"...Ve hepimiz az ya da çok rüyacı değil miyiz!" -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Şiir evrensel edebiyatın bir dalıdır. Ülkemizde hangi yaşta olursa olsun, eli kalem tutan, özellikle kollarında saz yaylatan, gönlünde yavuklu, ülkesinde kavuklu, gurbette sıla hasreti çeken kişilerin, daha yatkın olduğu, aynı zamanda sanat ve kültür başlığı altında çileli bir uğraştır. Salt şiir, aşıklık geleneği ve yukarıda sıraladığım olgular dışında, haksızlığa uğramak, yokluğu, yoksunluğu bulunan konular, yalnızlık, şairliğin ateşleyici unsurlarıdır. Burada ki konumuz eli kalem tutanlaradır, Aşıklık geleneğinden gelen sazlı ozanları, bir vesile olursa, başka bir yazımda anlatırım. Şiir, kulağa, göze, ruha hitap eden bedii bir güzelliğe sahiptir. Şiirin asıl anlamı, sihri, güzelliği buradadır. Başlığımız ‘Şiir niçin yazılır’ olduğu için, şiirin aksiyonu yönüyle başlamış oldum. “Şair olunmaz, şair doğulur” sözü evet doğru, bence açıklamaya muhtaç olarak doğrudur. Bu söz şairleri irdelemek, sevmedikleri kişileri, kendilerinden ayrı tutmak için söylenmişse ayıp ve çok yanlıştır. Erken yaşlarda şiire başlaması anlamına da gelmez. Akı ne ki, çoku ne olsun. Üstüne basarak söylediğim bir sözüm var. ‘Yaşayıp da şair olmamak elde mi?’ Evet, -şair olunmaz, şair doğulur- olayları yaşadıktan sonra şair doğar veya şair olur. İsteyen gene anasının karnından ayrı genle 9 ay, 10 günün dışında doğduğunu sansın. Her türlü etnik düşüncelerden uzak, sanat için yazılan şiirler değer taşırlar. Duygusal ruh haliyle yaşamın her tezahürünü dizelerimizde yansıtabiliriz. Şair, kişiliğini duyurmak, varlığını haberdar etmek için yazar. Şairlik daha önce, belki tarih öncesi tescil edilmiş bir kavramdır.Yaşayan bir varlık gibi değil, insan olmak gibi üstün ruh haliyle kendine güvenini artırır, bu sıfatıyla şairliğini sürdürür. “ Şiir, sanat için mi, toplum için mi? Çok soruldu. Şiir, sanat için olduğu kadar, aynı ölçüde toplum için, hatta birey için, gönlü ve aklı arasında geçen psikoterapi merkezidir. Bu görüşlere, diğer görüşlere ağırlık kazandıracak başka ekleyeceklerim var. Eskilerin hiciv dediği şiirin, bir de -Yergi- yönü vardır. Şiirin bu yönü, ters dönen vagonların rayına oturtulması gibi, mizahi yönüyle okurken düşündüren, en azından hatırlatan, gerçek bir yanı vardır. Bence şairliğin asıl ve asil görevi budur, özellikle ülkemizde. Birkaç ay evvelki ‘Türk Dili’ sayılarının birinde şiirden bahseden bir refikimizin, ‘yetmiş yaşın üstünde olanlar şiir yazmasın’ gibi emir verircesine bir cümlesi gözüme çarpmıştı. Derginin yayına hazırlık aşamasında, düzeltmenlerin gözünden kaçmış olacağını düşünüyorum. Eğer genelleme yapılmadan, bazı kişiler için söylenmişse, ki o da ayıp. Konu ayrılmadığına göre, genele karşı söylenmiş bir gaf niteliğindedir. Üstat Necip Fazıl Kısakürek son nefesine kadar şiirini yazmış, ‘Türk Edebiyatı Dergisi’ de, damarında atan nabzını, durana kadar okuyucusuna nakletmişti. Günümüzde 70 yaşını aşan, yetmişine merdiven dayamış pek çok değerli şairlerimiz var. Böyle bir sözü söyleyen, söyleyebilen kimdir, bu sözü söylettiren nedenleri merak konusu? Şiir yazmak bir yaşam biçimidir, bu sözü söyleyenin, yaşamın dışından biri olduğunu sanıyorum. Bendeniz de elimde olmayarak 70’i aşanlardanım amma, şiir yaşım genç, henüz 26. Cadde, bulvar akan insan seline, motorlu araçların sesleri de karışınca, gaipten kaynayan homurtu halini alır, hiçbir kimsenin karşı gelmediği bir homurtu... Bu homurtu içindeki bazı kişilerle, aramızda kategori ve bakış açısı farkı olabilir. Her kişi çağının şahididir. Hani nerde bu şahitler, birkaç karikatürist, yazar, sanatçı dışında... Bireysel sporlarda, yarışmalarda, özel sektörün çeşitli dallarında aşamalar, başarılar yaşanıyor. Ne yazık ki, gereken medyası oluşmuyor. Hani nerde eceline soyunanlar Seksen yıldır aşılmayan, aşmayı bırakın Hani nerde altı okla gösterilen ilkeler, Gerçeğiyle hiçbiri yok maalesef Ve yetişmiş genç nesilleri uyaracak, Tevfik Fikret, Ziya Gökalp, bir Eşref ‘Moliere’ de çağını yazmış komedisinde Biz de çağımızı yazıyoruz Pirzola yedirmek için Aslında oynuyoruz da Tüm milletin önünde Bir tiyatro galasında, Oyunun adı da var, ‘Bir gözü kör korsanlık’ Bilgeliğin dik âlâsı Ben deyim sınıf farkı, Siz deyin budalası. Konumuz ‘Şiir niçin yazılır’ Bana göre şiir, birazcık da bunlar için yazılır. Saygılarımla. Haydar Köprülüoğlu
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Haydar Köprülüoğlu, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |