Doğaüstü henüz anlayamadığımız doğal şeylerin adı. -Elbert Hubbard |
|
||||||||||
|
Neler oluyor güzel ülkemiz Türkiye’de... *** Düşünüyorum da; bundan sonra da Türkiye diyebilecek miyiz acaba?! Yoksa ortalığı saran soysuzlar takımı, Arap uşaklığını bir milliyet sanan bedbahtlar, şu veya bu mollanın müridi olmayı Müslümanlık zanneden gafiller, şeref ve haysiyet yoksunu satılmışlar, düşmana teslimiyetçiliği insanlık belleyen entel dantel taifesi; yeni süreçte ülkemizin adını değiştirecekler mi?! Değiştirirlerse ne koyacaklar?! Geçelim... *** Tam da Hocalı katliamının yıl dönümünde, kundakdaki bebelerin, masum kız ve gelinlerin derilerini yüzen canîlerin komutanı sıfatıyla eli Hocalı mazlumlarının kanına bulaşmış kanlı katil Serj Sarkisyan’ı, yeniden seçilmesi dolayısıyla tebrik ediyor Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı... Yorumsuz!.. *** Barış süreci devam ediyor... Geçenlerde konuk olduğum bir televizyon kanalında “barış sürecini ben kendi adıma destekliyorum” dedim... Sonra da bir “ama” dedim ve“ülke halkının yüzde seksen beşi Türktür. Yüzde seksen beşi incitmeden yürütülmelidir bu süreç!” mealinde sözler söyledim... Geliniz şöyle bir bakalım... Bir tarafta: Vatanına ve milletine ihanet etmiş bir terör örgütü... Evet evet, kendi milletine saldıran, “sen bana destek vermiyorsun” dediği yüzlerce Kürt ailesini bombalarla havaya uçurmuş, onlarca aşiretin mensuplarını katletmiş bir terör örgütü... Barıştan yana, insanlıktan yana tavır koymuş Kürt aydınlarını gıyabında ölüme mahkûm etmiş ve bir kuytuda infaz etmiş bir terör örgütü... Fakir Kürt ailelerinin gencecik çocuklarını zorla dağa çıkararak ve ellerine silah vererek kana bulaştırmış bir terör örgütü... Gene fakir Kürt ailelerinin gencecik kız çocuklarını dağa çıkarmış, sözde yöneticilerinin inlerinde kurdukları haremlerine katmış ve onların iffetlerini kirletmiş bir terör örgütü... Gerek gördüklerinde kendi mensuplarını, gözünü kırpmadan kurşuna dizen bir terör örgütü... Orta Doğu’nun en büyük uyuşturucu ticaretini ve sevkiyatını sağlayan, Avrupa’daki baronlarının uyuşturucu parasıyla milyarder hayatı yaşadığı bir terör örgütü... Sadece vatanlarını korumakla görevli asker ve polislerimizi kalleşçe tuzaklarla şehid eden bir terör örgütü... Sayamadığım daha nice melânetleri olan bir terör örgütü... Ama ne hikmetse... Başları DİK!!! *** Diğer tarafta: Üç kıtaya hükmetmiş bir imparatorluğun yakılmış, yıkılmış küllerinden tırnakla kazınarak var edilen bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti... Türkün ayakta kalan yegâne kalesi... “Ben Türküm” demenin utanılacak duruma getirildiği son kale... Her karışı şehid kanıyla sulanmış vatan toprağını korumak için; son otuz yılda on binden fazla güvenlik görevlisini şehid vermiş bir ülke... Bunlara rağmen... Gizli bir elin komuta kademesini tasfiye etmeye çalışmasına karşın; yedi yüz bine yakın mensubu olan güçlü bir ordusuyla ve şerefiyle ayakta duran bir ülke... Bütün kurum ve kuruluşlarıyla, emniyet güçleriyle, silah fabrikalarıyla, özel sektörüyle, sivil fabrikalarıyla, sivil ticaret teşekkülleriyle, hava, kara ve deniz yollarıyla, devasa ithalat ve ihracatıyla, işadamlarıyla, esnafıyla, küçük ve orta boyutta ticaret erbabıyla, velhâsıl topyekûn halkıyla güçlü bir ülke... Kimseye yenilmemiş, kimselere teslim olmamış bir ülke ve millet... Ama... Başları EĞİK!!! Ben Türküm, ben bu ülkenin sahibi ve bekçisiyim demeye korkar hâle getirilmiş! *** Evet, bir barışın tesis edilmesi elzemdir... Ama... Bu milletin onurunu kıracak, şeref ve haysiyetini ayaklar altına aldıracak, başını eğdirecek bir barış yapılacaksa... Yapmayın daha iyi... Biz vatan yolunda ölmeye devam ederiz ve bunda da bir beis görmeyiz... *** Sayın başbakan: “Türk milliyetçiliğini ayaklarımızın altına aldık!” buyurmuş... Eğer ırkçılığı, kafatasçılığı kastediyorsa; Türkiye’de hiçbir zaman kafatasçılık seviyesinde bir milliyetçilik olmadı zaten... Türkiye’deki milliyetçilik, vatan ve millet sevgisine dayalıdır ve Türkün son kalesini korumaya matuf bir milliyetçiliktir... O milliyetçiliği de; onun feriştahı bile ayaklar altına alamaz! *** Sayın başbakanın egosu gittikçe yükseliyor ve arş-ı âlâya kadem basmaya çalışıyor. Oylarımızla seçtiğimizi unutup kendisini Halife-i Rû’yu Zemin, halkı da kayıtsız şartsız arkasından gidecek koyun sürüsü zannediyor! Bunun böyle olmadığını elbette ki hemen ispat etmek mümkündür ama o, otursun kalksın günde beş fâsıl Devlet Bahçeli’ye dua etsin! Ya yirmi dört saat uyuyor, ya da başbakanın emellerine hizmet ediyor!.. Cahit Kılıç İstanbul, 23 Şubat 2013
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Cahit KILIÇ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |