Hiçbir şey yaşam kadar tatlı değildir. -Euripides |
|
||||||||||
|
Aklımı kaybettim. Pek kullanışlı bir şey değildi zaten. Nasıl olsa bulanın da bir işine yaramaz. O yüzden hükümsüdür diye gazete ilanı vermeyeceğim. Boşuna masraf… Aklımı yitirdiğim için olacak bu sabah bir belediye otobüsünün az daha altında kalacaktım. Korna sesi beynimin içine balyoz gibi vurunca tavşan gibi sıçradım. Sürücü son anda otobüsü toparlamış olabilir. Ya da korkuyla ben kaldırıma çıktım. Hiçbir şey hatırlamıyorum. “Önüne baksana ulan ayı, dedi. Git başkasının başına bela ol.” Bence ayıp etti. Hakareti biraz daha yumuşatıp deve diyebilirdi örneğin. Ya da önüne baksana ulan andavallı da. Ayı olmak ki ben kim? Ayıya da ayıp oldu sanki. Şimdi sırada ceza sorumluluğumu kaybetmek var. Elbette bu iş aklını kaybetmekten daha zordur. Önce kafa dengi bir doktor bulmalıyım. Hatta birkaç psikiyatri uzmanı… Ondan sonra da tam teşekküllü bir hastane bulmam gerek. Önce internette araştırma yapacağım. Belki de bir üniversite hastanesi bu iş için en uygunudur. Önce profesörün özel muayenesine giderim. Daha sonra da psikiyatri servisine... Deli olmak için röntgen çekilir mi? Acaba tahlil yapılıyor mu? Yoksa sadece sorular sorup görüşme mi yapıyorlar? Filmlerdeki gibi mürekkep lekesi testlerini mi gösteriyorlar acaba. Sorulara uygun cevaplar vermek için önceden çalışılmak gerekir mi? Keşke çıkmış soruları bulabilsem de azıcık bakabilsem. Bu işler çok aceleye gelemez. Üstesinden gelmek için çalışacağım. Ne demişler ama... Azimle işeyen mermeri delermiş. Başarılı olursam İşte o zaman delidir, ne yapsa yeridir mertebesine yükselirim. Bana acıyan gözlerle baktığını görür gibi oluyorum. Sakın ha, büyük bir yanılgı içindesiniz. Bir insanın aklını hem de ceza sorumluğu ile birlikte yitirmiş olması ne büyük özgürlüktür. Gidip banka soysam içeri bile atamazlar. Şimdilik öyle soygun falan türünden karmaşık planlarım içinde değilim. Çok kızdığım birkaç kişi var. Onlara arkadan sessizce yaklaşıp enselerine esaslı bir şaplak atmak istiyorum. Tiki olan birkaç kişiyi böbrek boşluğundan dürterim. Birkaç kadının bacağını çimdiklerim belki. Apartman aidatını, kirayı ve faturaları ödemekten vaz geçerim. Bana ne? Canları isterse gidip icraya versinler. Ensesine tokat atmayı istediğim insanların başında belediye başkanımız geliyor. Elbette sırada müdür, vali falan da var. Sadece vali işi biraz yaş. Adam kocaman bir koruma ordusuyla geziyor. Yanına bile yaklaştırmazlar. Buldukça bunuyorsunuz demeyin ama akılsız ve deli olmanın yanında bana bir de hafızamı kaybetme hastalığı lazım. Unutkanlık yani. Çünkü hatırlamak insanın altında ezildiği yüklerin en ağırıdır. Sevdiğim ve yitirdiğim bütün insanların acısı belleğimden silinecek. Başkaları karşısında utançtan kıpkırmızı olduğum bütün olaylar. Yakamı kanunlardan kurtardığım gibi içimdeki teraziden de kurtarmalıyım. Hafıza kaybı için eskiden insanlara elektroşok verirlerdi. Şimdi belki daha acısız ve kolay yöntemler vardır. İlacı falan icat edilmiştir. Bunu da internetten araştırmalıyım. Böyle bir ilaç çıkmışsa Google amca mutlaka bilir. Kasap et koyun can derdinde. Deli olmam ve akılsız olmamda bir sorun yok. Şefika gelip unutkanlığıma takılmış. İyi mi? O zaman sen beni de hatırlamazsın. Annemi, babamı hatta kardeşlerimi bile hatırlamam. Senin adın mı okunur? Sen unutmak istediklerim listesinin zaten birincisisin. Sanki kendisi sabah akşam adımı sayıklıyor. Arada bir telefonda bir iki kırık dökük cümle… Çok keyfi yerindeyse bir çay içmeye zar zor gelir. Kırk kere ayrıldık, kırk kere yeniden barıştık. Neden mi? Nedenini bilmiyorum? Ama belki de bizi başka isteyen yok. Kimsenin kapısını açmadığı eski bir depoda unutulmuş tencere kapak gibi kalmışız sanki. Sadece Şefikay’ı unutmak ve defterden tamamen silmek için onlarca kez küp gibi içmişliğim vardır. Küfelik olup sokaklarda yatmışlığım da. Bunca sene sonra elde, avuçta ne var? En kocamanından sıfıra sıfır… Nisan 2017 Bursa - Seyfullah[
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Seyfullah ÇALIŞKAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |