Mustafa Albayrak’ın Umran dergisinin Haziran 2014 tarihli, 238. sayısında yayınlanan yazısının başlığı çok ilgimi çekti; “Siyasi Yorumda Basireti Bağlanan Köşe Yazarları”. Yazıyı hemen okudum. Başlık kadar içerik de ilgi çekecek kadar varmış.

Aydınların II. Abdülhamid’in başına ördükleri çorap, bugün Tayyip Erdoğan’ın başına getirilmek isteniyor. Tayyip Erdoğan’ın Müslüman olmayan kişi ve güçler tarafından başbakanlıktan darbe yoluyla indirilmesi tasavvur ediliyor. Bu sürece de İslamcı yazarlar destek veriyorlar. Albayrak Abdülhamid zamanında kullanılan İslamcı yazarların Mehmet Akif, Elmalılı Hamdi ve Said Nursi olarak belirtiyor. Ancak Tayyip Erdoğan’a karşı kullanılan yazarların kimler olduğundan söz etmiyor. II. Abdülhamid’e kumpas kuran Siyonist Kongre’nin ve kongre kararlarının uygulayıcısı Mahmut Şevket Paşa olduğu söylenirken Gezi olayları ve uygulayıcıları da isim olarak belirtilmiyor.

Gelelim Mustafa Albayrak’a; yazdığı yazıyı baştan sona okuyunca doğrudan AKP mantığı çıkıyor. AKP’liysen Müslüman ve vatansever, değilsen vatan haini ve münafık… Gezi olayları komplo, ekmek almak bahanesiyle çıkıp bir polise kendini vurdurması komplo, cenaze için cem evine gidip kendini vurdurması komplo, 300’ü aşkın madencinin madende trafo patlatıp, kendilerini madene gömüp öldürmeleri komplo, üç beş kuruşa çocuklara gemi alınıp absürt fiyat söylentileri komplo, kuş gribi safsatası sonucu öldürülen tavukların ardından Unakıtan’ın çocuklarına üç beş yumurta sattırması komplo, para dolu ayakkabı kutularının evlere konulması komplo, Rıza Zarrap ve bakan Muammer Güler’in oğullarının varlıkları komplo… Her olumsuz şey komplo…

Hükümet karar ve icraatlarında olumlu olanlara bakalım; emeklinin maaşındaki cezbedici artış, devlet memurlarına Avrupa’yı bile imrendirecek getirilen yasal hak ve iyileştirmeler, özelleştirmelerin yabancılar yerine çalışan personele satılması, orman arazilerinin yok olmasını engellemek için özel mülk alanlarına çevrilmesine teşvik ve yüksek getiriler, yol yapımlarında bir ağacın bile feda edilmemesi için yapılan üst geçit ve viyadükler, denizin korunmasına ilişkin gösterilen çaba, radyo aktif madde ürettiğinden termik santrallerin kapatılıp rüzgâr ve su gücüne dayalı elektrik üretimi çalışmaları, zeytinlik, tarım alanları ve sair bahçelerin korunmasını sağlayacak şekilde yapılan hidrolik santraller, Amerika gibi bir dostu kaybetmemek adına Esat’ı kendi halkıyla karşı karşıya getirenlerin kimler olduğu önemsenmeden Esat karşıtı olma, Irak için Amerika fetva verirse Musul ve Kerkük müdahalesine sıcak, ama tedirgin bakma, IŞİD ile aradaki sıcak bağları soğutmadan halkla IŞİD ilişki dengesi kurmadaki basiret, IŞİD’in bombalama cüretinde bulunduğu Veysel Kareni türbesi için de basitli kararlar alması ve tekrarının mümkün olmayacak biçimde önlem alınması, Doğu Türkistan’da , Uludere’de, Hocalı’da, Arakan’da ve diğer Arap olmayan, ama Müslüman olanların öldürülmesindeki duyarlılık ve başbakanın ağlamaktan gözlerinin şişmesi…

Mustafa Albayrak’ı kutluyorum, cemil Meriç’in “Zulmün olduğu yerde tarafsızlık namussuzluktur” sözünü almasındaki gerekçeyi düşünen herkesin sehven telefonlarına isimler eklenerek sehven tutuklanıp sehven suçlu gösterilmesi ve en az bir yıl sonra sehven fark edilmesine bağlıyor olmalı. Çünkü sehven suça karıştırılanlar zalimler ve hükümet düşmanları bunları görmek ve sehven suça karıştırılanların yanında olmak namussuzluk anlaşılan Albayrak’a göre. Peki, namusluluk nedir? Her şeye rağmen AKP’li olmak mı?

Dikkatimi celbeden en önemli husus da Albayrak tarafından sayın başbakanın Hz. Hüseyin’e, karşıtlarının ise yezit ve taraftarlarına benzetilmesi. Çok isabetli bir benzetme olmuş; sayın başbakan Hz. Hüseyin gibi servetini Allah yolunda dağıtan ve üzerinde elbisesinden başka bir şeyi olmayan bir Müslüman. En belirgin özelliği de üç beş simit için yüz lira vermesi…

Mustafa Albayrak’ı okuyunca çok şey kazanacaksınız. Şimdiye kadar kimsenin size kazandıramadıklarını… Haydi, bakalım hayırlısı…

27 Haziran 14
Bodrum
Osman Aktaş