Tüm mutsuzluklar yokluktan değil, çokluktan gelir. -Tolstoy |
|
||||||||||
|
Davutoğlu Ahmet de, stratejinin derinliğinin kitabını yazmıştı ama stratejinin sığlığında boğulmamak için debelenip durdu… Güya Beşşar Esad ile 7 saat konuşmuş; ona “Reformlar yap, ülkende demokrasinin ve özgürlüklerin önündeki engelleri kaldır, halkına özgür bir alan aç!” mealinde akıl vermişti… Başkasına verirken talkını, iyi… Çok iyi… İş kendimize gelince yutuyoruz salkımı… Hem de asmasıyla beraber… Başbakanlık başdanışmanı, dışişleri bakanı ve başbakan olarak emrinde çalıştığı asrın lideriyle birlikte, son 5 yılda 65 yıllık demokrasimizin boynuna ip geçirip dâra çektiler… Bir başka tezat da: Suriye’ye demokrasi götürmek üzere yola çıktıkları arkadaşları Suudi despotlarıyla cüce emirlik Katar idi… Yine o günlerde aynı Davutoğlu Ahmet, Ortadoğu’da Şiî Hilâl’inin önünü kesiyor, Suriye’de Emevî artıklarından sözde bir Sünnî devlet kuruyor, onu da asrın liderine tabi, bir peyk yapıyordu… O hevesle on binlerce ruh hastası sapık katili Suriye’ye dolduruyor, Beşşar Esad’a da 2-3 hafta ömür biçiyordu… Şimdi vaziyet nedir? Esad, yerli yerinde duruyor. Davutoğlu Süleyman ise, dilini bilmediği kuşlarla birlikte kanatlandı. Uçuş serbest… *** Yine vakit o vakit idi… Asrın lideri zat-ı cahûf, gayet girânserane bir edayla, telefonda Irak başbakanı Nuri El Maliki’yi azarlıyordu ama Maliki, “Hadi oradan, sen de kimsin!” diyerek telefonu yüzüne kapatıyordu… Tam da o günlerde, Suriye’ye doldurduğu on binlerce ruh hastası sapık katilin zaferinden kesin emin olan zat-ı cahûf, “Bir iki aya kalmaz, gider Şam’daki Emevî camiinde namazımızı kılarız” demişti… O tarihlerde Avrupa Birliği ile ilişkilerimizden sorumlu devlet bakanı olan, bakara – makaracı Egemen Bağış da “3 saatte Şam’da oluruz!” diye tweet yazıyordu… Şimdi… Şu feleğin işine bakın ki… Suriye topraklarında mevzilenen IŞİD mel’unları Kilis şehrimizi roket yağmuruna tutuyor… Kilis halkı gazete ilanıyla “Kurtarın bizi” diye feryat ediyor… Asrın lideri nerede? Bırakın Şam’da namaz kılmayı, iki uçak kaldırıp kulağımızın dibindeki teröristleri dahi vuramıyor! Niye? Çünkü durduk yerde kalktık Rusya’nın uçağını vurduk… O günden bu yana, hava sahamıza doğrultulmuş Rusya’nın S400 savunma füzeleri var. Suriye hava sahasını 50 metre ihlâl etsek, Allah korusun, Rus savunma sistemi uçaklarımızı vuracak! Ne derdimiz vardı bizim Rusya ile? *** Sadece Rusya mı?! Dünya devletleri nezdinde zerrece itibarımız kalmadı… Hiçbir devlet adamı, asrın liderine selâm dahi vermek istemiyor… O ise hâlâ kendi istikbalinin peşinde… Halkın seçtiği başbakanı devirip tek adamlığını pekiştirmenin derdinde… *** Azerbaycanlı şâir Haydar Oğuz ne demişti: Yahşica yaltaklan, yahşica yalvar! Yahşi yalvarana yahşi da yal var! Onlar kendilerini biliyorlar…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Cahit KILIÇ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |