Sevgi en azgın yüreği uysallaştırır, en uysal yüreği azdırır. -Alexis Delp |
|
||||||||||
|
Bu korku ve endişe asayişten kaynaklanan bir durum değil,aksine evde bekleyen sevimli Bir canavarın üzerime salacağı “bıkkınlık ve sıkıntı okları”nın hedefi olma korkusu,ne kadar Kaçarsam o kadar isabet aldığım ve bir türlü savuşturamadığım oklar bunlar… “Bir elinde cımbız bir elinde ayna,umrunda mı dünya!” diyor ya Orhan Veli, bizim küçük canavar bir elinde İpad,bir elinde laptop,bir elinde oyuncak,bir elinde Tv kumandası,o da olmazsa oyuncakları,mp4’ü ve elbiseleri ile “devr-i alem” değil ama “devr-i Daire” yapıyor… Bense bu modern oyuncakların ortasında yuvarlanan canavarın reaksiyonundan Bir nebze de olsa geçici kurtuluşun rahatlığını yaşıyorum ama nereye ve ne zamana kadar?.. Çikolata krizi gelinceye kadar!.. Ve o meş’um kriz geldiğinde iki kademeli “kronik diyalog” başlıyor;.. -Baba,çikolata istiyorum,baba popcornlu süt ver… Eğer o anda kilerdeki “çikolata deposu”ndan istedikleri çıkarsa “market dalgası”ndan yırtıyorsunuz Yoksa arkadan “alışveriş tufanı” gelecektir;.. -Baba,markete gidelim,noooolurrrrr!!... Birkaç cilveli söz ve dürtüklemeden sonra kızının “naz kölesi” olan bendenizin ağzından standart Sözcük çıkacaktır;.. -Tamam kızıııımmm… Sonra market içinde “Tamek’se koy sepete” faslı başlar;.. -Baba,bunu istiyorum,bunu beğendim… -Bunu alabilir miyim babaaaa?.. Karşısında “hayır” diyemeyecek bir “evet’çi bedbaht”ın olduğunu bildiği halde kurnazca Bir “nezaket gösterisi”dir bu market içinde… Zaten oldum olası ağabeyiyle beraber neden anneleriyle değil de benimle alışverişe gitmek İstediklerini; anneleri olduğu zaman yarı keyifsiz ve buruşuk bir surat içindeyken benimle geldiklerinde yüzlerini bir “sevinç furyası” kapladığını anlayamadım!.. Evin oturma odasında tv izleme ve “zappinf keyfi” yaşama şansınız yoktur zira tv kumandası sadece trt çocuk,yumurcak tv ve cartoon network’e kilitlenmiştir ve artık aynı bölümlerin sayısız kere izlenmesinden dolayı bizim küçük canavar çizgi film kahramanlarından önce replikleri söylemekte, kendisi kadar bu konuda meleke kesbetmiş olan annesiyle yarışmaktadır…Sizin tek şansınız salona iltica etmek,orada inziva faslına çekilmektir..En azından hem onların hem de annesinin “maç fobisi”nden ve şikayetinden uzak meşin yuvarlakla beraber “saadet zinciri” kurmaktır… Tabii bir de servis saatlerinda yaşadığımız “kriz nöbeti” var… Ağabeyiyle beraber yaptığımız arabalı okula “geliş-gidişler” küçük hanımefendi’de zaman zaman Kriz nöbetlerine dönüşüyor;mutlaka bunun rövanşı alınmalı,arabanın ön koltuğunda radyo frekansları Arasında gezinerek o ayrıcalığı tatmalı,bunun içinde babacığından telefon vasıtasıyla “garanti” Alınmalı ama bu garanti “söz vererek!” alınmalı,”tamam veya almaya çalışırım” gibi kaçamak Cevapların sizi kurtarma şansı yoktur…. Bizim evde “hava raporu” sonbahar,kış,ilkbahar soğuk ve sıkıcı,standart ; yazları ise biraz daha sıcak hareketli geçer...Bu değişimin sebebi ise havuz ve deniz keyfinin devreye girmesi,bizimkinin babasını evde unutmasıdır;benim rahat ve huzur içinde balkon keyfi yaptığım,tv karşısında “beş keçilik köy ağası”zevki tattığım günler ve saatlar… Peki bütün bunlar hayatınızın “rutinleri” olurken sizin hiç hasretle karışık duygularınız ve mukayeseleriniz olmuyor mu?.. Bazen tüm bunlardan bunalıp “nostalji dünyanız”da yolculuk yapmıyor musunuz?.. Ben de çocuktum ama teknolojinin ve rantın henüz kirletmediği heyecanlarım,düşlerim vardı.. Ne pırıl pırıl yanan vitrinler,ne modern çarşılar ve mağazalar,ne lüks otomobiller ve apartmanlar vardı;akasya ağaçlarının ortasında kerpiç ,tuğla karışımı ahşap evlerde büyütürdüm düşlerimi.. Tahta sedirler üzerinde pencereden nal şıkırtılarıyla karşık faytonları,arada bir geçen ford minibüsleri,seyyar satıcıları izlerdim heyecanlı ve meraklı gözlerle..Bahçedeki küçük tandır evinde Maltuzun üzerinde pişen etli kıyma,tereyağlı pilav kokularıyla,hurma tatlısı ve kadayıf kokularıyla büyüdüm ben..Ne pizza ne hamburger gibi suni kokular,ne çikolata ne cips gibi jelatinli sahte tatlandırıcıları tanıdım.Ramazanda çıkan horoz şekerleri,sokakta satılan elma şekerleri,kuzineli sobada pişen patates,tandırda kızaran çörek,sac üzerindeki yufka ekmeği yiyerek doyardım;hem de ne iştahla!.. Köye gitmenin heyecanıyla uyuyamazdım,tatil demek köy demekti,atlı arabaya binmek,harmanda düven sürmek,sap yığınlarının arasında yuvarlanıp saklanmak,meranın önündeki çamura dalmak,ırmakta çimmek..Sonra en güzeli neydi biliyor musunuz;eli nasırlı yüzü güleç köy insanımın -“Yiğenim,sen kimlerdensin” diyerek tanıdıktan sonra “Maşallah” sözleriyle saçımı ve yüzümü okşaması Anam ile Babamdan sitayişle bahsetmeleriydi..Sonra beni seven o büyüklerin kimlerden,hangi sülaleden olduklarını rahmetli amcama sormam ve onun bana anlattıkları.. Dedemi,Ebemi ve onların aile büyüklerini dinleyerek büyüdüm rahmetli amcamdan..Sanki heyecanlı Bir film izler gibi onu dinlerdim gözlerimi ayırmadan..Geceleri akraba ve komşuların gelip gaz lambasının titrek ışıkları altında yaptıkları sohbetler,eski köy ortamı hikayeleri..Sanki Sinbad’ın uçan halısında gezer gibi gezerdim onlarla beraber zaman içinde.. Köyden ayrılmam benim için bir “hüzün”dü.Ama ayrılıp şehre döndüğümde köy havası eksik olmazdı ki bizim ahşap evde.Köyün yarısı gelir-gider,rahmetli Babamın kapıdan içeri girerken eşikte meraklı gözlerle ayakkabı araması ve yabancı ayakkabılar gördüğünde gözlerinin gülmesi.. Hiç yadımdan çıkmaz benim.. Yazlar da kışlar da tatlıydı;her mevsim en güzel elbiselerini giyerek karşılardı bizleri..Ne “küresel ısınma” ne de soğuma tehlikesi bilmezdik;Güneş de bulutlar da “rahmet” arkadaşıydı bize adeta.. Yağmur ve kar saklanmazlardı, toprak hasret çekmezdi onlara..Bereket derdi büyüklerimiz ve adam boyu karları kürerlerdi ellerinde kürek ve yabalarla.. Öğretmenlerim vardı;idealist,donanımlı,yetişmiş ve güler yüzlü..İmkanları kısıtlıydı ama yürekleri o kadar cömertti ki;kendi kütüphanelerinden bize ödül olarak kitaplar hediye ederlerdi.. Bizi birer “yarış atı” değil insan olarak gördüklerinden önce “namus ve dürüstlük” kavramını aşılamaya çalışmışlardı. Meslek ayırımı yapmadan millete hizmetin bir “aşk” olduğunu onlardan öğrendim,gördüm ve yaşadım.. İşte böyle sevgili kızım..Seninle benim dünyam çok farklı..Çünkü aramıza o kadar engel girdi ki ne sen Beni ne de ben seni anlayıp tanıyamıyorum..Anlatamıyorum zira merhum M.Akif’in; “Ağlarım ağlatamam,hissederim söyleyemem, Dili yok kalbimin ondan ne kadar bizarım” Mısralarında ifade ettiği ruh hali benim ruh halim..Kelimeler kifayetsiz kalıyor duygularımı ifade Etmeye ve takatim yok kendi dünyamı avuçlarımın içinde sana sunmaya..! Aynı çatı altında tamamen “ayrı dünyalar”ın insanları olmak.. Duygularımızın ve isteklerimizin hatta beklentilerimizin kendi dünyalarımızda hapis kalması.. Konuşan ama anlaşılmayan,.. Yaşayan ama kendi dünyasında tutsak.. Ne kadar çok isterdim beni ve seni tutsak alan şu “çağdaş zincirler”i kırıp seni kendi dünyama Taşıyıp orada beraber yolculuk yapmayı.. Kimbilir,bir gün mezar taşıma bakarken sen de “hasretleri”ni gözyaşlarına katacaksın.. Ve kimbilir bir gün sen de kendi dünyanı ve özlemlerini çocuklarına aktarmak isteyeceksin Ama kelimeler kifayet etmeyecek.. Her şey değişse de eskise de değişmeyen tek gerçek aramızdaki “Sevgi” olacak.. Ve o hep yaşayacak!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © lütfi akarçay, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |