Tarihten öğreniyoruz ki tarihten hiçbir şey öğrenmiyoruz. -Hegel |
|
||||||||||
|
cennet ve cehennem dediğin karşı yaka bir yer ki korktuğun umut bağladığın hiçbir iz yok geçen adından başka ömer hayyam bir asansördeyim gecenin alacalığında.boğuk sesli asansör çıkışı.acil bir şey için gecenin bu saatinde bu işhanına gitmem gerekti.elimde çanta.uykulu gözler.sallanan bir vücut.plazaların gölgelerinde harcana kırpıntı yaşamlar aklımda.gözlerimi kapadım.hayallerle dolu bir günü gecesindeyim.evet.. sevemedim ben basit seks muhabbetlerini,kadınları cinsel obje olarak görmeyi,güzel ve aptal ve kaprisli kadınları sevemedim.lisedeyken beni takmayan kızlı erkekli ortamı,sabah soğukluğunu taşıyan hocaları,çekilmez dersleri,fanatik futbol tartışmalarını.cep telefonlarını,dangalak medya programlarını,kendini ağırdan satanları,arabeski popu sevemedim.bunaltan iş saatlerini,mesaiyi,az parayı,çok parayı,aşksız tükenen hayatı sevemedim.sevemedim ayrılığı,parçalanmışlığı,hüznü.peki ne avucumda kalan.sevemediklerim beni sevdi oysa. ani bir sesle uyandım bu derin ruhsal komadan.asansörün durduğunu farkettim.şaşkınlık yaşıyordum.bu asansör benim bindiğim asansör değildi.kirli,paslı,eski bir demir yığını.titremeler eşliğinde açtım kapıyı.derin bir koridor gördüm loş ışıklarla kaplı.boş dükkanlarla dolu bir yer. ama hayır ucu görünmüyor ki!asansöre ürpertiyle dönüyorum.düğmelere basıyorum,çalışmıyor.kalbim ise gittikçe hızını arttırıyor. hızla yürüyorum.karanlık koridorda.inanılmaz.kimse yok.korkuyorum.beynimin kıvrımlarında bir kartal can çekişiyor.bense yürüyorum.geriye bakıyorum.hayır! gerisi aynı,ilerisi aynı.bir pencere bulmalıyım.pencere yok.gittikçe koridorun uzadığını farkediyorum.beynim zonkluyor.demin düşündüklerimi anımsıyorum birden.sevemediklerimi bir uzun koridora hapsetmişim sanki.yavan,saçmalıklarla yüklü bir yaşam bir yürüyüş.tam burası işte.korkunç ve gölgelerle dolu.alacakaranlık mavisi.. insanlar alay eder birbirleri ile.sevmezler gerçekleri.ağa yakalanmış bir sinek gibi çırpınırlar farkında olmadan sonrası.gayet ironik çırpınışlar her adımın kımıldayışı kadar.bir kafesin içinde özgürüz bak işte.git gidebileceğince.mutluluk bir ölüm kadar yakın bu kımıldanışta.dağılmış evraklar ve hesaplar dolaşır kafamızda.severiz,seviliriz varoluruz bilinmeyenle.ciddi olan herşey komiktir,komik olan herşey bayağı.giysiler çarşaf olur,ayakkabılar kağıttan imal,yüzler soğuk beyazı,ağızlar kokar duymak istemesekte. koridora baktıkça anımsıyorum,ter içinde dolanırken.avlanacağından habersiz bir karaca gibi neşe içinde harcanıp yiten manasız zamanları.kazanılmayan dost gökyüzü sıcaklığını.insanlar bana hep uzaktı,ben de onlara.nereye dönsem aynı iklim,aynı hava,aynı mesafeler çıkışı olmayan dönüşü ise kapalı.anımsıyorum ve dönüyorum hep aynı yere.döndükçe daha beter terliyorum ve daha beter hırslanıyorum çıkışı bulmak için.kulkalarım uğulduyor.beynim uzaklardan bir duyum alıyor.bir gürültü.o gürültüyü arıyorum.nerden geliyor bu ses? hızlı bir şekilde yürüyerek sesin geldiği tarafa gidiyorum ama ses yakınlaşmıyor.geri dönüyorum ses uzaklaşmıyor.çıldırtıcı bir makina sesi.karanlık mavisi camlara yaklaşıyorum.sadece cam;pencere yok.hiçbirşey görünmüyor.ve aniden ışıklar yanıyor.her yer aydınlanıyor..ses kesiliyor birdenbire.ani bir panik haliyle koşmaya başlıyorum.bir süre sonra yere yüzüstü kapaklanıyorum.bir korku girdabında çırpınıyorum adeta.nedir bu durumun anlamı? ben ölecek miyim? bence bu bir an önce olmalı.yaşayan bir ölü gibiyim bu koridorda.. bu güçlü ışık değiştirmedi ki koridoru.değişen ne ki? giydiğimiz kazak,arabamızın lastiği,sevgililer,sahte sevgiler,televizyon programları vs.ışıkla ısınan çıplak bir insandım eksi derecede. yok olmayan bir sıcaklığın peşinden koşan ve onu bulamayan.dönen duran.evden işe,işten bilmem ne sıcaklığına.hafta sonu kepazelikleri.lise,üniversite,umutsuzluk,kaçan sevgiler,kaçan ve tutamadığımız gerçekler.bir madde olabildik sadece.hadi al götür beni garip bina ve onun garip koridoru. bir ruh dolanıyordu bende.kazanılan zamanlardaki sevinci öldürüyordu.beni anımsamıyordu.çıldırtan bir güç gibi.bu koridor hiçbir yerde görülmeyecek şekilde dizayn edilmiş zamansız bir varlıktı.hayır! benim nerede olduğum değildi önemli olan.bir dolambacın esiriydik ve hiçbir şeyin farkında değildik.evet,belki buranın dışında bir yer yoktu olması için de bizim varolmamız gerekiyordu.. baygın sayılabilecek durumundan biraz ayılmıştım.saatime baktım; durmuştu.herşey donmuştu burada.yanık,loş ya da tamamen kapalı durumda insanı çıldırtmak için pusudaydılar.az önce yaptığım gibi tekrar yürümeye başladım.penceresiz camlara tekrar yöneldim ve onları yumruklamaya başladım.kırılmıyorlardı.öfkeyle yerlere yöneldim bu sefer.yerleri yumrukladım bir süre.bitkin durumdaydım kafamı saran düşünce yumağıyla beraber. sınırları zorlayan bir mantıksızlık yumağı bir hülya veya korku filmi insanları donduran.. öyle yere oturmuş vaziyetteydim artık.bu cehennemde kurtulmak imkansızdı bana göre.yıllarca yalnızlıklarla dolaşan biri için bu önemsizdi belki de.okul binaları,şirket binaları,apartmanlar buranın kötücül bir yansımasıydı öylesine.bir akrepti yalnızlık,sıkışınca iğnesini kendine batıran.ürpertiler arasında öyle çıplaktı.savunma güdüleri zayıf,güvensiz,küfür dolu,cinsel boşalma anı gibi kısa ve zorluydu.dokunaksız ve hayvani insanı dibe çeken..gözlerimle öylesine baktım bu derinlik sarhoşluğuna.bütün umutsuzluğumla ortadaydım yine de.ben ya da başkaları varolacaktık yalnız olsak ta,kilitlensek te.belki bir gün kıracaktık koridarun camlarını.gerçekle içiçe geçmiş bu hayalin neye gücü yetecekti ki bize imkansız gelse de.aniden gelen bu rahatlama düşünceleriyle gözlerimi kapadım.evet.ben böyle direnecektim ne kadar kötü olsa da.. bir irkilmeyle sıçradım.dehşete etrafıma baktım.evimdeydim.kafam farkın vardıktan kısa bir süre sonra yastığa düştü.dışarıda güneş doğuyordu.artık uyuyamazdım.bir rüyanın gerçekliğine yemin edebilecek gibi hissediyordum kendimi.hem gerçek hem hayal.. kendimi sokağa attım.hava yağmurluydu.bir gecede ıslanmayı bile özlemiştim.ve artık daha neleri özleyecektim bilmiyordum.içimdeki rahatlama sonsuza kadar değildi.yürüdüğüm bu yol gibi fütursuzdu zamanlar.zamanlar yalnızlık koridorları üretiyorlardı.serseri bir zincirin esiri oluyorduk.artık rüyaların sonu pencere önüydü.evet atlamanın ve çıkmanın zamanı.o sırada yanımdan geçen,sürekli karşılaştığım ve hiç tanımadığım birine merhaba dedim ve yürümeye devam ettim.adamsa bana baktı bir süre.köşeyi dönüp gittim,yalnızlık koridorlarına çarpmaya.yanlızlığın beni sevemediği o uzak zamana...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © selim koç, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |