Yanlış sayısız şekillere girebilir, doğru ise yalnız bir türlü olabilir. -Rouesseau |
|
||||||||||
|
Tahtadaki bu süreçler keskindir. Basit adi duyumlarla ölçülür görülürdür. Ama tekilliğimiz asla öyle değildir. Biz tekillik üzerinde iletime ısıyı her noktada aynı ölçeriz. Ama tahtadaki iletim süreci akıl almaz küçüklükle tekilliğimiz içinde de vardır. Çünkü tahtadaki iletime süreçleri tekilliğimizde gelen; büyümüş, büyütülmüş, içi, dışı oluşla birbirine göre kesikli sürekli durumlarla yalıtılan özel bağıntı süredurumlar olmanın bağıntı açılımıdırlar. Tekillik olan akıl almaz küçüklük ve yoğunluğun kendisi de noktasal bir iletme, iletmeme gibi bir süredurumla olur. Unutmayın ki şu andaki birbirine göre olan dış dünya süreçlerinin tümü değilse bile; ısı, sıcaklık; dalga parçacık gibi niceli durumla oluşu gibi durumları tekilliğin içine sokuyoruz. Tekillik bu halde sınırlı bir, birçokladır. Sınırlı birçok olan tekillik olmasıyla da bu tekilliğimiz; su olamamak, tuz olamamak; kaya, bitki ve insan olamamak; yıldız olamamakla gibi sonsuz durumların olamamasına da göre de tekilliktir İletme ve iletmeme ile sıcaklık aynı olurken tekillikteki niceli bile denmez denli ısı farkı olan noktamız; üzerinde trilyonda bir derece farklı iletim dalgalı parçacık türü pütürlere döner. Tekillik dalga olan iletimi bizim her yerde aynı okumamızdır. Parçacık olan ise ısıyı her yerde aynı kesir değeriyle okuyamadığımız durum olmasıdır. Trilyonda bir gibi küsurat olan iletme ve iletmeme durum, birbirine bir fren ilişkisidir. Bu nedenle biz belli bir ısı derecesinden sonra delinen yalıt kanlıkta tahtayı her yerinde homojen ısı dağılımı içinde gibi okuruz. Konuyu uzatmayalım bunlar teorinin gözüdür. Tekillik bir harekete göre trilyonda bir milimle daha az hareket içinde olmakla daha hızlı hareketli ya da daha sıcak olana göre trilyonda bir değerle daha az sıcak olmanın akıl almaz, skala olmaz; değerleriyle niceliydi. Bu sınırlı çokluktaki sıcaklık içermeli tekilliğe birçok türlü bakma yapmanın trilyonda bir niceliği içinde olan tekillik dalga parçacık yoğunlaşmalı durumlaydı da. Bu durum belli niceli oluşların birbirine doğru farklı bir tiril derişimle perde ve perdelenme etkisini ortaya koydu. Tekillikte bile nokta sıcaklığı aynı ısıyı niceli türdeşlikle oluşamadı. Bu durum tekil içi olgu olayların çevrimi nedeniyle tekil noktayı hacim yüzey gerilimli kıldı. Hacim yüzey gerilimiyle tekillik patladı. Sıcaklığını kaybeden ısı farkları parçalı kesikli sürekliğe dalga-parça bağıntılı yansımalar girişmesi oldu. Kendine olan durum içtir. Tekildi saf enerji akışı, enerjinin kendi tekilliği olan kendi iç niceli durumları içinde dalga parçacık ve ısı hareketi gibi nitelik olmasıyla enerji özel bağıntılı parça akışını birbirine göre kesir nicelikle, kesikli sürekli fren etkili (enerji dönüşümü) olmakla tekilliğin içte birkaç tür çevrimler yapması, oluyordu. Bu nedenle makro olaylar tekilliğin trilyon derecede patlak olan süreçlerinin -273 derecelik hareket ya da aynı sıcaklıktaki ısı hareketi üzerinde oluşan ilişkilerine bağıntılındılar. Farklı veya birbirine göre olan niceli nitelikler, zaman mekânla da oldular. Yumurtanın 21 derece sıcaklıkta belli süre içinde civciv eşmesi gibi her bir ısı farkı kendi içinde farklı bir zaman, zemin, mekân olmakla; çok farklı olay ve olguların kotarıcısı boşluk devinme durumu oldu. Her bir derece fark ve her bir derecenin niceli olan kesri üzerinden yeni bir anlam değerli; olgu, olay niceliği ve niteliği oldular. Her bir derece değerler silsile olma özelliğini kazandılar. Her biri bir bağıntı gerekmesidir. Bu varoluş olayazmalarda temel skala düzlemiydi. İnsan egoizmi tekil düzlemli kuantum altı süreçlere göre değil de, makro düzlemli -273 derece ve üzeri niceli ve niteli durumlarla belirleniyordu. Bunu altındaki niceli durumu anlamlandıramıyorduk. Tekillik trilyonlarca derece sıcaklığın niceli nitelle olur durumundan; dünyamız üstünde genelde -70 derece ile 120 derece aralığında olan kendi organik süreçlerimizi yaşıyorduk. -273 derece sıcaklıktan yüzbinlerce derece sıcaklığa doğru ısı farklı göçlerin gel git olduğu bu aralık ta; -70 derece ile 120 derece zorunlu olarak uğrak yerleri olmaktadır. Bizler de zorunlu olarak bu uğrak yerleri içinde, kendi iç bağıntılı özel şartlarımızla; zorunlu bir gel git olmanın konuklarıyız. Oysa dünya sadece bu aralıklarda oluşan süreçlerle belirlenmiyordu. İçi 5- 6 bin derece sıcaklığı bulur denli olayların süreciyle de çevrim oluyordu. Yani dünyanın her yansıması bize göre olmamakla bize göre de değildi. Kaya bize göre olmayan süreçlerle vardı. Kaya bize göre olan süreçlerde de kaya gibi oluşun bir enerji çevrimiydi. Kısaca dünyanın bize göre anlam olur, bize göre ölçülür yanındaki denk düşmelerimiz içindeki dünya; olumlu olumsuz olmakla herkese göre durum ve belirmelerdi. Bencilliğe göre sağlayışta meşruiyet ve sahiplik olmanın temel düzlemiydi. Biz bencilliğe göre -70 derece ile 120 derece aralığı içindeki şartlardan seçme ayıklama yapacaktık. Bu seçme ayıklamanın dışında, zorunlu olarak yıldırım düşmesi de vardı. Ama yıldırım düşmesi ne bize göreydi, ne da diğer bağıntı olaylar nedeniyleydi (azotlu bileşiklerin oluşması gibi). Sosyo toplumsa oluşta ilk geri bağlanım yasası “herkese göre durum ve belirmelerdi. Bencilliğe göre sağlayışta meşruiyet ve sahiplik olmanın temel düzlemi buydu. Bunları biz sosyal ve toplumsal oluşun derece aralığı içinde değişme ve dönüşmelerini yapmakla kendimize kazanç ediyorduk. Çevrede kendilikten mal mülk yoktu. Kişiye mal mülk olan sahiplikle, zenginlikler; bunun içinde yoktu. Çünkü sosyo toplumsa olan; kişi başarısı değil, kişiler başarısının denklik koymalarla, ortaklaşmasıydı. Ne şimşek ya da yıldırım havadaki serbest azotu sizin için azot bileşiklerine çeviriyordu. Ne de kendi beslenmesi için organik atıklardaki nitratları parçalayan bakteriler; serbest azotu havaya salarlarken bunu, azot tükenmesin diye yapıyordu. Ne de sizin yediğiniz elmalar için amonyak üretiyorlardı. Temel referans düzlemi üzerine, sosyo toplumsa inşacı sahiplikler ve meşruiyetler ortaya konmuştu. Bu gelişme, köleci sistemle insanın insana yabancılaştırılması olmuştu. İnsanı kendisine ve sosyo toplumuna ve dahi emeğine yabancılaştıran köleci ilke; yine kendi üzerinde insanın kendisini arayıp bulması olmaya yönelmişti. Temel düzlemli inşa oluşa göre El ile bozulan adalet ve adil oluş; aynı yaratanın kulu olma üzerinde doğrultuldu. Takdir olup biten zorunlulukların dışında olamazdı. Aynı yaratanın takdirine göre zengin fakir olan insan; aynı yaratanın kulu olmayı takdir eden aynı irade üzerinde, aynı yaratanın kullarına eşitsiz davranamayacak olan bir ana baba şefkatiyle; kolektif olmayı da akıl etmişti. Doğa tüm olay ve oluş olgularına enerji sağlama, atık ihracı ve enerji nötr eşmesi olmakla zorunlu ve meşruydu. Böylece insan biyolojik temelli meşruiyet ve sahiplik değerini hemcinslerine karşı empati oluşla skala etti. Bu ölçü üzerine doğadaki sağlamalarını yeni bir durumun olgu durumun içinde olmakla kendi bilincinden ve kendi iradesinden bağımsız olan bir zorunluluğun üzerine bina etti. Bu durum sosyal olmanın, durumuydu. Sosyal oluş ta dışarıda işbirliği dayanışması üzerinde avcılık toplayıcılık yapan sağlama hareketiydi. Sağlama hareketi giderek üreten ilişkilerle toplumun hareketleriydi. Bizler erken dönem sahipliğinin ve meşruiyet liginin üzerine eklediğimiz, üreten skala değerleriyle geliştik. Üreten emek gücüne sahip oluş ilişkisi içinde yolumuzu şaşırıp; kendimize, emek gücümüze ve toplumumuza yabancılaştık. İnsan; şimdiki üreten ilişkileri sömürme üzerine oturmakla ölçüyü doğru bir skala değerleri üzerine oturtamamıştı. Sömürme kişi bencilliğinize uygun ama sosyo toplumsa bencilliğe aykırıydı. Biz dünyayı sosyo toplumsa bencillik üzerinde yansıtmayı ortaklaşan; kadınlarıyla, adamlarıyla, insanlar olmuştuk. Sansasyonel olanı (büyük ilgi çeker olanı) sahiplenip, tartışıyorduk. Dünyada bunca derece farkı, aralıklı; olay ve olgular zorunluluğu olan durumlarla varken; bir tek adalet ve adil oluş biçimi ortaya koyamazdınız. Ama El koymuştu! Adalet, temel düzleme göre gerçekleşir olmakla El’e göre değil emek temelli denkleşmelerini ortaya koyan insanın konsensüsüne göre adil olunacaktı.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |