Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür / Ve bir orman gibi kardeşçesine... |
|
||||||||||
|
Ben acıya şerbetliyim... Anam beni doğurduğunda şekerli sudan şerbet yapmış. Okumuş, üflemiş o şerbeti, acıya dayanıklı olayım diye... Belki bu nedenledir acıya dayanıklıyım ben. Her zorluğa, her güçlüğe, her acıya kolaylıkla göğüs geriyorum. Tınmıyorum bile. Kuyumu kazmak isyeyenlere gülüp geçiyorum. Ben, acıya şerbetliyim... Ne acılar gördüm, ne acılar yaşadım... yıkılmadım. Hiç birine de pabuç bırakmadım. Toroslar gibi, Ağrı gibi bilemedin Everes gibi dimdik ayakta kaldım. Kimsenin gücü yetmedi beni yıkmaya... Sırtım asla yere gelmedi... Ben acıya şerbetliyim. Daha yedi yaşında vurdu beni dert. Çocuk gönlüme bilmediğim, tanımadığım göçmen kızı girdi mavi gözleri, sarı saçları ve tombul vücuduyla... Nasıl da her okuldan çıkışta onun arkasından gider, bir gölge gibi sessizce takip ederdim onu. Adını da bilmezdim. Ama gel gör ki yüreğime tatlı bir sızı verirdi bu tombul kız. Acı duyardım. Gözüm dolar, ağlamayı beğenmezdim. Mahallede oyun oynardı. Ben yanına gidemezdim. Bir defacık olsun aynı oyunda beraber oynayamadım. Yan yana duramadım. Üzüldüm. İçimi yedim. Yine de kendime hakim oldum. Dedim ya ben acıya şerbetliyim. Göğüs gerdim bu acıya... Ben acıya şerbetliyim. Ortaokul yıllarında başka macera yaşadım. Bu sefer esmer bir kız geldi köye. Herkesin sevgilisiydi. Giydiği kısa eteği ve o eteğin hemen ucunda görünen teni hiç unutamadım. Hele hele ilk tattığım dudak tuzunun tadını ömür boyu dudaklarımdan silemedim. Yaktı, kuruttu bu tuz beni, ama aldırmadım. Çünkü anam beni doğurduğunda okuyup üflemişti. Ben acıya şerbetliydim. Lise yıllarında başka maceralar, başka tatlar. Ama hepsi de yürekte bir ukte olarak kaldı. İtilmişliği, dışlanmışlığı, yalnızlığı, fakirliği tattım. Belki bu nedenledir beğendiğim kişiye asla arkadaşlık teklifimi yapamadım. Ellerinden tutamadım. Bir defacık sarıp, koklayamadım. Öpemedim. Acıyla yandım kavruldum... Ben acıya şerbetliyim... En büyük aşkı üniversite de tattım. Sevdim, hem de ne sevme... Vurgun yemiş gibi ölümüne bir sevda yaşadım. Alkole o zamanlar başladım. Ne zaman Ayşe Tunalı "Biri vardı, biri vardı, Seni seven sana aşık biri vardı" şarkısını söylerse ben yanar yanar tutuşurdum. Birahanedeki halim ise hiç unutulmazdı doğrusu... Orhan Gencebay'ın "Bir Teselli Ver" Ferdi Tayfur'un " Merak Etme Sen" şarkılarını dinleyerek, 7,8 hatta 9 şişe bira içtiğimi onuncuya geldiğimde ise gözlerimden akan yaşların derya deniz olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Çünkü yürek yangın yeriydi. Harap olmuş, kül olmuştu. Yine de direndim. Ayakta kaldım. Çünkü acıya şerbetliydim. Ben acıya şerbetliyim... Yüreğim yıllarca kan ağladı. Oysa bir sebep de yoktu. Aşk vardı. Sevda vardı. Sevgi vardı. Kara sevdaydı bu... Kapkara sevda... Aşka aşıktım. Ayşe, Fatma, Elif, Zeynep değildi bizi yakan... İsimlerin önemi yoktu. Kalbimiz kor alevi idi. Tonlarca su da söndürmeye yetmiyordu. Çare değildi su. İlacı başka bir şeydi... Belki bir bakış, bir dokunuş, bir yakış... İşte o ilacı yıllarca aradım. Yalnız, yapayalnız tüm yurdu dolaştım. Binlerce güzelde vefa aradım. Ama onlar acıdan başka bir şey vermediler bana. Acıları yaktı beni yıllarca... Aldırmadım. Yine de ayakta kalmayı bildim. Acılar yıkamadı beni... Çünkü acıya şerbetliydim... Acıya şerbetliyim ben... Sen varsın şimdi sırada... Başımın belası, gözümün alası... Masmavi sularda yüzen ördeğim, ufkun rengini gözlerinde saklayan bebeğim, güleç yüzlüm, beyaz dişlim, selvi boylum... Acıya şerbetliyim ben... Her an ruhuma dolmuşsun, yüreğimi, kalbimi çalmışsın... Al, senin olsun... Bir zarar vermezsin... Çünkü gerçek sevdalar zarar vermezmiş... Acıya şerbetliyim ben... Senden gelen her belaya razıyım... gönlümü açmış seni bekliyorum. Bütün güpgüzelliğinle bana gelmeni, benim olmanı bekliyorum... Boşa uğraşma... Mukavemet etme... Gönlünü aç, sevgini aç, yık içindeki kuralları... Sevgi sana rehber olsun... Acı vermeye çalışma... Acıya şerbetliyim ben...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |