Gerçeği arayan bir insan, öncelikle her şeyden gücü yettiğince kuşku duymalıdır. -Descartes |
|
||||||||||
|
1. Belirsiz bir zamandı.belirsiz bir gündü.belirsiz bir son.belirsiz bir ölüm yaklaşmaktaydı bana.yıllardan kaçtı.hatırlamıyordum.hayır;1988 sonbaharıydı zannedersem.hatırı sayılır zamanlarmıydı.zamanlıyormuyduk dünyayı.hava karanlıktı.atmosfer aydınlık bir basınçtı.ölümün nesini hissediyordum.adım…adım…ama şafak şafak hissediyordum. O sabah nasıl uyanmıştım. Ejder yine birini vurmuştu.ya da onu biri. Zamanın ne önemi vardı ki.ne önemi vardı çırpınışların ve karanlığın.bir girdapta kaçımız yan çizmiştik. Birini hatırlamıştım bir sabah.1983 yılıydı.adam geceyi bölüyordu satırıyla.geceyi ortadan ikiye ayırıyordu.bir engeregin keskin duyularıyla.sonra gece gündüzü yıkıyordu onun yüzünden. Belirsiz bir yazdı.hava karanlıktı.ölümün nefesi üzerimde buharlaşıyordu.yavaş yavaş yaklaştığını hissediyordum.bir köşede başıma isabet edecekti.işte bu son dostum. hayallerin sonu.bütün hayallerin sonu.bütün yokolmuşlukların ve bütün meleklerin sonu.zerafetin başladığı yerde.umut orda mı.umut bir ziyafet mi.bir sevginin üstünde dönüyor dünya. Son perdede ölüm kartalının yolunmuş kanatları. 2. Örümcek yine başladı gezinmeye.bedenim asi bir fırtınanın göbeğinde.tüm tıkanmışlıklarla ve özgürlüğün susuzluğuna varıyorum.kasılan acılarda. Filistin askısının kaçınçı saatinde olduğumu bilmiyorum.bir telsiz fokurduyor.üzerimde bir dünyanın acı varsayımı.hüzün olduğum gibi.celladımı tanıyorum.hangi yılda olduğumuzu bilmeden,korkmadan,duymadan.zaman tuhaf bir perde.çoşku zayıf bir cebelleşme.celladımı tanıyorum.adı sancı soyadı nebioğlu.zaman tuhaf.zayıf bir kederleşme. Manyeto yine başlıyor kurşun kusmaya.dalga dalga bir acıdan cennete geçiyorum. Mezarımı açıp oturuyorum tabutuma.yanıma kızıl saçlı bir kadın geliyor.dolduruyor kadehini.bana da ikram ediyor.ölümüm yaşıyor. Bie engereğin keskin duyularıyla anlık bir kar tanesi soğukluğu.geçiyor geçiyor. Adım…adım… Yolalmış tüm pervasızlıklarla.yıllardan 1984 adımı hatırlamıyorum.sadece bir kodum var.uyku tanrısı morpheus un bir tanıdığıyım.adım valinis siyrus. 3. Bir kedidir insanın ömrü / ve bilmem kaçınçı baharın yokuşunda / ve çiğdem kokusu gibi yapayalnız / yılan gecelerden / yalan gündüzlere / bütün ihtişamıyla yanıyor gece / ve bütün kokuşmuşluğula bitiyor zaman / ve bütün silinmişliğiyle ölüyor o an… İçeri girdiğimde ejder tufanoğlu nu ölümle karşılıyordum.yanında bir Fransız onlusu vardı.hala cebindeydi.kan kokuyordum.uzaktan telsiz seleri kulak tellerimi deliyordu.içsiz koridorda yalınayak.bir perdedir ömrüme.bir bitiş çizgisidir. Gizlendiğimde sen yoktun yanımda.hiç bir meyve tanesi de. Ceset kokuyordu odalar dolusu bir mavi gece ve kırmızı şarap. Dikilitaşa yürüyorum Topkapı sarayından.önüm arkam sağım solum sobe oluyor.arkama bakamıyordum.bir turist görünüyordu karşımda. Takip ediliyordum. Varför gjorde du tittar på dedim Jag tog bilder dedi İsveççeyi bilip bilmediğimi bilmiyordum. Yaşayıp yaşamadığımı da. Belki onların yüzlerce adasından birindeydim.küçük bir evim vardı.bir mutfak bir iki koltuk.tv,cd çalar.bir kasa da şarap.karşımda deniz.ılık bir hava. Neyi isteyip istemediğimin de ortasındaydım. Belki de derisi acı dolu bir zenciydim. Zamanım yoktu.herhangi bir kafa kağıdım da. Bir panterdir insanın ömrü / ve bildiğim kaçıncı mevsimin yokoluşunda / ve gül kokusu gibi kalabalık / çıyan gecelerden / dosdoğru gündüzlere / bütün sadeliğiyle sönüyor gece / ve bütün dirilmişliğiyle dönüyor zaman / ve bütün yazılmışlığıyla başlıyor o an… 4. Örümcek yanıma geldi.ve bütün o bilinmezciliğin yamacındaki gibi.bedenimi eritti ve beni bensiz olduğum yere savuruverdi.öz yaşamımı sorguladığım her bir örtülmüş ve yitmiş sonsuzlukta… Manyetonun kaçıncı derecesinde olduğumu bilmeden ve bu ısı doğurganlığının bilmem kaçıncı hanesinde.sancının kırbacıyla bir varım saatidir. Masalar dolusu dosyalar ve birbirine karış karış karışmış ve kırışmış bir kadın bedeni gibi durulmuş sayfaları ve sararan bir dünyayı niye özlediğimi bilmeden. Bir tekrar gibi geçen ve bu saat tiktaklarına esir düşen bu tortunun girdabında… İçeriye giriyordum ve ejder tufanoğlunun son sorgusu iniyordu gözüme.cebinde kalemi kıpkırmızı bir ok gibi.bir ölüm ve son düşüş.her zaman erken zaman ve her doğum erken doğumdur. İnsan ölmezden evvel ölür ve gittiği kırmızı perşembelerde hayyam gibi şarap içmektedir. Zamana muktedir kavramlar vardır.kontroller vardır.başımızı alıp gideriz. Pencereden baktım.bütün seyyar satıcılar yerlerini almıştı.bütün sivil doktorlar,sivil muhasebeciler,sivil bankacılar,sivil boştagezerler,sivil emekçiler,sivil aşıklar,sivil kızgınlar,sivil deliler vs vs. Aslında hepimiz resmi değil miydik. Ya da resmi duvarlarda asılı ölümden sonraki. Sonra bir çocuk gördüm eski günlerdeki gibi.misket oynayan. Ya da saklambaç oynayan kalmış mıydı. Kaçımız deli kaçımız usluyduk. Sivil uslular giriyor içeriye şimdi.içeriği boşalan kavramlar gibi.shut yapmış bir abı hayat. Teslim olduğum bir bulutun arkasındayım dostlar. Ejder gidiyor ben de Ben gidiyorum kediler de Ola ki günün birinde Kediler döner geriye… 5. Belirsiz bir geceyi nasıl tarif edbiliriz.arife tarif gerekirmiydi bilmem Ölümün bir manifestosunu yazsak ya da şu dondurucu 88 sonbaharı.yaşam bir orkestranın çaldığı ağır bir melodi değildir ya da yaşam bir ağaçtan düşen hüzün tortusu da değildir. Yaşam bazen unuttugumuz bazen sifonunu çektiğimiz bir pisuvardır. Ölümün nefesi ise çoktan yakınlardadır. Şu köşeyi hemen dönünce. Bir dönence gibi. Bir geceyi aldım koynuma son kez.son kez bir kara kedi gördüm uyandığımda.birini hatırladım.hangi yıldı? Adam bulutları ikiye bölüyordu sustalısıyla.sonra bir bulutun içine umutlarını bir diğerine şarabını bir diğerine kalemini koyuyordu. Bu adam kimdi. Ve köşeyi döndüğümde sadece patt.. Bir İsveç adasındayım şimdi.karşımda sahil.hava ılık.bir şezlonga uzandım.bir kadeh şarap sonra.. Kavramların bazen açıklaması yok.engereği kim açıklayabilir.çoktan aldı duyularıyla.yaşam dönemeci.açılar çok dar,kavramlarda. Hayat sadece diyalektiktir. 6. finns det alltid hopp! Bitti
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © selim koç, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |