Yine içimi bir hüzün kaplıyor... Pencereler kapanıyor... Ardı ardına başlıyor sessizlik... Kimse olmadan yaşıyorum hayatıma... ne soran nede bilen var yerimi... Bir yoksul ailenin çocuğuyum ben... Ne üstümde giyilecek elbise... Nede gönlümde bir sevinç... Ama korkular ardı ardına geliyor... Bakmadan yaşıyorum hayatıma... Kendimi düşünecek halde değilim artık... Yoksul ailenin yoksul çocuğundan bir umutla yaşıyorum... biri çıkarda o kapalı sisli yağmurda pencereme vururda işte bayram... Bayramın kutlu olsun der... İşte o an doğarım yeniden hayata belki umutsuz bir vakayım ama o vakada yaşayan bir yoksulum... Yoksulluğumdan utanmadım ama beni ben etmeyen fikrim utandırıyor beni... Ayağımda giyilecek bir ayakkabım yok. Olmasını da istemem. Ne zaman o yoksul ve benden daha kötü olan ailelerin gözlerinde zifiri bir umut doğarsa ben o zaman naylondan yapılmış ayakkabıyla umutlu olurum... Derin soluklar alıyor yine içimi... Yok, olan memleketimin ardından doyuruyorum kendimi bir lokma ekmeğe... Yine de şükür... Umutların umutsuz kaldığı gecelere... Beni ben eden içsiz bir aşk şarabına yinede şükür... O mahsul bakan hüzünlü portrelere şükür... Aslında ben yoksulun hizmetkârıyım. Çünkü onlar beni tutuyor ayakta... (Ne olur kardeşlerim yoksulun evine gidip bayramlarını kutlayalım. Onların gönüllerini alalım. Bir yaşlının duasını almak bin sevabın yerini tutabilir.) umutsuz pencerelerde eller pencerede olsa bile, sisli bir havada yokuşun umudunu beklerim yeniden... Derin bir nefes her şeyin çözümü olsa gerek... Sabır taşında mı doğar her zaman insan… Yoksa kaybolan ömrün dehşeti sıkıntısında mı? Yine bayram ve yine bir parça şeker… Hep çocuk olmak var ya bu hayattan ya da deli olmak… Gülüp eğlenmek, sabırsızca bayramın yolunu gözlemek… Nerden geldiğimi bilmezsem nereye gideceğimde bilmem bence… Yine dört duvar ve yine çalınmayan kapı… Beklide sönmeye millenmiş sigaram. Bak oda bitmek üzere yine tek kalıyorum yığınlar arasında ve umutsuzca… Bir merhem yok mu karşımda sisli bir yağmurda buharlaşmış cama elini vuran yok mu? Ya da biri yok mu bayramımı kutlayarak o nefes alamadığım odadan dışarı çıkaracak… Yoğrulmadan yoksulluk acısıyla kavuran bu insanı güldürecek kimse yok mu?
hikmetullah yetkin