Umutlar, tersine çevrilmiş anılardır. -Anonim |
|
||||||||||
|
(Lütfen İçinize Çekmeden Okuyunuz ) Bizim kültürümüzde yirmi yıl önceye kadar misafire sigara ikram etmek cömertlik sayılırdı. Hatta evlerde misafire sigara tutmaya yarayan sigaralıklar vardı. Aynı şekerlikler gibi… Güneydoğu bölgesindeki köylerde genelde hane sahipleri veya köy sakinleri gelen misafire tütün tabakalarını ikram ederlerdi. Çok yakın zamanlara kadar bu gelenek sürüyordu. Misafir kalın minderler üzerindeki başköşeye buyur edildikten sonra gümüş tabakalar misafirin önüne bırakılır veya sürülürdü. İkramını kabul etmediğiniz tabaka sahibi kendisine gerekli itibar ve saygı gösterilmediği için darılırdı. Tabakların içinde incecik kıyılmış Bitlis Tütünü ile dolu olurdu. Genellikle büyük şehirlerden gelen konuklar sürekli hazır sigaralar içtikleri için sigara sarmayı bilmezdi. Tabaka sahibi bunu tahmin ederek tabakasının içine önceden sarıp hazırladığı sigaralardan bırakırdı. Başkasının tükürüğü ile sarılmış sigara, enfeksiyon, bulaşıcı hastalık edebiyatı yapmaya hiç gerek yok. İkram edilen şey zehir olsa da geri çevrilmezdi. İkram zaten sigara ve dolayısı ile zehirdi. Herkesin tabakasından bir sigara içmek kaçınılmaz bir görgü kuralı olduğu için bir akşam oturmasında yirmiye yakın sigara içmişliğim vardır. Bir arkadaşım anlatmıştı. Yakınlarından biri çocuğunu sigara içerken yakalamış. İhtimal ki gerçekle yüzleşinceye kadar "benim oğlum böyle bir şey yapmaz," diyenlerdendir. Sonrası bütün babalarca malum… Büyük bir çöküntü, ben nerde yanlış yaptım yakınmaları, kendini yenilmiş ve başarısız hissetme durumu… Daha da önemlisi bu problemi nasıl çözeceğim? Oğlunun üzerinde yakaladığı sigara paketini ona geri verir. Sonra da gizli gizli sigara içtiği banyoya geri dönmesini ister. Bütün paketi içip bitirmeden de çıkması yasaktır. Tazecik oğlan intihar eder gibi onlarca sigarayı üst üste içmeye mecbur kalır. Sigaradan öyle tiksinir öyle iğrenir bir daha ömrü boyunca sigara içmez. Bu uygulama eğitsel bakımdan kesinlikle kabul edilebilir değildir. Ama sonuç odaklı bakılırsa amaca ulaşılmıştır. Köylü çocukları sigara bulamadıkları için ağaç yosunu, mısır püskülü ve kuru yaprakları gazete kağıdına sarıp sigara gibi içtiklerini anlatırlar. Büyüdüğüm kasabanın yarısından fazlası tütüncülükle geçindiği için bizler tütün sıkıntısı çekmezdik. Sigara kâğıdı bulmak zordu. Paketle satılan sigaralar bulamadığımız zaman gazete kâğıdına sarılmış tütün içerdik. Tütün sarmak için gazete kâğıdı kullanmışsanız bilirsiniz. Tütün sarmak için hiç uygun değildir. İğrençtir ve tütün değil kâğıdın kendisi genzinizi yakar. Gözlerinizden sicim gibi yaş getirir. Yetmişli yılların ikinci yarısında bu ülke yokluklarla tanıştı. Durup dururken ansızın un, şeker, yağ, sigara, demir, çimento, tüpgaz ve diğer petrol ürünleri bir gecede piyasadan çekiliverirdi. Böylece hükümetler devrilir ve yine aniden her şey bollaşıverirdi. Bütün insanlar kuyruklarda bu ürünleri almak için saatlerce beklerdi. Bazı esnaflar için fırsatlar zamanı ve altın bir dönemdir. Gelen malların bir kısmını satıp bir kısmını da bitti diyerek kendi zulasında saklarlardı. Ortalık durulduktan sonra el altından yüksek fiyata insanlara okuturlardı. Yetmişli yılların sonuna doğru yine böyle bir yokluk dalgası geliverdi. Öteki yokluklar öğrenci olduğumuz için bizi pek bağlamıyor ama sigara bulamıyoruz. Kasabadaki bütün esnafı dolaşıp yalvar yakar olduk ama bir paket bile cigara alamadık. Sonra arkadaşlardan biri filanca köydeki bakkalda varmış diye bir laf uçuruverdi. Ben diyeyim sekiz, siz deyin on kilometre yürüdük. Bakkalda sadece filtreli Sipahi sigarası varmış. O da sadece bir paket veriyor. Sigara böyle yoklukta altın gibi değerleniyor. Kimse arkadaşından sigara otlanamıyor ve hiç kimseye de ikram etmiyor. Bir tomar para bayılıp bir paket Sipahi aldım. Öyle değerli ki içip bitirmeye kıyamıyorum. Günde iki tane içiyorum. Bir sabah bir de akşam. Hatta paket yarılandıktan sonra günde bir taneye düşürdüm. Sadece yatmadan önce bir tane içiyordum. Yenimahalledeki bakkala sigara gelmiş diyorlar. Okulu kırıp gidiyoruz ama yalan. Ne yaptıysam yeni bir paket de alamadım. Sonradan farkına vardım ki sigara için harcadığım çabayı ve zamanı hiçbir iş için ayırmıyorum. Derslerimi hatta geleceğimi bile bu kadar çok düşünmüyorum. İşte o zaman paket bitince sigarayı bırakmaya karar verdim. Bir gece vakti yatmadan az önce paketimde kalan son sigaramı da içip sigarayı bıraktım. Alışkanlıklar her zaman sinsice beklerler. Sigarayı bıraktıktan yıllar sonra öğrenci evinin balkonunda kederli bir arkadaşımı teselli ediyordum. Kız arkadaşı bunu terk etmiş. Kız da güzel olsa bari. Neyse konuyu dağıtmayalım. Bir kaç bira da almıştık. O anlatıyor, ben dinliyordum. O akşam birkaç tane sigara içtim. Ama yeniden başlamak da istemiyorum. O akşamın üzerinden bir hafta geçtikten sonra birden fark ettim ki ben sigaraya yeniden başlamışım. Arkadaşlar ikram etmiş ben almışım. Hiç farkında bile değildim. Para verip paket almamıştım ama otlakçı olarak günde n taneye yakın sigara içiyormuşum. Sat anasını git dedim ve otuz yıl daha içmeye devam ettim. Sigaradan aldığım keyfi hayatta hiçbir şeyden almadım. Alkolü sevmedim örneğin. Esrarı falan boş verin yıllarca çalıştığım bölgede yaygın olmasına karşılık Maraş Otu'nu bile bir kez bile olsun denemeye değer bulmadım. Sigarayı en çok geceleri sevdim. Bir de arkadaş sohbetlerinde. Kitap okurken, ders çalışırken sigara içmeyi de severdim. Sigara kullanmadığı halde rakı sofrasında bir, iki tane tellendiren arkadaşlarım olmuştur. Bir de sigarayı yaşamı pahasına bırakamayacak insanlar tanıdım. Ölümüne içen, hayata gözlerini kapayıncaya kadar içen insanlar. Sigara içmenin iyi ve yararlı bir şey olduğunu söyleyecek değilim. Yanlışıma sığınmak için bahaneler de üretmeyeceğim. Ama ben yine de sigara içen insanlara çok kötü davranıldığını düşünüyorum. Yasalar ve sürekli bir yenisi daha uygulamaya sokulan yasal düzenlemelerle dışlanıyor ve aşağılanıyorlar. İnsan sağlığı üzerinde sanki sigaradan başka zararlı bir şey yokmuş gibi davranıyoruz. Bu ülkede dereleri, denizleri kirletmek, ormanları yakmak ve satmak önemli bir suç değildir. Havayı karbon monoksit ve kurşunla doldurup zehirlemek de önemli sayılmaz. Üstelik sadece sigara içmek ayıp ve kötüdür. İlkel insan sigara içer. Oysa ki satmak normal bir ticari faaliyettir. Burada orantısız bir psikolojik etki yaratılmıştır. "Sigara içenlere iyi davranalım," demiş adamın biri. "Çünkü onlar uzun yaşamayacaklar." Bu ülkede kot taşlayanlar, madende ve sanayide çalışanlar, çöpçüler ve bilmediğim onlarca iş kolu çalışanı da kısacık yaşıyor. İnanmayan araştırsın bilimsel istatistikler var… Seyfullah
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © seyfullah ÇALIŞKAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |