"Bir kitabın kaderi okuyanın zekasına bağlıdır." -Latin Atasözü |
|
||||||||||
|
Evet başlayalım küçük küçük... Bir 10 Kasım daha geçti ve geriye kindar, dindar, çağdaş, laik, dürüst, yalancı, riyakar, umursamaz, üzgün, umutlu kısaca türlü türlü yorumlar kaldı. Bir insan bu kadar çok eleştirilebiliyorsa özellikle kötü yönde eleştiriliyorsa bence işini doğru yapmış demektir. Biliyorsunuz eleştiri sadece kötü yönde olmaz. İyi eleştiri de olur ama ne yazık ki Ata hakkında çok fazla kötü eleştiri gördüm. İnsanın doğasıdır bu. İnsan başarılıyı, güzeli, iyiyi hemen öyle çekemez önce kıskanır ardından da yok olsun, çirkinleşsin, kötü olsun ister. İşte Mustafa Kemal Atatürk'e yapılan bunun ta kendisidir sevgi dostları. Atatürk gibi bir lider, bir vatan sever, bir yenilikçi bu eleştirileri hak edecek kötü bir şey yapmadı. Her insan gibi her kul gibi bazı hataları olmuş olabilir. Bunun kadar da normal ne olabilir ki? Zaten Atatürk'e inananlar, onun yolundan gidenler o puttur o peygamberdir o bir tanedir demediler ki... 11 sene önce böyle bir düşünce yoktu bile. Sadece Atatürk'e saygı vardı. Nedendir bilinmez pek te kurcalamak istemiyorum ama bir şekilde sanki ülkede Atatürk'e tapanlar ve onu Tanrı yerine koyanlar varmış gibi yapılıyor. Bu çok ayıp ve çok üzücü. Yapmayın böyle şeyler. Böyle yaparak Atatürk adını kötülemek gerçekten sizlere yakışmaz. İstediğin partiden yana ol, istediğin dine sahip ol, istediğin ırktan gel ama adam gibi adamları kötülemeyin. Üzüldüğüm belli başlı eleştirileri paylaşmak istiyorum. Olmasaydın da olurduk. İngiliz ajanı Atatürk. Tarihimizi ve geleneklerimizi yok eden kişi. Dine karşı saygısı yoktu. Şimdi... Severim yaratılanı yaratandan ötürü diye geçinen insanların yazdıkları bunlar. Olabilir, saygı duyuyorum bende bu yazdıklarına. Ne kadar müslümanlık göze batmama, bilmeden eleştirmeme, herkese saygı dini olsa da bende bu insanların anlayışına sığınarak bir şeyler yazmak istiyorum. Tabi ki benden müslümanlığı öğrenecek değiller ama dediğim gibi anlayışlarına ve aflarına sığınarak ölümlü, basit bir kul olarak bir şeyler yazmak istiyorum. Hazırsanız başlıyorum. Öncelikle Atatürk olmasaydı olur muyduk pek emin değilim. Bilirsiniz canımız biriciğimiz padişahçığımız ve onun kudretli ordusu dağıtıldığında halkı bir hüzün ve bir umutsuzluk sarmıştı. Zorla imzalar atılmış, ordumuz ise dağıtılmıştı. Adam gibi adam işte o an tarihte yerini almaya hazırlanmıştı. Bu duruma bir dur demeli, bir şeyler yapmalı demişti. Bir gemiye atlayıp kongrelerine, halkı birleştirme düşüncesine başlamıştı. Halka küçük küçük her şey kaybedilmedi düşüncesini aşılamaya başlamıştı bir kere. Öyle ki bunları aşıladı diye de vatan haini ilan edilmişti. Böyledir bu işler. Büyük adamlar başka ''büyük adamlar''ın canını sıkar. Halkıyla beraber savaşmış, vurulmuş, suikasta uğramış ve küllerinden yeni bir millet, yeni bir ülke doğurmuştu. Bu İngiliz ajanıdır diyenlere gelsin. İngiliz ajanı ülkeyi kraliyete bağlar, yeni bağımsız ülke yaratmaz. Geriye tarihimizi ve geleneklerimizi yok eden kişi ve dine karşı saygısı yoktu düşüncelerinin niye yanlış olduğunu açıklamak kaldı. Burada mola verebilirsiniz isterseniz. Yazı yormuş olabilir. Bazı şeyler tazelenebilir, bazı şeyler yakılabilir. Ben sorgulamam, ben yazıyorum sadece... Hayat sizin karar sizin... Sonuçları da öyle. Hatırlarsınız ve öğrenmişsinizdir ki 1789 Fransız Devrimi diye bir şey çıktı. İnsanlar niye böyle saçma sapan adamlar bizim başımızda, niye herkes dine bu kadar karışıyor, niye biz özgür olamıyoruz ki dediler. Ardından çatır çatır krallıklar ve imparatorluklar yıkılmaya başladı. Ne kadar insancıl da davranılsa insanları bir kere özgürlük ve milliyetçilik ateşi sardı mı aşk olsun tutabilene... Osmanlı İmparatorluğu'nun başına gelen de budur. Belli başlı milletler memnunda olsalar ayaklanmaya başlamış ve Osmanlı Devleti'ni çökeltmiştir. Teknoloji, eğitim ve parasal sıkıntılar yaşayan bir imparatorluk tabi ki ayakta kalamaz. Özellikle Yeniçerilerin ihanetini ben yazmak bile istemiyorum. Çok ayıp ettiler çok. Neyse... Durum böyleyken, her millet kendi ülkesini kurarken, belli başlı teknolojik, bilim, takvim, kıyafet gibi değişiklikler olurken Osmanlı İmparatorluğundan geriye kalan son parça olan Türk halkı içinde yani Türkiye Cumhuriyeti içinde geri kalmak anlamsız olacaktı. Bu yüzdendir ki Atatürk te bu yeni millette yeni ve çağdaş değişiklikler yaptı. Bana göre, Atatürk için bu yenilikler Türk milletine uyardı uymazdı onun için bu sorun bu değildi. Sorun Türk milletinin batıdan geri kalmaması için bir an evvel toparlanması gerekiyordu. Bu yüzdendir ki devrimler arka arkaya ve hızlıca yapıldı ve sorgulayanlara gerekli cezalar ve de belki de dahası uygulandı. Bizim milleti kandıranların belki de Ata'nın en büyük hatası budur. Devrimleri hızlı yapması ve halkın buna hazır olmaması. Görüyoruz ki hala hazır değil. Bu yüzden Atatürk'e bu kadar kin duyuyorlar. Özgür ve nesnel düşünseler aslında hepsi onların iyiliği içindi ama koyuna çoban olma hakkı versen, koyun yine koyun olmayı tercih eder eh böyle de bir gerçek var. Dolayısıyla Atatürk tarihi ve gelenekleri yok etmedi. Sadece eskimiş düşünceleri yenileriyle değiştirdi ki Batı ile fark kapatılabilsin, onlarla rekabet edilebilsin ama anlaşılamadı ne yazık ki. Buraya mutsuz surat koyabilirdim ama vazgeçtim o da ayrı bir dert. Geriye son ve yanlış düşünce olan dine saygısı yoktur kaldı. En tartışılır ve benim en sevdiğim sözünü yazmak istiyorum. ''Benim dinim yok ve bazen bütün dinler denizin dibine batsın istiyorum. Yönetimi ayakta tutmak için, halkı tuzağa düşürür gibi dine gerek duyan kişi, zayıf bir yöneticidir. Benim halkım demokrasinin ilkelerini, gerçeğin buyruklarını ve bilimin öğretilerini öğrenecek. Boş inançlar gitmeli''. Bu söz o kadar anlamlı ki birazcık düşünürseniz aslında dine ne kadar saygılı olduğunu anlarsınız. Allah kullarına seçme hakkı vermiş. İster inanırsın ister inanmazsın. Senin seçimin. Şahsen ben de Atatürk'ün inanıp inanmamasıyla ilgilenmiyorum. Daha Allah buna karışmazken kulların karışması mantıksız değil mi? Yine öyle büyük bir lider ki gelecekteki yöneticilerin dini kullanacakları hissetmiş gibi böyle bir cümle yazmış. Din oyuncak değildir a dostlar. Din hepimizindir, din bizim yaşadığımızdır, din bizim inandığımız, bizim kararımızdır. Allah ve kul arasına hiçbir yönetici, lider veya hacı - hoca giremez bunu kabul edelim. Bunu bilelim. Atatürk te bunu istemiştir. Dini öğrenelim istemiştir. Ezan Türkçe olduğu için yemediği laf kalmamıştır ama şöyle düşünülmemiştir. Ezanı anlamamak mı önemli yoksa ezanın harmonisinin bozulmaması mı? Bu konu da uzar gider. Biliyorsunuz ki hala din konusunda çok çekiyoruz. Çünkü herkes bir şey diyor, herkes birbirine karışıyor, herkes birbirini kötülüyor. Buna rağmen tek bir kişi, o beğenmediğiniz kişi, din kimseye alet edilemez diyebiliyor. Bu yüzden de dine saygısı olmamıştır diyenler önce dindarlara baksınlar sonra Ata'nın yaptıklarına ve dediklerine baksın diyorum. Biliyorum yoruldunuz, biliyorum hadi bitir be adam diyorsunuz, bitiriyorum merak etmeyin. Atatürk bu ülkeye daha iyisi gelene kadar en iyi liderdir, en iyi vatanseverdir, en çok damgasını vuran kişidir. Hepimizin bu naciz vücutları bir şekilde toprak olacaktır ama Atatürk ismi hep bir yerlerde kalacaktır, buna inanın ve sevinin. Bilmeden kötülemeyin, araştırın, tarafsız olun. Belli günlerde saygı göstermeyi zaten kendiniz isteyeceksiniz.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Alp Şahin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |