..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yaşam başlangıcı olmayan bir yolculuktur. -Victor Hugo
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > Mustafa Yıldırım




22 Ağustos 2014
Ağla Bülbülüm Ağla ki Tam Ağlanacak İş...  
Mustafa Yıldırım
Sıradan insan yaşamını ziyan ediyor. Bunu yeni anladım. Yani sıradan olduğumu. Halbuki bir nebze olsa sıra dışı olduğumu zannediyordum. Taki, o çıkana kadar.


:ACGB:
Ağla bülbülüm ağla ki tam ağlanacak iş...

Sıradan insan yaşamını ziyan ediyor.

Bunu yeni anladım.

Yani sıradan olduğumu.

Halbuki bir nebze olsa sıra dışı olduğumu zannediyordum.

Taki, o çıkana kadar.

Mikrofonu eline aldığında hemen bırakmayacağını düşünüyordum ama hayatımı altüst edeceğini tahmin bile edemezdim.

Samsun'da bir Federasyonun kuruluş yıldönümüydü.

Gazi Sosyal Tesisleri'nde kutlama gecesi düzenlendi.

Gecenin sunumunu her zaman olduğu gibi 60 yaşına yaklaşmış Bahri hoca üstlendi.

Herşey güzel gidiyordu.

Ta ki, eşine vecd ile yazdığı aşk şiirini okuyana kadar.

İlk önce eşinin İstanbul'a torunlarını görmeye gittiğini söyledi.

Torunlarını bırakıp da bir türlü geri gelmemesini anlattı.

Gönülden yaralanmıştı. Özlüyordu.

Gönlü yaralı aşıkların feryadı hoş olur diyerek sarılmıştı şiire ve salonu dolduran yüzlerce kişinin önünde doruklara çıkan özlemini yazdığı şiirle dile getirmeye başladı;

Sen gittin günlerim geçmek bilmiyor
Geceler bir yıl gibi sabah olmuyor
Hatıralar dağ gibi üzerime geliyor
Gel ey Yar vakit vuslat vaktidir

Salon büyük bir ilgi ile dinliyordu. Bahri hocam ise coşuyordu:

Sen gittin, kapımı çalan olmuyor
Şu garip halimi gören olmuyor
Yüzden gülüyorsam da içim kanıyor
Gel ey Yar vakit vuslat vaktidir

Öyle şeyler var ki, bunlar yapılır ama söylenmez. Ama Bahri hocam aşkını izhar ediyor, bülbülü haset ettiren sesi ile şiirini okuyordu:

Sen gittin libasım yuyan olmuyor
Önüme bir tas çorba koyan olmuyor
Hal ve hatırımı soran olmuyor
Gel ey Yar vakit vuslat vaktidir

Mecnunun devri geçti, şimdi nöbet Bahri hocamın. Aşk nöbetinin tekmilini alenen veriyor, salon ise yıkılıyordu.

Çakıroğlu der bu ayrılık canıma yetti
Dayanacak güç kalmadı takatim bitti
Sen giderken ekilen ürünler bitti
Gel ey Yar vakit vuslat vaktidir

Şiir bitmişti. Alkış tufan olmuş, aşk denizi dalga dalga sahile vurarak kıyıları dövüyordu.

İşte burada anladım sıradan insan yaşamını ziyan ettiğini.

Bir gün olsun böyle bir alkış alamayacak olmanın ıstırabını yaşarken, yanı başımda kolumu çekiştiren bir sesin 'Bende istiyorum" demesi ile tansiyonumun düşmesi bir oldu.

Eşim kendisine şiir yazmamı istiyordu.

Patlıcandan kadeh oymak.. Dırdırıyla sofra kurmak.. dedikleri bu olsa gerek.

İlk püskürtme harekatını o gece gerçekleştirdim. Ne demek yazarız hayatım.

Sabah oldu unutmuyor, akşam oldu unutmuyor. Günler geçiyor cıkk cık cık.

Unutacağı filan yok.

Ne yaptın Bahri hocam. Hani kemal sıfatlarını aşıp pirimugan oldun, vecd ile yandın da bu garipten ne istedin..

Ağla bülbülüm ağla ki tam ağlanacak iş...

Her neyse başladım hemen çalışmaya.

Karalıyorum, karalıyorum, olmuyor.

Beni böyle bir şairin çağdaşı yapan talihime ne diyeyim. Oysa hem beşer hafızasında, hem de hanımın nazarında kendime küçük bir yer temin edebilirdim.

Halbuki şimdi yazdığım şiirler ışıklar saçan bir güneşin yanında pır pır eden florans gibi kalıyor.

Saçlarım kışın ladik dağı gibi bembeyaz oluncaya kadar yazsam benden böylesi şiir çıkacağa benzemiyor.

Anlaşılan bu çölde kaynak yok.

Gerçi söylenebilen söz, aşk sözü olmaz ya oda ayrı bir konu...



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yaşam kümesinde bulunan diğer yazıları...
Vaatlerle Gelen Cehennem...
ve Silkelenir İnsan
Kimi Bozgunlar Verimlidir
Anlamak İse Zordu
Ağlamak İçin Haklı Olmak Lazım...
Marifet Eşikten Ötesini Görebilmekmiş...
O Gözlerimle Bakamaz Oldum
Savaşan Ruh
Bazen


Mustafa Yıldırım kimdir?

1973 Tokat doğumluyum. İlk orta ve lise öğrenimimi Samsun'da tamamladım. 1995 yılında Diyarbakır'da askeri personel olarak göreve başladım. 2005 yılında malulen emekli oldum. 2005 - 2010 yılları arasında Samsun yerel gazetelerinde yazı işleri müdürlüğü yaptım. 2010 yılında basın sektöründen ayrılma kararı aldım. Halen özel bir şirkette yönetici olarak görev yapmaktayım.

Etkilendiği Yazarlar:
Krisnamurti, Erich Formm, Herman Hesse, Montaigne, Necip Fazıl Kısakürek


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Mustafa Yıldırım, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.