Olgunluğa erişmemiş şairler ödünç alır, olgunluğa erişenler çalar. -George Eliot |
|
||||||||||
|
Nereden biliyorsun lan deme... Ulan belli işte... Bir şeyleri anlamak için konuşman gerekmiyor ki... Hareketleri, yakınlıkları, birbirlerine bakışları... Aralarındaki bağ belli... Abi bir bakar mısın desem... Kızı görmeden vereceğim maksimum nakit 200 TL... Gitse gitse iki üç gün gider... O da insanca yemek yerlerse tabi... Yemezlerse 10 gün... Sonra? Yine mi ben? Ya da başkası? Ya da yalnızlıkları? Umut versem bir dert, vermesem bir dert... Elimden geldiği kadarıyla hani bilen bilir... Bir şeylere yardımcı olmaya, bir şeyleri bir tık değiştirmeye çalışıyorum... Askıda faturaya giriyor, cüzi ücretleri temizlemeye çalışıyor, ‘’abi para verme yemek ısmarla’’ diyenlere sık olmasa da dayanamıyor, bir şekilde destek oluyorum… Bunları yapmama rağmen ‘’İçiyorsun lan’’ diyenlere de nispet, üstüne üstlük bir de kan bağışı yapıyorum. Evet… Damarlarımda ve kanımda biradan kaynaklı promil olabilir… Fakat eğer benim kanım vakti zamanı kısıtlı olan biri için hala tercih sebebi değilse, hala Yaratan’ın gönderdiği kitapta ve kitaplarda binlerce kez adalet, liyakat, dürüstlük gibi değerler tercih edilmiyor, yine de 1-2 ayetindeki alkol dert oluyorsa, o kişi pekala kanımı almayabilir, beraberinde yolu açık olabilir, amma velakin, tercih eden başka biri memnuniyetle alabilir... O da hala istemiyorsa çöpe atılabilir. Bunu alkol alıp hemen ertesi gün kanımı vermeye gittiğim için söylemiyorum. Hani alkol almışımdır… Kah üç gün, kah beş gün sonrasında kan vermişimdir… Haliyle sonrasında kendi hayatıma devam edip tekrar içmişimdir… Fakat yine de her kendimce yaptığım doğru hamlede bana ‘’ama alkol alıyorsun’’ deyip ben kötüleniyorsam? İşte burada umutsuzluğa düşerim. Niye? Ne hikmetse her şeye rağmen bana yardım gelmeyecekmiş gibi geliyor... Bitmem, yok olmam, ‘’Yaaa Alp efendi… İşte o kadar yazdın, çizdin… Her şeyi çok biliyor ve çok içiyordun ya… İşte sonun bu’’ denilip infaz edilmem isteniyormuş gibi geliyor. Eh peki… Madem kafalar bu şekilde, kinle ve içten içe gıpta ile ilerliyor. Peki… Ben ve başka hayatlardaki yansımalarım ölsün, bitsin, gitsin... Sonra? Benim gibiler yokken; kah siz, kah sevdikleriniz, belki de muhtaç olduklarınız; yardıma ihtiyacı olduğunda sizlere kim yardım edecek ya da kim kan verecek? Hem de ‘’içiyor o ya’’ demenize rağmen. Bu yok değil mi? Sonrası yok? Verebileceğiniz şahsi zararlardan sonrasını ön göremiyorsunuz… Muazzam. O yüzden; her gördüğünüzü, duyduğunuzu yorumlayıp, bilip bilmeden yorum yapmazsınız bu bir seçenek... Ya da ben, yansımalarım ve daha iyilerimden kat kat bazı şeyleri – inşallah - yaparsınız bu da bir seçenek... Yapamıyorsanız da... Vakti zamanı illa ki gelir... O zaman ağlamak yok. Dedi dersin... Emin ol, olur. Özetle, ne düşmanınız, ne de dibe vurmasını istediğiniz ben değilim, artık bunu kabul edin, eleştirileri de kabullenin.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Alp Şahin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |