"Bazen bir mısra yaşamı değiştirir." -Kafka |
|
||||||||||
|
BİN YILLIK AYİN Buz gibi bir sabaha uyanıyorum yine. Güneş bir parçasını gösterir diye aralıyorum gözlerimi. Ama belli ki o da uyanmak istemiyor dağlar arkasındaki usul uykusundan. Başımı kaldırıp kaldırmamak arasına sendeliyor düşüncem. Hamle yapıyorum ama yenik düşüyor yastığa başım. Her zamankinden farklıyım bu kez. Uyanmak istemeyecek kadar sıkıntılı bir halde çarşafa dolanıyor hislerim. İçimde bir korku. Tüylerimi ürperten bir tedirginlik... Yatağımı sığınak belliyor düşüncem. Sanki ayağımı çıkarsam yorganın altından, buz tutacak bedenim. Kalktım güç bela. Belki bir avuç suyla siliniverir yüzümdeki tedirginlik.Üşüme… Sadece üşüme… Kaldırıyorum başımı. Beyaza çalan bir renk musallat olmuş yüzüme.Uzaklaşıyorum aynadan.Giysi dolabımdan geçiriveriyorum üzerime bir şeyler.Renksiz giysiler cuk diye oturdu ruhuma. Bir saat sonra onlarca gözün karşısında olacağım geliyor sonra aklıma.Bu ruhu sınıfa bulaştırmamalıyım.Bir gayretle alıyorum elime bir fırça ve kapatıyorum yüzümdeki o berbat ifadeyi. Geçiriyorum ayağıma çizmeleri ve koyuluyorum yola. Tedirgin ve ürkek adımlarım.Bir ses… Kahretsin topuğum!Hay aksi! Dönüyorum eve. Aceleyle iliştiriyorum ayağıma bir başkasını.Zaman geçiyor.Durağa vardığımda otobüsü kaçırmış oluyorum, bir bu eksikti, her şey ters gidiyor. Zilin çalmasıyla kendimi sınıfa atmam bir oluyor.İçimdeki tedirginlik damla damla çoğalıyor. Zor bir günün son dersi.Tebeşir elimde büyüyor, parmaklarıma dolanıyor sanki.Yazamıyorum harfler de benim gibi telaşlı.Birbirinin üstüne yığılıyor.Bir kısmı yukarı zıplıyor bir kısmı aşağı sarkıyor.Bir türlü hizaya sokamıyorum onları. Kara tahtadan kara düşünceler ekleniyor tedirginliğime. Elimden kayıp tam önüme düşüyor tebeşir.Unufak....Zil bile acı acı çaldı. Bir hayalet gibi tutuyorum evin yolunu.Her adımımda ruhumdan bir parça düşüyor yere ve akbabalar üşüşüyor parçalarıma sanki.Bindiğim otobüsün tekerlekleri yollara hiddetle bir şeyler anlatıyor olmalı ki sallanıyor otobüs de bedenim gibi. Evdeyim. İçimdeki sıkıntı belki dağılır diye açıyorum televizyonu, sesler birbirine karışıyor, uğul uğul kulaklarım.Bir sürü cümle hava boşluğunda yüzüme çarpıyor. Kanla filizlenip kanla beslenen bir düşüncenin bin yıldır süregelen bir ayininden arta kalanları izliyorum. Buz kesiyor ellerim, O anda kalbim abanıyor göğsüme.Kan damarlarıma hücum ediyor , bir iç kanama başlıyor sanki ve halsizlik susuzluk olarak beliriyor bedenimde. İçimde damla damla biriken tedirginlik öfkeye bırakıyor yerini.Bir düşünce daha vurulup düştü gazete sayfalarından. Her ayinde kurban edilen bir düşünce ve bu ayinin ardından açan kan çiçekleri. Güller sürgün edilmiş toprağından. Şehrimin hüzün kovan kuşları bile gökyüzüne siyah bir örtü bırakıp göçüp gitti nevbaharlı diyarlara. Nilay Akçay
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Nilay Akçay (Karakaya), 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |