Bu kitap çok gerekli bir açığı dolduruyor. -Moses Hadas |
|
||||||||||
|
“Ulusal egemenlik öyle bir iştir ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, yok olur. Ulusların tutsaklığı üzerine kurulmuş kurumlar her yanda yıkılmak zorundadırlar.” Mustafa Kemal Atatürk 2023 senesini güzel hayal etmek istiyorum... Tüm yaşanmışların unutulmasını, -yanmış toprağın yeniden kendini bulması- gibi, -nadastan sonrası verimine hazır bir tarla - gibi düşlüyorum yurdumu... Şurası bir gerçektir ki, 1923 senesi ve sonrasında da yurdumuzu işgal etmiş Haçlıların, -kana susamış iştahlarını- bastırmak imkânsızdır. Tarihin her sayfasında benzer kareleri görmekteyiz. Mustafa Kemal Atatürk, halkı ile direnip, savaşmış; can ve mal kaybı yaşamış ülkemin yangınlarını söndürmüş, küllerinden yeniden bir Türk Ulusunu Diriltmiştir. Ayrıca BİR TÜRK’ÜN uluslar arası, dik, onurlu duruşunu da kazandırmış olup, Türk Kimliğini kazandırmıştır. O yüce kişiliğin iç, dış siyasetini 1923 sonrasında da tüm dünya ülkeleri hayranlıkla izlemiş örnek almışlardır. Cumhuriyetimizi kabul eden ilk ülke Fransa olmuştur. Ben bundan yola çıkarak anımsadığım üç tarihi kişiliğin ülkem ve Türk Halkı hakkındaki söylemlerini bir kez daha anımsatmakta yarar görmekteyim. Bu isimler; Fransa İmparatoru Napoleon Bonoparte, Pierre Loti ve Alphonse de Lamartine’dir. Napoleon'un, "Türkler öldürülebilir ama yenilgiye uğratılamazlar." sözleri hayalimi daha çok beslenmesine neden oluyor. Ve bu sözlerin izleğinde yine Çanakkale’ye koşuyor yüreğim. 1833 yıllarında yurdumuzu ziyaret etmiş, aynı zamanda bir “Türk dostu” olan yazar, Türk tarihi ve Türkiye izlenimlerini Doğuya Seyahat, Doğuya Yeni Seyahat, Türkiye Tarihi ve sekiz ciltlik yazmış olduğu “Osmanlı Tarihi” kitaplarıyla tanıdığımız, -Fransız düşünür, şair ve yazar -Lamartin’in ; “…Türklerin yurdu efendiler, kahramanlar, şehitler diyarıdır. Böyle bir milletin düşmanı olmak, bence insanlığın düşmanı olmaktan farksızdır.” Ünlü yazarın hakkımızda haykırdığı bu soylu sözleri; akılımı bir sarmaşık gibi sarılıp, kuşatıyor; boşalan mutsuzluk bataryamı enerjiyle dolduruyor. Ülkemizde Cumhuriyet öncesi ve sonrası gözlem yapma şansı olan Fransız roman yazarı Pierre Loti, “…Türk soyluların soylusudur. Yapma olmayan, gösterişi olmayan bu pek yüksek soyluluk ona doğanın armağanıdır.” Duygusal, ülkeme hayran Fransız Şairinin hakkımızdaki sözlerini düşünmeden edemiyor insan. Acaba şair yüreği bu düşüncesini hangi ortamda, kimlere içtenlikle söylemişti? İşte tam burada düşüncelerimi sorular bölüyor: Mademki Türkler ve Türkiye; emperyalistler tarafından –barbar, vahşi ve ilkel- olarak, Ruslar tarafından da –hasta adam- sıfatlandırılıyor, o halde neden aydın, hümanist, barışçıl, dünyaca tanınmış şair ve yazar, biricik kızının ölümünden sonra -huzur bulmak- için ülkemize geliyor ve Abdülmecid’den ikamet etmek için izin rica edip, ülkemizde Marmara ve Ege Bölgesinde yerleşmek istiyordu? Ülkemize ilk kez 1876 senesinde gelen Pierre Loti, yurdumuza ve Türk insanını yakından tanıyınca hayran olan, Türkçe konuşmayı öğrendikten sonra Türkçe-mize hayran kalan, Kurtuluş Savaşında yazılarıyla hep Türkiye’yi ve Mustafa Kemal’i destekleyen, barışçı ve insancıl duruşuyla kendisini sevdirmiş, -kim haklı kim haksız- bilincinde olan, müthiş bir gözlem ruhu oldukça kuvvetli bir insandı. İçimden haykırmak geliyor: “Yuh, yani bir Fransız gibi de mi olamayacağız!” diye… 2023 yılında inanıyorum ki; Cumhuriyetimizin 100. yılını onurlu duruşumuzu koruyan NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE sözlerini TÜR HALKI olarak haykıracağız ve kutlayacağız. Bu inancımı yitirdiğim an yaşamadığım gündür benim... Hiçbir kötülük, hiç bir acı sonsuz olamaz. Ne zaman umuduma kurşun sıkmaya çalışan biriyle bu konuları konuşmaya kalkışsam yüreğimi sıcacık kuşatan, hezimete uğramış İngiliz Sir Juliet Corbert’in, tarihin o kanlı sayfalarında altın harflerle ışıyan sözlerini anımsıyorum: “Çanakkale’de başarılı olamadık? Nasıl başarılı olurduk ki? Zaten Türkler yuvasına girilmiş aslanların hiddetiyle cüret ve cesaret kahramanlığı ile savaşıyorlardı. Böyle bir millet görmedim.” Cesaretimi körükleyen bu sözlerden aldığım enerjiyle daha çok direnç kazanıyorum. İşte bu anlarımda damarlarımdaki kanın akışı hızlanıyor, ülkemin erozyona uğramış iç, dış siyasetiyle, -korku kültürü- virüsüyle aşılanmış bu nedenle uykuya yatmış Türk halkının, - uyanacağını ve yeniden ayağa kalkacağını- umuyorum. Sol yanımı acıtan düşüncelerimi de saf dışı ediyor ve beni yaratan Tanrıma dua ediyorum: “Tanrım ne olur, 2023 yılında Cumhuriyetimizin 100. yılını kutlayacağımız o günü Türk Halkına yaşat.” diye Emine PİŞİREN/Edremit 29.03.2013
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Emine Pişiren, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |