..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
En güzel özgürlük düşü, hapishanede görülür. -Schiller
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Beklenmedik > Hıdır Murat Doğan




30 Kasım 2012
Evveliyatını Bilmediğim Tuhaf Acılardan Geçtim.  
Hıdır Murat Doğan
- İşte böyle böyle bi kadın tanıdım o gün abi, böyle bi kadın sevdim, İnanmazsın ama, dokunduğu her şeyden bir masal yaratıyordu.


:AEHA:
-     Böyle deme n’olur, kötü oluyorum…
-     Derim. İnsanların etlerini kemiren, evcil yaraları vardır Gülseren.
-     Nasıl?
-     Şimdi sen demin dedin ya, “Şiir okumayı severim.” diye.
-     Eee?
-     E ben böylelikle bir şair, sen şiirde bahsi geçen “saçları ahenkle dans eden” o kadın oluyorsun.
-     Nasıl yani?
-     Ne nasıl Gülseren? Şampuan gibi.
-     Ne şampuanı be?
-     Sen demin dedin ya Gülseren, “Ben Neşet Ertaş’ta severim.” diye.
-     Eee, dedim, ne olmuş?     
-     İşte sen, türküdeki gizli özne; ben de senin gibi ağlayıp yanan, acılarını bölüştüğün, senin gibi gülemeyen adamın zamiri oluyorum oluyorum.
-     Özne mi?
-     Zamir. Zahir gibi bişey. Sen annemin zahirisin Gülseren.
-     Ne annesi Halil?
-     Cümle içinde kullanınca daha anlamlı olur Gülseren.
-     Ben anlamıyorum seni, anlamayacağım da Halil.
-     “De” bazen de dahi manasındadır Gülseren. “Da” da öyledir heralde.
-     Lütfen artık bırak. Olmayacak şeyler söylüyorsun Halil.
-     Olur niye olmasın Gülseren, Çubuk’taki evi satarız, ne bileyim üç beş bişey koyarız üstüne, borç harç falan belki, hem takılar falan, Dışkapı’ya bilmem nereye taşınırız, Mamak’ta olur belki, ne bileyim, idare et işte…
-     Mamak’mı? Güldürme beni.
-     Sen gül Gülseren, cemaline telli duvak yakışır senin.
-     Yakışmaz Halil, sus artık.
-     Susmam Gülseren, sen demin “fotoğraf çekinmeyi severim sen sevmiyorsun…” demedin mi?
-     Dedim de, eee?
-     Bizim suratımız fotoğrafı erken soldurur, senin gamzelerine gecesefası diksinler Gülseren.
-     Git Halil, başka birini bul işte.
-     Bulmam Gülseren, benim külüstürü sattım, Faik borcunu istiyordu. Başka da biri yok çok şükür.
-     Ne alakası var şimdi bunla bunun?
-     Yani şimdi ben sana yüreğimi verirsem, hayatımda ilk defa birinden alacaklı olmuş oluyorum Gülseren.
-     Yeter Halil, Lütfen Yeter! …
-     Demin sen dedin ya, “Yağmuru sevmiyorum…” diye.
-     Eee…
-     Aslında kirlenmiş ne varsa temizler bizim geçtiğimiz sokaklarda ama, ben de sevmem Gülseren. Yani senin “sevmem” dediğin hiçbir şeyi ben de sevmem, söz.
-     Nasıl bir saçmalık bu Halil? Ben yağmurdan ziyade seni sevmiyorum.
-     Ziyade mi? Bak gördün mü, ben de beni sevmiyorumki Gülseren, ikimiz de seni sevelim ne çıkar?
-     Yeter Halil, kapatmam lazım, kapı çalıyor…
-     Gitme ama, rencide oluyorum Gülseren.
-     Lütfen arama artık içip içip. Geçen gün Müzeyyen Senar’ı babama dinletmişsin.
-     Demin sen, “Ben güzel miyim?” dedin ya hani…
-     Eee?
-     Huysuzsun ama güzelsin Gülseren…
-     Kapatıyorum Halil, Hoşça kal.
-     Şarkılar seni de söyler Gülseren…
İnkilap sokak sessizdi. Çatılardan damlayan son yağmur taneleri, tentelerin üzerinde ritimsiz tıpırdıyordu. Birkaç adam, dublelerinin son yudumlarını kafalarına dikiyor, paltolarının düğmelerini çekiştirerek sahanlıklardan dışarı adım atıyor, paketlerini buruşturup fırlatıyor, son sigaralarını içlerine çekip, soğuk havadan ötürü ağızlarından çıkan dumana, bir “of!” dolu nikotini sıkıştırıyorlardı.
Birkaç baslı bar gümbürtüsünün, derinlerden gelen yankısına ve topuklarının çamur birikintilerinden çıkardığı hışırdayışlara aldırmaksızın yürüdüler.
-     İşte böyle Hilmi abi. Ben o gün, beş diye ikiye basınca, böyle böyle yittim kolaylıkla. Ben hâla, bu telefon kulübesindeyim her gece ama, telefonun öbür ucu, kulübeye sığmayacak kadar çok be abi.
Pos bıyıklarının altından güldü. Deli Kader, gecenin son voltasını atıyor, ıslanmış paltosuna yapışan yağlı saçlarının saçaklarını, kararmış parmaklarıyla açmaya çalışıyordu.
-     Oğlum bırak böyle şeyleri; görmedin bile. O sana masallar anlatmazdı ki.
-     Ben anlatsın istemedim ki abi. Böylelikle ben, bilmediğim o masalı, kendi kendime yazıyorum.
Bayındır’a doğru yürürken, birkaç çöpçünün hızla çekiştirdikleri konteynırlarının teker sesleri yankılanıyordu. Rumeli’nin kapısından girerken, Hilmi sustu. Bir iç çekti.

-     İşte böyle böyle bi kadın tanıdım o gün abi, böyle bi kadın sevdim,
İnanmazsın ama, dokunduğu her şeyden bir masal yaratıyordu.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın beklenmedik kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sophie Döndüğünde...
Ölürsem Beni Herhangi Soğuk Bir Kaldırıma Gömün.
Gidenler ve Kalanların Aynı Yöne Bakması Sorunsalı.
Süreyya Bey Ölürken, Hırıltı Değil Ama Sabun Baloncukları Çıkarıyordu Ağzından.
İçinden Çocukluk Yaralarının Geçtiği Birkaç Otobüs Durağı Tanıyorum.
Büyüsün İçimizdeki Aidiyet / ve Halk Otobüslerinde İnleyen / Mihriban Türküsü.

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Freud, Beethoven ve Haydar
Umut...
Ölü Evi Fotoğrafçısı
Bu Rüya Feyk Ulan!
Hiç Bir Aşk Manipule Kabul Etmez
Ekinoks
Naçizane Fikrim, Kalmandı Ama
Biraz Uzak, Biraz Çıplak
Tertele
Doğduğu Ev İki Yüz Yıl Sonra Müze Olsun İsteği

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
İçimdeki Çocuğun Enteresan Şekilde Bıngıldağının Kapanmayışı [Deneme]
Kimliği Kaybetmek, Kişiliği Kaybetmekten Zordur Vesselam. [Deneme]
Çocukluğumun Sonsuz Sayılı Günleri veya Geç Kalınmış Zamanlara Soneler. [Deneme]
Che Süper Bir İnsandı, Ben O Kadar Değilim. [Deneme]
Bir Nazi'nin Notları [Deneme]
Ya da Sen Sevdayı Bir de Yerküreye Sor. [Deneme]
Yitik Sefer Sayısı [Deneme]
Tanrım; Çok Saçma Ama, Bir Mucize Bölmeli Geceyi [Deneme]
Dandik Düşler Zamanı [Deneme]
Düş Evreninde Travma Tespiti [Deneme]


Hıdır Murat Doğan kimdir?

Yazın-Çizin işlerine meraklı bir yazıcı / ama yazar değil.

Etkilendiği Yazarlar:
Beckett.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Hıdır Murat Doğan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.