmezlerini içeriyordu. Her biri birçok kişiye göre birçok olmakla süreç; bu nedenle daha çok karmaşıktı. Süreç karmaşık olmakla anlaşılması da bir o kadar zordu. Bu zorluğu yaşamanın düşünce sonucu da yorgun düşme olacaktı.

El vaatli düşüncelerin bu kabil çelişkileri içereceği önceden bilinseydi durum farklı olabilirdi. Önce El takdiri vardı. Sonrada herkese göre değil de kişilerin kendisine göre nefsi tahayyülleri işi; iyice içinden çıkılmaz kılıyordu. Kişiler mal-mülk sahibi olanlar karşısında nefsani ilikle mal mülk yoksunu oluyordu.

Kişiler hem de bu yoksunluğu anlayamamakla bunalıma giriyordular. El, psikolojik bunalımların da kaynağı olacaktı. Kişiler bu iki kaosun kıskacı içindeydi. Ve bu kaos stratejisinden kaçınma ruhsallığı içinde de yine El'e teslim oluyordular.

Mal mülk sahibi olmanın sürece dek düşüncesi, davranışı, anlayışı ve yorumlayışı başka olacaktı. Mal mülk sahibi olmayanların dünyaya bakışı, dünyayı yorumlama anlayışla, anlatışları bambaşka olacaktı.

İşte bu bilinmezlikle iki uyuşmazlık vardı. Bu iki bilinmezlikle, oluşan uyuşmazlık; bu iki bilinmezin kırıp büktüğü düzlemler yansımasından kaynaklanıyordu. Her bir El durumu, aslında her bir El’in fitnesiydi. Üreten ilişki olan emek; mal-mülk sahipliği tamahının fitnesine dönüşmekle emek bilinci olur değerler olmaktan çıkacaktı. Ve her bir El, kaynaklı fitne; hem kendi içinde hem kendi dışında bir el kavgasıydı.

El vaatli düşünceyle insanlık, ilk kez salt kendi öznesinin, kendi üzerlerine olan kurgu ve oyunlarını; toplumsal sürecin içine enjekte etmişti. Bu enjeksiyon (akıtma) zerki olan düşünme; emek ve üreten ilişki salınımı ile olan mantık değildi. Mal mülk sahibi olma üzerinde, insanlara hükmeden ve insanları koşulsuz çalıştıran, bir sanal hak kazanımıydı. Bu nedenle bu mantık emek ölçeğinde, enfeksiyondu.

Enjekte edilen, El manalı anlayıştı. Enjekte edilen El sürecine göre sürecin mal mülk sahibine göre ve mal mülk yoksunlarına göre ne getirip ne götüreceğinin bilemez oluşuydu. Bu "bilinmezci" oluş, El sürecinin kendi üzerine kendi etkimesiydi.

Ön ittifaklar süreci denklem haline getirmiştiler. İlahi mantıkla belki de süreci bir dereceli denkleme indirip; süreci yürütüyorlardı. Süreçteki bir denklem değeri değişmesi süreç parametrelerini katlamalı değişmelerle genleştiriyordu.

Oysa köleci sistemde parametre değişmeleri iki kez kırılmaya uğrar. Biri değişen parametre ile sistem içinin üreten ilişki ve bağıntılarının değişmesiydi. İkinci kırılma içinde herkese göre olmayan paylaşım aşaması içinde El’e göre olur hakkın, hukukun, düzenlenmesi ve kula göre olur hakla hukukun değişip düzeltmesi olmakla daha da çatallaşıp çelişkiler bilinmezliğine dönüşürdü. Bu nedenle süreç çok kişi için birkaç kes kırılma geçirmekle, bir dereceli denklem düzeyine indirilip anlaşılır olamıyordu.

Örneği anlamaya uygunsa şu örneği vereceğim. Bu yeni düşünce içinde, El vaatli temel düşüncenin içinde; herkes hem kendi tasarrufuyla bir eşeğin sahibi olacağını; hem bu tasarrufla eşeğe bineceğini düşünüyordu. Eşekte düşmeyi, düşünse dahi (eşekten yoksun kalacağını düşünse dahi) eşeğe binecek olmanın hevesi vardı.

Yani herkes kendisinin eşek sahibi olacağını düşünmesiyle; sahipliğin merkezine kendisini koyuyordu. Bu nedenle başkalarının eşekte düşecek olmasını anmakla; kendisinin nasipçe, rızk sahibi olacağına hesaptı. Eşekten yoksunluğu, kendi üzerine kondurmuyor; eşek yoksunu olmayı anmıyordu bile.

Herkesin herkesi gözetip özgecil olduğu bir süreç içinde; bu denli bencil oluşla El kavgalı döneme nasıl geçilebilirdi? Bunu şimdilik iki nedenle belirtmek yeterli olur. Birincisi; kişisini hiç bırakmadan kendi kişisinin vicdanı gibi kişiyi bir gölge gibi takip eden kişinin bek raundu olan; kişinin kendi bencilliğiydi.

İkincisi, kişinin bu bencilliğini ortaya çıkaran ön ittifaklı sürecin ortaya koyduğu zenginlikler bencilliğin bu hayalleri, kişilerin eylemsel süreçleri kontrolsüz şekilde ortaya koymalarına neden olmasıydı. Ve bu düşünceye gaz veren El düşünceli üst yapının tartışa tartışa husule edilmesiydi.

Yani El vaatli her bir öznel süreçlerin, ne getirip; ne götürecekleriyle bilinmez olanları vardı. Bu tarz ne getirip ne götürecek olanlar da, El'in kendi sıfatı üzerine; kendisine etkime olmakla eklendi. Bu kendi üzerine kendi etkimeli sıfat El’in "her şeyi bilen El" oluşuyla, El’in üzerine bina edildi. Her şeyi bilen El; bilinmez olanları da; “yaşa da gör. Sonra da duruma göre taksit-taksit söyle”, kabilinden konuşacaktı!

Bu nedenle olup bitenlere yabancı olan El ve El inanıcılarının, olup biteni El üzerinde, El kavgalarıyla açıklayıp; sonra da açıklamayı El üzerinde anlatması kadar olağan bir şey olamazdı. Hayalini özneden kurgulayanların açıklaması da özneden (El üzerinden) olacaktı.

El kavgaları önce El’in mutlak bay erki (monark) olmasıyla, dıştaki ilahlara karşı rekabeti olan kendi tekil irade sahipliğinin kavgasıydı. İkinci aşamada sentezci El’in, sentez içinde El’ler ile olan sen-ben kavgasında doğan gizli açık çekişmelerdi. El senteziyle takım erki dediğimiz oligarşi doğmuştu. Üçüncü aşamada El’in yeryüzü (âlem) El’i olma istemesiyle cihan imparatoru olmasının kavgasıydı. Her dönem El’in; kendi içinde; kendi ayak takımıyla kavgası; ayak takımının El olma iddiası olan kavgayı da içerir.

El tapımı da sürecin El’e göre yüksek basınçlı güç olur yanıyla; El hizmetlerine göre olur yanının vaade dönük olmakla, alçak basınç olur durumların; farklı ve birbirine zıt potansiyelle yansımasıydılar.

Bu zıtlık içinde düşüncenin özünü oluşan El’in mal, mülk ve irade sahipliğinin olması; hizmet edenlerin yoksulluğu karşısında; yoksulluğa ilaç gibi gelen bir kazanım gibi görülmekle El düşüncesi yoksulluğa sağlam, doğru bir düşünce gibi de yansıyordu. El açısından bakıldığında da, köleler de mal sahipliği olanlara (güce) hizmet etsinler diye vardı. Tıpkı eşeğin, eşeğe binmek için var denmesi gibi bir çarpıtmaydı bu çarpıtma da. Binme açısından bakınca, eşekte binilir bir potansiyel durum gibi yansıtılabiliyordu.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın felsefe kümesinde bulunan diğer yazıları...
El Bel Baal 2
Tarihsel 2
İrade 1
Tarihsel 1
Anlamak Gerek 71
Kurtuluşun Felsefesi (Açkı 2)
Sosyal İlişki Toplumu Hedeflemez 2
Anlamak Gerek 43
Anlamak Gerek 70
Anlamak Gerek 55

Yazarın bilimsel ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Müruru Zaman 14
Sahiplik İmanı 1
Hatırlama 1
Mal mı, İnsan mı?
Mamon'du Belirme 1
Müruru Zaman 7
Denge ve Dengesizlik Süreçleri 24
Anlamak Gerek 26
Bağ Enerjisi 1
Sistem 15

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Aslına Yüz [Şiir]
Vah ki Vah [Şiir]
İsis Dersem Çık Ereşkigal Dersem... [Şiir]
Görmez Şey [Şiir]
Tekil Tikel Tükel [Şiir]
ve Leddâllîn, Amin [Şiir]
Mavi Yare [Şiir]
Mevsimsel [Şiir]
Yıkılışa Direniş Direnişe Yıkılış [Şiir]
Meşrep 3 [Şiir]


Bayram Kaya kimdir?

Dünyayı yaşantılaşan çabalar içinde duygunun önemi hiç yitmezse de, payı giderek azalmaktadır. Sosyo toplum bazlı, genel bir açılımla başlayan çalışmalarım da; bilim felsefesi içinde olunma gayreti güdüldü. Bu nedenle yazıların tarisel, sosyo toplumsal evrimli ve türlü doğa bilim verileri güdülü çalışma olmasına gayret edildi. Genel felsefem içinde bir bilgi; ne kadar çok bağıntısıyla söylüyorsanız, o bilgi o kadar bilinir bilgidir.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.