İçine koyabileceğin bir karanlığın olmadan, bir ışığın olamaz. -Arlo Guthrie |
|
||||||||||
|
Şiir, duyguların, izlenimlerin dilin kullanılmasıyla ahenkli bir şekilde dizeler halinde yazılan bir söz sanatıdır. Şiir bir duygu işidir. Şairinin içindeki heyecanı, duyguları, sevinci, üzüntüyü, korkuyu, sevgiyi, aşkı kendi duygu süzgecinden geçirmesinden sonra dile getirmesidir. Şiir diğer tüm yazılardan farklıdır. Sadece dizeler ile ölçü ile yazılması değildir onu şiir yapan. Şiiri diğer edebiyat türlerinden ayıran özelliklerin başında çağrışım, sezgi, hayal, duygular, izlenim, ahenk, berraklık, duruluk, samimiyet ve içtenlik önemli bir yer tutar. Bu tür şiirler herkes tarafından sevilir. Önemli olan duygudur. Ve bu duyguyu dile getirebilecek söyleyiştir. Yahya Kemal Beyatlı ve Ahmet Haşim şiirde musikiyi ön plana çıkarmıştır. Şiirin musiki gibi olması gerektiğini ve şiirde bir ahenk olması gerektiğini savunmuşlardır. Şiirin ayrı bir dili, ayrı bir özelliği vardır. Adeta, insana Tanrı’nın bir armağınıdır şiir. Etkileyici bir güzelliği vardır. Sırrını her okuyan çözemez. Şairi ona bambaşka bir giz verir çünkü. Kelimelerle oynar. Bulmaca çözer gibi başka güzellikler yükler. Şiirin belli bir tanımı da yapılamamıştır bunca yıldır. Herkes onu kendi zevki ve sevgisine göre tanımlamıştır. Kimileri “ Ahenk” demiş, kimileri “Musıki” demiş, kimileri “Söz söyleme sanatı” demiş, kimileri “gerçeği arama” demiş, kimileri de “Doğru söz söyleme işi” demiş. Ahmet Haşim, “Şiir, bir hikâye değil, sessiz bir şarkıdır” diye tanımlar şiiri; J. Cocteau “Ne masayı anlatacağım diye masa kelimesini kullanacaksınız, ne kuşu anlatacağım diye kuş kelimesini, ne de aşkı anlatacağım diye aşk kelimesini” der; Salah Birsel’se Şiirin İlkeleri’nde aynı konuda şunu söyler: “Doğrusu şiirin hiçbir anlamı olmaması değil, şiirin o anlamı bağırmaması gerekir“. Yahya Kemal’e göre de “bir ahenktir, bir musikidir şiir.” Kısaca şiir şairlerimizin tek derdi olmuştur. Onlar, şiirle yatmış, şiirle kalkmış ve şiirle düşünmüşlerdir. İşte tam bu noktada size bizden olan böyle bir şair arkadaştan söz etmek istiyorum: Şair Ali Tuluk. 1962 yılında Afyona’a bağlı Dakırı ilçesinin Yukarı Yenice Köyü’nde dünyaya geldi Ali Tuluk. İlköğrenimini Yukarı Yenice Köyü İlkokulu’nda tamamladı. Sonra kader onu kuru bir yaprak misali rüzgârın önünde sürükleyerek Kıbrıs’a attı. Ailesi ile birlikte Kıbrıs’ a göçmen olarak geldi. Ortaokul ve lise öğrenimini Magosa Canbulat Lisesi’nde tamamladı. Bu yıllar şiire karşı sevgi duymaya başladı. Daha o yıllar çeşitli şiirler yazmaya başladı. Derin bir şiir deryasına daldı... Şiirlerinde aşkı, sevgiyi, acıyı anlattı. Ayrılığı, ayrılığın verdiği acıyı anlattı. O’nun kendi şiirlerinde mutluluk bulunmaz. Onun şiirlerinde sevenlerin kırık kalbi vardır. Karamsarlık vardır. Mutsuzluk vardır... Benim şiirlerimde; mutluluk aramayın Benim şiirlerimde; hep özlem, hep ayrılık Kadere isyan edip, boş yere haykırmayın Benim şiirlerimde; sevenlerin kalbi kırık Benim şiirlerimde; mutluluk aramayın Benim şiirlerimde; sevdalar deniz ötesi Benim şiirlerim; ölümsüz aşklardan farksız Gel gör ki, sevgilerim; sevgilerin en yücesi (Sahibini Bulan Şiirler - 2002) Ali Tuluk,1986 yılında Polis okulunu başarı ile bitirdi.1986 Yılında Gazi Magosa Polis memurluğu yaptı. Daha sonra sırası ile Karpaz Polis Müdürlüğü ve İskele Polis Müdürlüğü’nde Polis Çavuşu olarak görev yaptı 2011 yılında emekli oldu. Bu tarihten itibaren kendini tamamen edebiyatın büyülü dünyasına verdi. Şiirlerini ardı ardına yayınlamaya başladı... Tuluk, hayata ne kadar karamsar baksa da O, hayatı şiir gibi yaşamak ister. Şiirdeki güzelliği hayatta bulmak ister. Çünkü her şeye rağmen yaşamak acısıyla, tatlısıyla güzeldir.: Şiir gibi yaşamalı, hayatı; mısra mısra Şiir gibi hayattan hep huzur bulmalı İçinde bırakmadan derin bir yara Şiir gibi ölüp, Tanrı’ya kavuşmalı.. (Sahibini Bulan Şiirler - 2002) Edebiyatımızda Recaizade Mahmut Ekrem için Üstad- ı Ekrem denmiştir. Yine yazdığı mükemmel şiirlerinden dolayı Necip Fazıl Kısakürek’e edebiyat dünyasında “Üstat” denmiştir. Divan Edebiyatı’nın ünlü Şairi Baki’ye Şairlerin Sultanı anlamına gelen Sultanu-ş Şuara dendi. Bir de Cumhuriyet Dönemi yazarlarından Ahmet Mithat Efendi’ye çok yazdığı için O’na da “Yazı Yazma Makinası” denildi. Burada şunu açık yüreklilikle söylüyorum: Ali Tuluk da o kadar güzel şiirler yazıyor ki onun şiirlerini beğenmemek elde değil. Gerçi O, kendisine “Vefa Arayan Şair” diyor. Ve vefayı da sadece şiirlerde buluyor. Bir çok arkadaşı da O’na şimdiden “Üstat” diye hitap etmeye başladı bile. Ben, Ali Tuluk arkadaşımı çok iyi bir şiir işçisine benzetiyorum. Çünkü şiiri kendisine dert etmiş ve adeta sadece şiir için yaşıyor. Öyle ki bir gün hasta olup ziyaretine gittiğimde hastane koridorlarında kağıt kalemi eline almış mısralar düşürüyordu. “Üstat sen ölürken dahi şiir yazacaksın anlaşılan” dediğimde “Şiir benim hayatım hocam. Galiba haklısınız. Ölürken dahi şiir yazacağım ben” dediğini daha bu gün gibi hatırlıyorum: Her şeyimizi birlikte paylaşsın bu gönül Yaşamaksa; yalnız seninle yaşamak Mevsim mevsim, yıl yıl; bir ömür boyu Zirveye çıkalım seninle; basamak basamak Hep beraber mutluluğun en güzeline doğru Asırlarca sürsün, bu hayat hikâyemiz Ayrılıklar hiç uğramasın yanımıza Seninle birlikte yazılsın kaderimiz Gölge etmesinler büyük aşkımıza (Sahibini Bulan Şiirler -2002) Ali Tuluk şiir için düşüncelerini şu sözlerle özetliyor: “Anlattığımız, anlatamadığımız düşüncelerimizin adresi şiirdir. Şiir hayatımızın vazgeçilmez bir tutkusu, adeta bir yaşam biçimidir. Şiir; gönlümüzde doğar, yüreğimizde yaşar ve ruhumuzda ölür” Her şairde olduğu gibi Ali Tuluk da hayaller kurar ve şiirlerini duygularıyla yoğurur. Kendi kurduğu dünyasında kendi memleketinde rahat, mutlu ve özgür yaşamayı istiyor.O, kendi dünyasında öyle bir memleket istiyor ki barış, huzur ve mutlulukla dolsun. Kuşlar bile yuvalarında rahat olsun. İnsanlar hep vefa duygusu içinde her şeye ümitle bakan, savaştan kaçan, düşmanlığı istemeyen insanlar dolu olmasını istiyor: Bir memleket isterim; Barış içinde, insanları huzurlu Vefa duygusuyla hep gururlu Vatan sevgisiyle şerefli ve onurlu Böyle bir vatanda açık gitmez gözlerim Memleket sevdasıyla dolmalı yürekler Ne kardeş kavgası, ne garip savaşlar Her şey güzel bir niyetle, ümitle başlar Yuvasında mutlu olmalı hep kuşlar Bu vatan bizden yapılacak işler bekler Bir memleket ki, uzak veya yakın O’na göre: “Şiir; keşfedilmeyen bir güzellik, iç dünyamızı aydınlatan ve bir ışık gibi dışarıda ki parıltımızdır. Şiir, bir nevi söyleyiştir... Şiir, sözcüklere güçlü bir anlam kazandırma, güzel biçimler kurmak sanatıdır.” Ali Tuluk şiirlerinde sade ve günümüz dilini kullanıyor. Daha ziyade serbest ölçüyü kullanan şair, çeşitli imgeler ve benzetmelerle şiirini destekliyor. Aşk, sevgi, ayrılık, acı, vatan sevgisi, insan sevgisi gibi her türlü temalara yer veriyor şair şiirlerinde. Çünkü çok geniş bir düşünce alanı var. Hayata çok geniş bir gözlükle bakıyor. Asla dar çerçeveden bakmıyor. Hayatı dolu dolu yaşıyor. Ve tüm yaşadıklarını aksettiriyor şiirlerine: İnsan sevince yürekten her şeye katlanmasını biliyor Aşk tahammülün en son noktasında bile mutluluk veriyor Öyle bir sevdaydı ki bu, bekledikçe hiç vazgeçilmeyen Ne kalp yoruldu böyle sevmekten, ne gönül şikâyet etti Ölümüne bir sevdaydı bu, hiç bitip, tükenmeyen Bir kere sevdim adam gibi, seni anlatmaya yetti (Sevebiliyorsan Böyle Sev -2011) Ali Tuluk çok üretken, çok yaratıcı bir şair. Daha şimdiden 8 tane şiir kitabı yayınladı. Bu elinizdeki 9. Kitabı. Bu kitapta farklı bir yol izledi Tuluk. Şu ana kadar yayınladığı kitaplardan süzülüp gelen güzel şiirleri topladı burada. Adeta 8 kitabın bir özeti elinizdeki bu kitap. Bu kitabı da zevkle okuyacağınızı ve elinizden hiç düşürmeyeceğinizi biliyorum. Şairin, KKTC’ de yayınlanmış 8 adet şiir kitabı bulunmaktadır. Ayrıca şairin şiirleri çeşitli dergi, gazetelerde yayınlanmıştır. ŞAİRİN YAYINLANAN ESERLERİ. 1.Sahibini Bulan Şiirler 2.Vefa Arayan Şair 3.Senin Yerin Benim Kalbimde Güzel 4.Ben Ölürsem Bir Akşamüstü Ölürüm 5.Dava 6.Sevebiliyorsan Böyle Sev Beni 7.Mavi Düşlerim 8.Kar Çiçeğim. Tam bir şiir işçisi olan Ali Tuluk’un şu çok sevdiğim şiiri ile veda etmek istiyorum. Şiirsiz kalmayın... GÜL GİBİ DÜŞTÜN Yalnız bir gecede öylesine sen Kalbimin üstüne gül gibi düştün. Sanki alev alev beni ateşleyen; Yanmış bir sevdadan kül gibi düştün. Bir ümide benzer gibi içimde saklı, Bütün tutkuların hepsinden farklı, Öyle bir duygu ki; bu aşk olmalı, Kalbimin üstüne gül gibi düştün. Sevginle kalbimi hiç kuşatmadan, Aşkını içimde hiç yaşatmadan, Tozpembe dünyamı karartmadan, Yanmış bir sevdadan kül gibi düştün. Sevmek kadar aşkı güzelleştirip Mutluluktan öte vuslatla bütünleştirip Öyle bir his var ki, yön değiştirip Kalbimin üstüne gül gibi düştün. Sahibini Bulan Şiirler - 2001
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |