..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Sevgi sabırlı ve yürektendir, sevgi kıskanç ve övüngen değildir. -İncil
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Politik Olaylar ve Görüşler > Osman AKTAŞ




27 Ocak 2017
Milli Eğitimin Yeni Müfredatına Dair  
Osman AKTAŞ
Daha önce birçok kez konuya dair eleştiriler yapmamıza karşın yetkililer “Bu adam medya dünyasında ne atıp tutuyor” diye merak bile etmemişler, rahmetli Cemil Meriç’in dediği gibi fildişi kulelerine kendilerini kapatarak, o bildik düşlerini, hayır ve şer yorumuna bile gerek görmeden hayata geçirme çabalarına devam etmişlerdir.


:BCBH:
Daha önce birçok kez konuya dair eleştiriler yapmamıza karşın yetkililer “Bu adam medya dünyasında ne atıp tutuyor” diye merak bile etmemişler, rahmetli Cemil Meriç’in dediği gibi fildişi kulelerine kendilerini kapatarak, o bildik düşlerini, hayır ve şer yorumuna bile gerek görmeden hayata geçirme çabalarına devam etmişlerdir.

Daha önce de vurguladığımız gibi, bir kere daha üstüne basa basa söyleyelim: “Eskiye itibar olsa bitpazarına nur yağardı.” Tamir değil, yenilik gerekiyor eğitimde. Hem eğitim ufuk açıcıdır ve eğitimin millisi milsizi olmaz. Ayarlanan müfredata gelelim: Ne öğreteceğimizi, nasıl öğreteceğimizi tespitten önce, kime ne öğreteceğimize öncelik vermeliyiz.
Şimdi ben vazgeçilmez sayılan ve büyün okul duvarlarına yazılan bir yazı ile başlamak istiyorum:

“Eğitimde kaybedilecek bir fert yoktur”
K. Atatürk.

Ne güzel, ne anlamlı bir söz, doğru algılandığında… İşte burada kime ne öğreteceğimiz ve ne kadar öğreteceğimiz devreye giriyor.

Ben size eğitimin tabandan tavana aile de dâhil bir proje önermek istiyorum ve bunu ana hatlarıyla sizlere tanıtmak istiyorum.

İlk önce ailede çalışan kişinin sayısını teke düşürecek bir tedbir geliştirilip, ailenin en az altı yaşına kadar ebeveyn kontrolünde yetişmesi sağlanmalı…
Nasıl mı olacak? Aile yardımı adı altında verilen meblağın üçte iki maaş tutarına yükseltilmesi… Çalışan eşlerden bugün olduğu gibi kesilmesi… Yani çift maaş cazibesinin yitirtilmesi… Eşler ayrıldığı zaman ayrılan eşlerden çalışmayana bu meblağın iş teminine kadar ödenmesi ve iş teminiyle kesilmesi… Ayrılıp birlikte yaşamaya çalışanların tespitinde çok ağır müeyyidelerin uygulanması…

Çocuk yuvası, kreş ve gündüz bakımevlerinin ancak ebeveynlerden birinin olmaması ya da ayrı olmaları durumunda çocuk bakımı yapabilecekleri standardının getirilmesi…

İlkokul konumuna gelen bir çocuğun beş yıllık bir süreçte bütünden parçaya değil, parçadan bütüne çocukların daha sesleri algılamaya başlamalarıyla beraber yorum yapma becerisini geliştirecek öğretme metotlarıyla yetişmelerini sağlamak, çocuklarının yaratıcı yönlerini ortaya çıkaracaktır.

Beşinci yılda sınıf öğretmeni bir yıllık uygulama ve gözlemle öğrencinin beceri ve yeteneklerini tespit ederek, yetişkinlikte uğraşacağı mesleğini hem tanımasını, hem de o meslekle ilgili merak uyanmasını sağlamalıdır.

Altıncı sınıfa geldiğinde kaydını sınavsız olarak elindeki belgelerle beraber başlayacağı meslek okuluna yaptıracaktık. Yani düz lise denilen bir lise olmayacak ve bütün liseler meslek lisesine dönüştürülüp, her meslek lisesi de kendi öğretimine uygun sosyal alan içinde öğretimini yürütecektir.

Bu meslek liseleri şu şekilde sınıflandırılabilirler, mevcut meslek liselerle birlikte; Tarım meslek liseleri, zootekni meslek liseleri, sağlık meslek liseleri, fen bilimleri meslek liseleri, sosyal bilimler meslek liseleri, edebiyat meslek liseleri, iletişim teknik meslek liseleri, imam hatip meslek liseleri (Bu liseler din öğretimi genel müdürlüğünün müdahalesine gerek duyulmayacak bir yapıya kavuşturulmalıdır.), yapı meslek liseleri, küçük sanayi meslek liseleri, ağır sanayi meslek liseleri, raylı sistem meslek liseleri, uçak bakım ve yapım meslek liseleri, askeri araçlar yapım ve bakım meslek liseleri, batı dilleri meslek meslek liseleri, doğu dilleri meslek liseleri… Bu bölümlerin öğrenim süreleri için 6 yıl yeterli olacaktır.
Ortaöğretim dediğimiz bu altı yıllık süre sonunda diplomasını alan öğrencilerden isteyenler lisans programlarına sınavsız kayıt yaptırabilecekleri gibi, isteyenler kendi sektörlerinde çalışma alanlarına da geçebileceklerdir. Her bölüm öğrencisi kendi bölümünün lisansını devam ettireceğinden YGS, LYS gibi ilginç seçme sınavlarına da gerek kalmayacaktır. Yoksa çocuklara bugün olduğu gibi hangi soruyu sorarsak soralım, bize cevap öncesinde “seçenekler neler” sorusunu yönelteceklerdir.

Yok, bunların alt yapısını hazırlamak için devlet bütçesini dağıtacağımız insanların karşısında duracak güç ve potansiyel bizde yok diyorsanız, başka bir önerim daha var:

Ahilik eğitimi… İlkokulu yani beş yılını tamamlayan öğrenciler için bir yıllık geçiş dönemi konur ve okumaya meyilli olan öğrenciyle olmayan öğrenciler bu sürede ayrılır, okumak istemeyenler, çıraklık eğitimi denilen ve bugün mesleki eğitim merkezi adıyla anılan sektör geliştirilip, daha cazip hale getirilerek okuyacak çocukların okumalarını engelleyecek okumayacak öğrenciler bir mesleğe yönlendirilerek usta elinde usta olmaları sağlanabilir. Diğer çocuklar bu okuma isteği olmayan öğrencilerden ayıklandıkları için, hem okuma külfetleri aileleri, hem de devleti rahatlatacak duruma gelecektir.

İlk önerim elbette bundan daha iyi, ama daha masraflı bir iş. Yalnız şu var, eğitimde harcanan ne zamanın, ne de paranın öneminin olmadığı kabul edilmelidir. İş adamları birer avm, birer gemi, birer şirket ortaklığından feragat ettiklerinde bu sistem zaten başarıyla hayata geçirilmiş olacaktır.
Şimdi gelelim müfredata… Herkesi diplomalı yapacağız diye sizden öncekilerin bıraktığı eğitim ticaretini ortaya çıkarıp, kapitalizm ve sömürüyü insan ruhuna işleten toplam kalite yönetimi denilen vicdanı ve insanlığı öldüren bu sistem var oldukça, eğitime hangi müfredatı getirirseniz getirin, hiçbir işe yaramayacaktır.

Bir başka önemli eğitim sorunu ise, sizden öncekilerin başlatmasına rağmen sizin hükumetiniz döneminde de devam eden öğretmenin itibarsızlaştırılması… Şu an öğretmenin ne velinin, ne öğrencinin, ne sizin uzantınız olan memur senin, ne de sizin gözünüzde beş kuruş etmeyen öğretmenlerin yaptıkları hiçbir çaba meşru kabul edilmeyecek ve müfredatınız ne kadar iyi olursa olsun, başarı sağlanamayacaktır.
Bir yandan insan yetiştirme çabası içinde olduğunuzu söylerken, diğer yandan okumak istemeyen bir kitleyi kantin kazansın mantığıyla zorla bina ve bahçeleri yarı açık cezaevlerine dönüştürerek müfredatı ve okulları başarıya ulaştırma çabanız nafile.

Teknolojinin insan yetiştirmede hiçbir faydasının olmadığını bilmiş olmanız gerekirken, hem okumak istemeyen kesime, bilse de bilmese de, diploma verme yoluna gidiyorsunuz, hem de akıllı tahtaları aklına güvenmediğiniz öğretmenlerin eline veriyorsunuz. Bunun gerekçelerini de anlamış değilim.

Bir başka absürt manzara öğretmeni bilgi veren, sınıfına istemeseniz de koyuyorsunuz, ama bunu bilgi sahibi olmayan ve ondan öğrenecek olan kişiye değerlendirtiyorsunuz. Öğrenci önünde saygınlığı kalmayan birinden ne başarı bekliyorsunuz. Öğrenci için öğretmen zaten bir hiç durumunda.

Bunca olumsuzluklar içinde hazırladığınız (diyelim ki) mükemmel müfredat ne işe yarayacak. Bence çerçeveletip bakanlıkta devamlı göreceğiniz bir yere asın. Övünürsünüz. Ha şöyle de olabilir, bu müfredatı hazırlayan uzmanlar para karşılığı müfredat üretsinler, üçüncü dünya ülkelerine satılarak bakanlığa katkı sağlanabilir. Zaten toplam kalite de bu değil mi? İşin ticareti…

Burada yapılan müfredat değiştirme çabasını babama (ilkokulu dışardan bitirmiş biri) anlatsaydık, derdi ki: “Bizim oğlan bina okur, döner döner gene okur.”

Bakın, bu da bir müfredat… Hem de sizin uzmanlarınızın yazbozundan daha iyi bir müfredat… Sınıf geçmiyor öğrenci, kitap geçiyor. Bir kitabı okumuyor, anlamıyorsa, o kitaptan muaf tutulmuyor, ortalamayla da geçmiyor. Dersi de geçmiyor. Kitap bitene kadar o kitapla uğraşıyor, ya da kapasitesi yetmiyorsa orada bırakıyor, bıraktırılıyor.

Bu yazdıklarımı da ciddiye alıp, hatta okuyacağınızı da sanmıyorum, ama ben doğru bildiğimi söyleyip, “Yaptığınız yanlışa ortak olmadım” diye vicdanımı rahatlatıyor, topluma karşı sorumluluğumu yerine getirmeye çalışıyorum. Eğitim uzmanı olmamama rağmen…

Yine de başarıyı yakalamanız umudu ve dileğiyle…

27 Ocak 17
Gölcük



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın politik olaylar ve görüşler kümesinde bulunan diğer yazıları...
10 Kasım
Sefiller ve Sefilliğe Kefiller
Millet Olmak İçin Toplumsal Değerler
Çağın Ütopyası
Bu Vatan
Yusuf Kuyusu Ya da Milli Eğitim
Vicdansız Medya Cahil Toplum
Sosyal Medyada ve Tanıtım Panolarında Dilencilik
Büyüklerin Toprak Kapmaca Oyunu
Yusuf Tekin Tekke ve Zaviye Bakanı mı

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
İslam ve Rejim
İrade ve Kudret
Kanlı Temmuz
Devrimci Bir Derviş: Mehmet Akif
"Kadın Şairler Aşktan Bahsettikleri Zaman" Üzerine Birkaç Söz
Göğüs Kafesinde Kuş Yetiştiren Şair: Şükrü Çanku
Yazar ve Şairlerin Değişen Anatomisi ve Sosyal Statüsü
Kanlı Temmuz
17 Eylül ve Ülke Kaderini Değiştiren İdamlar
Sabahattin Ali

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Bir Veda Partisinde Veda Hutbesi [Şiir]
Düş Geçiti [Şiir]
Saat Gökyüzüne Yaklaşıyor [Öykü]
Efsun [Öykü]
Sevgi Ya da Aşk Algısı [Deneme]
"Korkma Sönmez... "" Şairi [Deneme]
Aşkın Tarifi [Deneme]
Doğanın Çılgın Yaratığı ve Aşk [Deneme]
Bugün 23 Nisan [Deneme]
Eros'a Rekabet [Deneme]


Osman AKTAŞ kimdir?

1965 Erzurum doğdu. Gazi üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, TDE bölümünden mezun oldu. Sırasıyla Van, Bartın, Antalya,Bursa, Ankara, Bodrum'da öğretmen olarak görev yaptı. Halen Kocaeli'bde görev yapmakta. yaklaşık 40 yıldır şiir,öykü ve eleştiri yazıları yazmakta. Eserleri: 1. ayArsız; Uludağ Yayınları 2007 (Şiirler) 2. bermudayı tek geçmek; Cinius Yayınları 2016 (Şiirler) 3. AsiMilat(ör); Cinius Yayınları 2017 (Politik Denemeler) 4. (D)OKU(N)MUŞTUK; Cinius Yayınları (Kitap Eleştirileri) 5. cennet cazgırları; Cinius Yayınları 2017(Şiirler) 6. çorak düşler ülkesi; Cinius Yayınları 2018 (Şiirler) 7. Yağmur Yankıları; Artus Yayınları 2018 (Öyküler) 8. Sessiz Çığlık; Cinius Yayınları 2018(Kitap Eleştirileri) 9. dar vakitte aşk; Cinius Yayınları 2018 (Şiirler) 10. Âşık Hüseyin Fizâhî; Cinius Yayınları 2018 (Şiirler) 11. Şuaraya Elhan Olmak; Cinius Yayınları 2019 (Şairler Üzerine Denemeler) 12. ναυάγιο αγάπης (enkaz-ı aşk): Cinius Yayınları 2019 (Şiirler)


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Osman AKTAŞ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.